Bakalım Erdoğan’ı kimler mahkemeye verecek!
Partisinin milletvekili adaylarını tanıtma toplantısında Erdoğan’ı dinlerken devrilen çamları saymakta bir hayli zorlandığımızı hissettik.
Sözlerine Silivri’de tutuklu sanıkları aday gösteren partileri çetecilere, karanlık mihraklara, darbecilere, mafyaya, cuntaya arka çıkmakla suçlayarak başladı.Yani Erdoğan’ı Silivri’nin savcılığı kesmemiş, Silivri hâkimliğine de soyunmuş, hatta Yargıtay’ın da yerini alarak temyizleri neticeye bağlamış, tutuklu adayları “hükümlü” yapıvermişti. Böylece Silivri’de tutuklu olup da siyasi partilerden aday gösterilen şahıslara Erdoğan hakkında tazminat davaları açmak gibi bir hak doğdu. Sen mahkûm olmamış birini böyle nasıl suçlarsın arkadaş? Yoksa iktidar sazı ile hâkimlere yol mu gösteriyorsun? Ayıp olan bir tutukluyu aday göstermek değil, ayıp ve utanılacak olan, tutukluluğun cezaya dönüştürülmesinin önüne geçmek için insanların milletvekilliğine mecbur bırakıldığı bir Türkiye’nin başında bulunmak ve bu durumu değiştirmek için kılını kıpırdatmamak değil midir?
İntihal hızını kesmiyor
Herkese çuvaldızı saplayan ama kendisine iğnenin ucu değse soluğu mahkemede alan Erdoğan için açılması şart bir başka dava konusu da “intihal”dendir. Hani birkaç gün önce büyük bir gururla basına tanıttığı “Türkiye hazır, hedef 2023” Seçim Beyannamesi var ya işte o Sayın Bahçeli’nin de hatırlattığı gibi daha AKP kurulmadan önce MHP’nin “2023, Lider Ülke Türkiye” üst başlığı ile kamuoyu ile paylaştığı, paylaşmakla kalmayıp hükümet programına aldırdığı, 1999’da seçim beyannamesine koyduğu bir metindir. “İntihal” Erdoğan’ın hızını kesmiyor, “Bunun patenti bizim” diyor, “Şimdi birileri buna sahip çıkmak istiyor” diyor, pes yani. Dün baktım yandaş gazetelerde bu bariz intihalle ilgili tek cümle yoktu. Aynı şeyi başkası yapacaktı, siz görecektiniz gümbürtüyü..
Türkiye’ye yazık değil mi
İyi mi kötü mü olur orasını bilemem ama Erdoğan’ın partisinin seçim beyannamesinde dillendirdiği İstanbul’a iki yeni şehir ilavesi de CHP’den intihalmiş, intihal olduğu da Meclis zabıtlarında mevcutmuş. Yandaş cenahta bu konuda da tek satır haber çıkmadı. Şu hale bakar mısınız, sekiz yıldır Türkiye’yi yöneten bir parti ülkesinin gelecek on yılları için muhalefet partilerinin fikir egzersizlerini ana hedef ve yol haritası olarak benimsemek mecburiyetinde kalıyor. Zaten sekiz yıllık icraatlarının haritasını da kimlerin eline tutuşturduğu Yeniçağ’ın manşetlerini ve Sayın Arslan Bulut’un yazılarını takip edenler tarafından çok iyi bilinmektedir. Yazık değil mi bu Türkiye’ye?
Seçmene küfür...
Yine Erdoğan’ın henüz mahkûm olmamış, yani hukuken suçsuz bir iki kişiyi aday gösterdi diye CHP ve MHP’yi, “Siz milletin iradesini mi temsil ediyorsunuz, Silivri’nin iradesini mi? Siz milletin iradesini mi temsil ediyorsunuz yoksa çetelerin, mafyanın, cuntanın iradesini mi?” diye hakaretler yağdırması millete, seçmene küfürden başka bir şey değildir. Evet, seçmene küfürdür, çünkü o partiler büyük bir ihtimalle toplamda en az AKP kadar ve hatta AKP’den fazla oy alacaklardır. Şimdi bu oylar çetelere, mafyaya, cuntaya verilmiş oy mu olacaktır? Hadi Erdoğan bu sözleri söylüyor, o salonda olup da bu sözleri alkışlayanlara, bir gün sonra gazete sütunları ve televizyon ekranlarında bu yaklaşıma methiye düzenlere, yani, milletin ekseriyetine mafya, cunta, çete destekçisi gözüyle bakanlara ne demeli? Velhasıl seçmen olarak da başta Erdoğan olmak üzere bu tür duruş sergileyenlere edilen hakaretlerin bedelini sorma hakkı doğmuş olmuyor mu?