Balbay “açılımı”

Mustafa Balbay ile Mehmet Haberal’ın bundan sonra yapması gereken tek bir şey var;
Yatıp kalkıp Taha Akyol’a dua edecekler!
“Allah, 12 Eylül 2010 referandumunda evet veren o ellere zeval vermesin” diyecekler!
Öyle ya Taha Bey ve benzerleri o gün “evet” demeseymiş Türkiye’de böylesi bir “hukuk devrimi” gerçekleşmezmiş!
Peki ya tersi?..
Taha Bey ve benzerleri o gün “evet” dememiş olsaydı; Türkiye’deki “hukuk darbesi” böyle kolay gerçekleşebilir miydi?
O “evet”ler olmasaydı; Özel Yetkili Mahkemeler’den sonra bir de Özel Yetkili Yüksek Mahkemeler(!) oluşabilir miydi?
Kim bilebilir ki;
12 Eylül 2010’da topluma psikolojik operasyon uygulanmasaydı, “Evet” değil de “Hayır” kazanabilmiş olsaydı, belki de Balbay ve bu haksızlık-hukuksuzluk-adaletsizlik silsilesinin bütün diğer mağdurlarına yönelik zulümde -mecburen- frene basılacaktı.. Kendilerinden de hesap sorulabileceğine dair en ufak bir şüphe, “denetim mekanizması”nın işlediğine dair en ufak bir işaret bile Anayasa Mahkemesi’ne bu başvuruları gerektiren şartları çoktan ortadan kaldırmış olacaktı belki! Kontrolsüz güç sarhoşluğu; belki kimseyi bu denli zalimleştirmeyecekti!


***


Anayasa Mahkemesi’nin, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın uzun tutukluluk süresiyle ilgili başvurularını kabul etmesini kendisine de yontarak şöyle yazmış dün Taha Akyol:
“Ben “Yetmez ama evet” dememiştim, “Evet” demiştim. Bu yüzden de bir kesimin hakaretlerine maruz kalmıştık. Şimdi, 2010 referandumuyla getirilen “Bireysel Başvuru” kurumundan, Mustafa Balbay gibi Atatürkçü bir gazeteci ve parlamenter yararlanıyor.”
He he -yersen- öyle...
Gerekçesinde “milletvekilliği”ne atıf yapıldığına göre, bu karar kimin için “emsal” oluşturacak onu da söylesene!
Cezaevlerine doldurulan “Atatürkçü” diğer gazeteciler, rektörler, askerlere mi yoksa KCK sanığı BDP’li milletvekillerine mi?


***


Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da dalga geçer gibi “Bu noktadan sonra hapisteki tüm milletvekillerinin mağduriyetlerinin giderilmesi gerekir” diyor. Çok affedersiniz ama, “uzun tutukluluk” bağlamında bu karar hükmü kesinleşen Engin Alan için “emsal” olamayacağına göre nasıl gidereceksiniz acaba onun mağduriyetini?
Ya da...
Madem cezaevindeki milletvekillerinin mağduriyetlerini gidermek konusunda bu derece hevesliydiniz; ne diye CHP’li vekillerin 2012 Aralık ayında yaptığı başvuruyu karara bağlamak için tam 1 yıl beklediniz? Bu kararı birkaç önce vermiş olsanız MHP milletvekili Engin Alan için de emsal teşkil edecekti; bunu bile bile neden Balyoz Davası’nın Yargıtay safhasının da sona ermesini beklediniz? Neden 2013 Ekim’inden önce karar vermediniz?


***


Bir konuda sonuna kadar katılıyorum Taha Akyol’a; haklı, bu işin miladı Özal’ın AB başvurusuna kadar gider. O gün itibarıyla -Leyla Zana’ların tahliyeleri, Öcalan’ın yeniden yargılanması tavsiyeleri dahil- bakın alınan kararlara, bunların kimler lehine uygulandığına, yapılan dayatmalara; o günden bugüne olduğu gibi, PKK yanlılarının ekmeğine yağ sürecek bu karar da!
Zarfta “12 Eylül referandumu Atatürkçü vekile yaradı” yazıyor ama aldanma; “KCK’lılara özgürlük” var mazrufta!
Evrensel hukuk, insan hakkı vs.. bahane, “açılım” tahliyesinin kılıfı yaptılar Balbay’ı!..

Basın ilkeleri mi!

Ruhat Mengi’nin Vatan’daki yazılarına -yazık ki kendisi dahil hiç kimsenin şaşırmadığı ve hatta beklediği şekilde- son verildi. Eşinin kovulmasının ertesi günü -hiçbir şey olmamış gibi- yazmaya devam eden Güngör Mengi’nin akıbeti bu yazının yazıldığı saatte henüz net değildi.
Dışarıdan bakanlar vahim bir kanıksama hali içinde “biri daha...” deyip geçiyor ama kazın ayağı öyle değil. Sizden önce yüz gazetecinin, bin gazetecinin daha başına gelmiş olması size verilen yaranın “ağrı kesicisi” olabilir mi; “teselli” yerine geçer mi!
Yalnız...
Üzüntüsünü paylaşmakla birlikte Ruhat Mengi’nin Sözcü’ye yaptığı açıklamadaki bir hususu hayli yadırgadığımı belirtmeden geçemeyeceğim.
Mengi özetle diyor ki,
“Yayımlanmamış tek bir yazım olmadı... Patrondan hiç uyarı almadım... Çünkü uluslararası basın ilkelerine saygılı, normal eleştiri sınırları içinde yazmaya son derece dikkat ettim.”
Onca gazeteci “uluslararası basın ilkelerine uymadıkları” için mi sansürlendi, sansürleniyor yani!
Komedi...

Yazarın Diğer Yazıları