Bahçeli de Kılıçdaroğlu da yanlış kapı çalıyor
Evet, Bahçeli de Kılıçdaroğlu da yanlış kapı çalıyor. Büyükanıt’la Erdoğan arasındaki Dolmabahçe mutabakatı açıklanırsa bu işten Erdoğan kârlı çıkacak, haberleri yok.
Çünkü o görüşmede “Hesap sorulacak” hele ucu Yüce Divan’da bitecek bir şey mevcut değil. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı oylanırken, 27 Nisan 2007’nin akşamı Yaşar Büyükanıt’ın, “Bizzat ben kaleme aldım” dediği bir e-muhtıra yemişti AKP iktidarı. Ortalık fena gerildi, birileri “Bu gece darbe olur” beklentisi içine bile girdi. Ve aradan bir hafta geçti. 4 Mayıs’ta Başbakan Erdoğan’la Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt Dolmabahçe Sarayında bir araya geldiler ve “bir konuda mutabakata” vardılar.
Ne Başbakan ne Genelkurmay Başkanı görüşmeden sonra “o konu” hakkında bir açıklama yaptılar. “Gizli” dediler. Kamuoyunda Erdoğan’ın Yaşar Büyükanıt’ın önüne eşinin yaptığı harcamalar konusunda fatura koyduğu, Büyükanıt’ın da bu yüzden e-muhtıranın devamını getiremediği lafları bile dolaşmaya başladı. İki taraf da böyle bir şeyin olmadığını açıkladı. Gerçekten de bu çirkin bir iftira idi.
O gün bugündür ağızları bıçak açmıyor. Taraflar, “Bu sır mezara kadar bizimle gidecek” diyor.
(Yazının tam burasına ciddi bir not düşmek istiyorum: Sayın Başbakan ve Sayın Genelkurmay eski Başkanı! Bu satırların yazarı, çok yüksek bir ihtimalle, ne konuştuğunuzu biliyor. Allah nasip eder, epeydir aklımızda evirip çevirdiğimiz kitabı yazmak nasip olursa orada bildiğimizin ne olduğunu açıklayacağız, siz de muhtemelen, “Hayret, nasıl fark etmiş” diyeceksiniz. Aslında gizli kapaklı bir konu değil ama tarihin değişik köşelerine dağılmış pazılın parçalarını birleştirmek gerekiyor. Biz bunu başardığımız kanaatindeyiz. Hatta başkalarının da bunu bilebileceğini ama işlerine gelmediği için susmayı tercih ettiklerini de söyleyebiliriz.)
O gün Dolmabahçe’de neyin konuşulduğuna dair doğru sinyal alan hiç olmadı dersek yanlış söylemiş oluruz.
Meselâ Gürkan Hacır...
Destek Yayınları arasında çıkan, “Bizim Hep İnanmamızı İstediler, Ma’Amin” isimli kitabının 75’inci sayfasında, “Acaba Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’a Cumhuriyetimizin kuruluşu ile ilgili bir belgeyi sunmuş olabilir mi? Bu belgeyi gören Büyükanıt, 4 Mayıs’tan sonra geri adım atmaya başlamış olabilir mi?” diye soruyor.
Kitabın bir sayfa ilerisinde, “Türkiye Cumhuriyeti İngilizlere rağmen kurulmadı. İngilizlerle uzlaşarak kuruldu” diye bir alıntı yapıyor ve bu görüşü İdris Küçükömer’e dayandırıyor. 79’uncu sayfada Dido Sotiriyu’nun “Benden Selam Söyle Anadolu’ya” kitabının 80. sayfasının bir yerinde kahramanlardan birinin, “Kemal 90 yıllığına anlaştı” sözünü hatırlatarak bu görüşü kuvvetlendiriyor. “Neden Türkiye İngiltere ilişkileri hiç ayrıntılarıyla incelenmedi ve belgeler süresi geldiği halde açılmadı?” diye soruyor.
Hacır, eski Başbakanlardan Şükrü Saraçoğlu’nun kendisine sorulan, “Neden Güneydoğu’ya yatırım yapmıyorsunuz?” sorusuna karşılık, “İleride ne olacağı belli olmayan topraklara niye yatırım yapalım,” diye cevap verdi mi diye de soruyor ve Lozan çıkışında İsmet Paşa’nın, “Bir doksan yıl daha kazandık” deyip demediğini merak ediyor. Velhasıl Hacır, Erdoğan’ın Büyükanıt’a Cumhuriyeti Kuranların 90 yıl sonra İngilizlere Türkiye ile ilgili bazı sözler vermiş olabileceklerini, Dolmabahçe’de, masadaki belgenin bu olabileceğini ima ediyor.
Hatta...
Meclis’in açılışının 23 Nisan’a gelişi ile İngilizlerin 23 Nisanı olan Saint Georges günü arasında bağlantı bile kurarak, “Acaba?” demeye getiriyor..
Neyse...
Hiçbiri değil...
Sayın Hacır iyice yaklaşmışken hayli uzağa düşmüş. Velhasıl, Erdoğan o görüşmeyi açıklarsa bundan Bahçeli ve Kılıçdaroğlu değil, yine kendisi nemalanacak, bizim vardığımız sonuç bu.