Balçık akıtan kanal!..

Mesele yalnızca rant değil; içinde kuşku, endişe ve huzursuzluk olunca da tarihin en önemli tartışmalarından birini yaşıyor Türkiye...

Ve zihinleri darmadağın eden bir soru akıllarda yanıt arıyor... Ancak o yanıt bir "kanal"ın girdabında savruldukça savruluyor!..

Bir başka soru bu girdabın içerisinde, akıllarda takılıp durmuş sallanıyor; "devlet mi millet için, millet mi devlet için?.."

Aynı sorunun bir başka versiyonu da ortada duruyor;

"Devlet, ülke ve millet için mi yatırım, yoksa rant için mi yatırım?.."

Ya da en yaşamsal soru; "Kimin ve ne için yatırım?.."

Peki, bu soruları gündemde tutan ve her açıdan ısrarla yanıt arayan çıkmazlara niçin mi dikkat çektik...

Dayatılan kuşkulu proje!..

Memleket "fakr-u zaruret içinde harap ve bitap" düşmüş...

İşsizlik, yoksulluk, açlık ve sefalet insanları dehşet verici intihar yöntemlerine sürüklüyor...

Kendini yakanlar mı dersiniz, siyanürle topluca intihar edenler mi, yoksa elektrik kablolarıyla kendilerini tavana asanlar mı?..

İşte bu kahredici sosyal patlama sarsıntılarının perde gerisinde sadece yoksulluk, sefalet ve işsizlik yok...

Tüm bu sorunları son 17 yılda kangrenleştiren sosyo ekonomik çarpıklıklar da bir bataklığı andırırcasına insanları içine çekmeye devam ediyor...

Çünkü bir ülke için her zaman en yaşamsal olan tarım, kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye'de bile yerle bir edilmiş...

Türkiye bırakın buğdayı, neredeyse ekmek ithal eder duruma gelmiş!!!

Milyonlarca dekar uçsuz bucaksız tarla atıl durumdayken, artık en basit, en sıradan tarım ürünleri ve gıda maddelerini yurtdışından temin ediyor Türkiye...

Ve bu manzarayı tetikleyen bir başka çıkmaz da, tarım olmayınca tökezleyen sanayi...

Sanayideki gerileme bir yandan her kalem üründe ithalatı zorunlu kılıyor, bir yandan da daralan istihdamı giderek derinleştiriyor... Çünkü fabrikalar kapanıyor, yüzbinlerce insan işsiz kalıyor

İşte Türkiye'yi sosyo ekonomik açıdan kuşatan böylesi vahim bir tabloyu karanlık bir zemin üzerinde, uçsuz bucaksız bir yolculukta, üstelik sonu belirsiz bir maceraya sürükleyen manzara bunlardan da ibaret değil... Suriye meselesinin devlete en az 40 milyar dolar zarar verdiği bir dönemde, Türkiye'nin en yaşamsal tesislerinden olan tank palet fabrikası için 50 milyon doları bulamayan devlet Kanal İstanbul gibi pervasızca yatırımları dayatmaktan da kaçınmıyor...

Yap-işlet-devret modelinin çıkmazları bir yana, yolcu garantili havaalanları, hasta garantili hastaneler ve geçiş garantili köprüler Türkiye'nin varlıklarını acımasızca kemiriyor...

Ve bu tesisleri inşa edenler siyasetle birlikte girdikleri yandaşlık hesaplarında köşeyi dönüyor, Türkiye'nin ekonomisi battıkça batıyor...

Rantta kim boğulacak?..

Evet; anlatmaktan usandığımız bu vahamet tablosunu derinleştirmek için çırpınan bir iktidar var Türkiye'de...

Her şey sanki güllük gülistanlık, sanki memleket refah içerisinde, sanki insanlar varlık içinde ve sanki Türkiye tüm sosyo- ekonomik sorunları giderilmiş, kişi başına düşen milli gelirle dünya ülkelerini kıskandıracak bir konuma gelmiş gibi hava yaratıyor AKP iktidarı...

İşte böylesi bir ortamda pervasızca yapılan yatırımlara her gün bir yenisi eklenirken, Kanal İstanbul skandalı da perde gerisindeki karanlık ilişkileri, rant hesaplarını ve adeta yağma düzenini deşifre edercesine gündemden düşmüyor...

Nedir bu Kanal İstanbul?.. Türkiye'ye ne yararı olacak, doğayı- çevreyi katlederken hangi sorunların çözüm merkezi olacak, hangi çekiciliği ile ülkeye yarar sağlayacak?.. Kısacası, AKP'nin ve Erdoğan'ın ısrarla gündemde tuttuğu ve bir an önce başlayıp bitirmek için çırpındığı bu projenin perde gerisinde hangi hesaplar var?..

AKP'lilerin şu meşhur Katar aşkı büyürken, Kanal İstanbul'un perde gerisindeki hesaplardan şimdilik yalnızca biri deşifre oldu...

Katar emirinin annesinin Kanal İstanbul'un yapılacağı bölgede arsalar aldığı ortaya çıkınca, herkesin kafasında aynı sorular dönüp duruyor... Bu soruların iki aşaması bulunuyor;

Kanal İstanbul projesinin çevresindeki değerli arazileri kimler aldı?..

Katarlılar dışında AKP iktidarının haşır neşir olduğu hangi devlet yetkilileri bu bölgede arazi parselledi?..

Siyasetin içerisinde kimlerin buralarda arazileri var?..

Ankara'da AKP'lilere yakın bir firmaya çizdirilen projenin önceden sızdırıldığı ve buraların parsellendiği iddiası doğru mu?..

Ve yazının başında değindiğimiz Türkiye'nin çıkmazlarını bir kez daha anımsatarak asıl soruyu sormak gerekiyor;

Kanal İstanbul adlı gereksiz, yararsız bir proje Türkiye'nin bilemediğimiz ya da öngöremediğimiz hangi çıkarına hizmet etmek için yapıldı?..

Yoksa bu proje Katarlıların karıştığı gibi, salt birilerine rant sağlamak için mi ortaya atıldı?..

Öyleyse, Türkiye Cumhuriyeti ne zamandan beri vatan- millet yararından önce birilerinin rant iştahını kabartmak için gereksiz- pervasız- yararsız projelere imza atmaya başladı?..

Herkesin beklentisi şudur;

Kanal İstanbul projesi bir an önce Türkiye'nin gündeminden çıkarılmalıdır...

Çünkü o kanal henüz kazılmadan içinden balçık akmaya başladı ki, Katar ilişkisi de gösterdi ki, skandallarıyla çok kişiyi boğmaya adaydır!!!

Yazarın Diğer Yazıları