Banka, reklam, kirli taarruz!..
Siyaset tarihinde böylesine kirli bir siyasal mücadele görüldü mü acaba?..
İnsan onurunun yağmalandığı, belaltı vuruşlarının çamur gibi paçalardan aktığı, zırvaların havada parende attığı, kirli- sivri ve haysiyet celladı bir dilin siyaset uğruna balçığa dönüştürüldüğü bir sürecin ayarsızlığında dönüyor memleket...
Türkiye seçime gitmiyor, bugünlerde kendi ile savaşıyor adeta!.. Hem de acımasızca!!!
Çünkü İstanbul üzerinden yürütülen bir seçim mücadelesinde her tür zavallılık var, kural- kaide- gelenek- görenek ise hak getire!..
İktidarın tüm unsurları; belediye başkanları, tarikat ve cemaat liderleri, bürokratları, kiralık kalemleri ve yandaş basının tamamı ağır bir taarruz için sahaya sürülmüş son dönemde... Üstelik pervasızca!!!
Milletin, yardımlarla ayakta tuttuğu Kızılay gibi kuruluşların yöneticileri siyasete bulaşıyor, başta İzmir olmak üzere Anadolu kentlerinden kaymakamlar İstanbul seçimi için sokak sokak dolaşıyor ve devletin saygınlığı siyaset çarkının çıkarları uğruna yerlebir ediliyor...
Ekrem İmamoğlu'nun elinden siyaset oyunları ile adeta zorla alınan İstanbul Büyükşehir Belediyesi koltuğu için yürütülen mücadele kuralsız bir propaganda döneminin kıskacında, haksız rekabete rahmet okuturcasına, insafsızca yürütülüyor...
Hak - hukuk -adalet - doğruluk - dürüstlük - ciddiyet - kural - iyi niyet - temiz siyaset ve centilmenliğin ne yazık ki esamesi bile okunmuyor...
Çünkü AKP cenahının; Ekrem İmamoğlu'nun memleketinden aile çevresine, Beylikdüzü'ndeki çalışma döneminden 18 günlük Büyükşehir Belediye Başkanlığı sürecinde yaptıklarına kadar saldırmadıkları bir nokta kalmadı...
DEVLETTEN BESLENEN TETİKÇİLER!..
AKP'nin kiralık kalemleri yalnızca iftira perdesine dönüşen televizyon ekranlarından, gazete köşelerinden değil, sosyal medya hesaplarından da ağır saldırılar yapıyor CHP adayına...
İktidar basınının tetikçi gazeteleri 31 Mart öncesinde başlattıkları yıpratma politikasını 23 Haziran sürecinde daha da sertleştirerek kirli propagandaya alet oluyorlar...
Akıllara ziyan yazılar karalıyor yandaşlar, iftira kampanyasını kitlelere yaymaya çalışıyorlar ve İmamoğlu'nun enerjisini düşürmek, önünü kesmek, çevresini zayıflatmak, gücünü azaltmak için utanç verici yöntemlere de başvuruyorlar...
Peki, neden bu kadar acımasızdır saldırılar?.. Medya etiğini de ayaklar altına alan bu taarruzun asıl sebebi bellidir;
17 yıllık iktidarı sürdürmek için, yalnızca arka bahçeye dönüştürülen tarikatlar - cemaatler ve bürokratlarla yetinmedi AKP... Kendi medyasını da çok önceleri dizayn etti iktidar...
İşte son dönemde gazete, televizyon ve radyoların hatta yerel basının yüzde sekseni AKP tayfasının icraatlarını yaymaya hizmet ediyor... Bu hizmette seviyesizlik de, saldırganlık da, laubalilik de ne yazık ki sınır tanımıyor...
Ve devlet bankalarından alınan kredilerle şekillendirilen gazeteler, CHP ve İYİ Parti'nin yanısıra, son dönemde de Ekrem İmamoğlu'nu yıpratmaya hizmet ediyor...
Evet; yandaş medyanın bu kirli çark karşılığında neler aldığı herkes tarafından biliniyor;
Cemaat bankasından aldıkları kredilerle yalılara yerleşenler, belediye kaynaklarıyla televizyon yaratanlar, başta devletin TRT'si olmak üzere yayın organlarında arpalıkla beslenenler ve kamu kuruluşlarında "danışman" adı altında beslenenler, tetikçi olarak pusuda bekletiliyorlar...
İşte yandaş medyanın son dönemde, yani 23 Haziran sürecinde nasıl beslendiğini gösteren çok çarpıcı bir örnek de dün deşifre edildi...
CHP Muğla Milletvekili Mürsel Alban, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın yanıtlaması istemiyle TBMM'ye bir soru önergesi verdi...
Son 39 günde, aralarında Akit, Akşam ve Sabah'ın da olduğu 8 gazeteye 260 adet ilan verildiğini saptayan Alban şu soruları yöneltti;
"Kamu bankalarının günlük ulusal yayın yapan yazılı basına reklam verme kriterleri nedir?.. Yüzbinlerce TL tutan bu kadar reklamın bu gazetelere verilmesinin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimiyle bir ilgisi var mıdır?.. İktidara yakın gazeteler reklamla mı ödüllendirilmektedir?.."
Yandaş medyaya sürekli milyonlarca lira değerinde ilan yağdıranlar AKP destekçisi özel şirketler değil, ne yazık ki devletin bankaları... Yani Vakıfbank, Ziraat ve Halk Bankası ile onların yan kuruluşları...
YANDAŞLIĞA TEPKİSİZ KALMAYIN...
Bankaların reklamla beslediği gazetelerin, televizyonların, radyoların CHP ve İYİ Parti gibi muhalefet merkezlerinin yanı sıra, son dönemde Ekrem İmamoğlu'na da taarruz etmesinin çok düşündürücü soruları da var;
Devletin bu bankalarında, acaba Ekrem İmamoğlu'nun yandaşlarıyla CHP ve İYİ Partili ve de diğer muhalefet kesimlerinden kaç milyon insanın, "kaç milyar lira" parası yatıyor?..
Ve o bankalar bilmiyorlar mı ki; kendilerini ayakta tutan bu paralarla beslenen medya, kendi müşterilerine de saldırmış oluyor!..
Son dönemde; CNN Türk ve A-Haber başta olmak üzere, yandaş kanalların izlenmemesi, tetikçi gazetelerin alınmaması yönünde toplumun önemli bir kesiminde nasıl kampanyalar yürütülüyorsa, Ekrem İmamoğlu, CHP ve İYİ Parti'ye saldıran gazetelerin devlet bankaları ile beslenmesi skandalı da, toplumun duyarlılığı içerisinde hak ettiği yanıtı almalıdır!..
Sürekli Atatürk'e ve cumhuriyete saldırırken, devlet bankalarından beslenen yandaş gazeteler üzerinden siyasi partilere ve belediye başkan adaylarına bu kadar ağır taarruz edilmesine kesinlikle izin verilmemelidir...
Sadece yandaş gazetelere reklam veren bu bankalarda param olsa hemen çekerim!..
Bilmem ki, başka bir uyarı yapmaya gerek var mı?..