Bağnazlık, rant, örtbas!..
Türkiye'de, din bezirganlığı yalnızca hurafeler üzerinden insanları aldatmak için kullanılmıyor...
"Gerçek Müslüman"lar inançları uğruna başlarını kapatırken, Türkiye'de son dönemde tesettürü rant kamuflesinin bir aracı olarak kullanarak siyasette, iş dünyasında ya da sosyal ilişkilerinde sömürü malzemesi yapanlar da az değil...
AKP'nin milletvekili ya da bakan yaptığı, hatta bürokrasinin önemli mevkilerine getirdiği kadınlardan bazılarının modern kıyafetlerini terk ederek tesettüre girdiğini gösteren onlarca haber yeraldı gazetelerde...
Geçtiğimiz yıllarda, AKP'nin İzmir'de milletvekili yaptığı bir şahsın eşinin aniden tesettüre girdiği, kocasının vekilliği biter bitmez de başını açtığına ilişkin fotoğraflar da yansıdı medyaya...
Bu ikiyüzlülük bir yandan İslam'ı gerçekten yaşayanları rencide ederken, diğer yandan da toplumun tamamını kandırma operasyonu olarak algılandığı için, zavallıca bulunuyor...
Dinciliği sosyal-siyasal-ekonomik çıkarları için kullanmayı alışkanlık edinenlerin AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte zıvanadan çıktığını gösteren o kadar çok örnek var ki...
"CHP cami yıktı, ahır yaptı" yalanını az mı dillendirdi AKP yandaşları ve onların beslediği bağnaz tetikçiler... Yandaş televizyonlar bu zırvaları seslendirenlere az mı çanak tuttu?..
Gezi olayları sırasında iktidarın utanmaz kalemşörlerinin ve türbanlı yazarlarının, "camiye ayakkabıyla girdiler, içki içtiler" şeklindeki zırvalarının kocaman bir yalan olduğu ortaya çıkmadı mı?..
Kuşkunuz olmasın; IŞİD, El Kaide ve İslam dinini kullanan benzer örgütler sokaklardaki acımasız infazlarla, tecavüz vahşetleriyle nasıl gerçek inananların yüreğini yaktılarsa, tesettür ikiyüzlülüğü, tarikat-cemaat merkezlerindeki toplu tecavüz olayları, belediyelerden hortumlama faaliyetleri de İslamiyet'e zarar vermekten öteye gidemedi...
AKP'de skandal bitmiyor...
Türkiye Cumhuriyeti'nde, siyasi tarihin hiçbir döneminde İslam dinini kullanarak, gericiliği hurafelerle besleyerek ve insanları inançlar üzerinde kandırarak yürütülen bir siyaset son yıllarda olduğu kadar etkili olamadı...
AKP iktidarı; uzun yıllar, "ne istediler de vermedik" itirafıyla kol kola yürüdüğü Fethullahçıların devlet eliyle beslenmesinin darbeyle sonuçlandığını görmesine rağmen uyanmadı...
İktidar; yüzlerce insan "darbe" girişimi sırasında ölmesine rağmen, Meclis ve kritik binalar bombalanmasına rağmen de, devlet-tarikat-cemaat ilişkilerinin tehlikesini bir türlü anlayamadı...
Şimdilerde, Menzilciler'den Nakşilere kadar bir dizi tarikatın, devletin çeşitli bakanlıklarında hızla örgütlendiğine ilişkin onlarca haber yansıyor gazetelere... Heyhat, yine de uyanmıyor iktidar!..
AKP iktidarı ve devlet uyanmayınca, dindarlığın değil, dinci gericiliğin büyüttüğü kirlilik her gün bambaşka boyutlarıyla deşifre olurken, ortaya saçılan ikiyüzlülükler inançlarını samimi olarak yaşayan insanları yaralamayı sürdürüyor...
Her gün yeni bir rezalet yansıyor gazetelere ve muhalefet medyası, bağnazlık-siyaset- rant ilişkilerinin dosyalarını yayınlamaya yetişemiyor;
- Bitlis'in Ahlat ilçesinin AKP'li Belediye Başkanı Mümtaz Çoban, belediyeye ait bir binaya iş yeri ruhsatı vererek eşine avukatlık ofisi açmış...
- Kızılay üzerinden Ensar Vakfı'na 8 milyon dolar aktaran Başkentgaz'ın 2017 yılında hiç vergi ödemediği ortaya çıkmış...
- Ağrı Belediyesi'nin AKP'li Meclis Üyesi Selma Gökçen, "çocuklarım aç" diyerek Hatay Valiliği önünde kendini yakan Adem Yarıcı için, "böyle ucuz siyasi manevraları millet yemez" şeklinde skandal bir paylaşımda bulunmuş...
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin AKP yönetiminde olduğu 2015 ve 2017 yıllarında, adı tecavüzle de gündeme gelen Ensar Vakfı'na 1 milyon 120 bin TL ödediği ortaya çıkmış...
Yolsuzlukları örtbas mı?
Peki: din bezirganlığı ve "tesettür" tartışmaları üzerinden koparılan son yaygaraya ve ardından patlayan skandala ne demeli?..
AKP'liler ve onların yandaş medyalarıyla sosyal medyadaki tetikçileri İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin genel sekreter yardımcılarından Yeşim Meltem Şişli'yi
hedef tahtasına koydular... İddiaya göre Şişli, "İSMEK'te çalışan bazı kadınlara başörtüleri nedeniyle hakaret etmiş!.."
Meltem Şişli, bu iddialarla ilgili İBB Başkanlığı'na başvurarak olayın soruşturulması için müfettiş isterken, iktidar gazetelerinden Takvim olayla ilgili, "İBB'de ahlaksızlık" başlıkları bile atabildi!..
Bir yandan dinci dernekler Meltem Şişli'yi hedef yaparken, İçişleri Bakanlığı da hemen müfettiş görevlendirdi!!!
Bu olayın ardında da "acaba din sömürüsü var mı, yok mu" diye düşünürken, "türbanlılara hakaret" iddialarıyla gündeme gelen İSMEK'teki rezaletler ortaya saçıldı...
Bakınız, AKP medyasının görmediği asıl "ahlaksızlık" dünkü bazı gazetelere nasıl yansıdı;
"Son günlerde İBB Genel Sekreter Yardımcısı Yeşim Meltem Şişli'nin kadın çalışanlarına hakaret ettiği iddiası ile gündeme gelen İSMEK'lerde yıllardır yaşanan yolsuzluklara ilişkin vahim iddialar bulunuyor. İBB şirketi İstanbul Personel Yönetimi A.Ş. (İSPER) tarafından, İBB'ye bağlı İstanbul Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları'nın (İSMEK) 25 yöneticisi hakkında "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma", "nitelikli dolandırıcılık", " zimmet ve irtikâp", "nüfuzu kötüye kullanma iddiaları ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na 4 Şubat 2020 tarihinde suç duyurusunda bulunuldu. Suç duyurusunda; tamamen ücretsiz olan İSMEK'lerde, yıllarca kursiyerlerden mevzuata aykırı olarak para toplandığı, usulsüz şekilde kantin işletildiği, tüm bu satışlardan ve toplanan paralardan elde edilen gelirin akıbetinin hiçbir şekilde belgelendirilemediği de vurgulandı."
Evet; Türkiye'de inançlara zarar veren dincilik ve hurafeler yalnızca saf insanları sömürmek için kullanılmıyor...
Son dönemde AKP'den alınan belediyelerde yaşananları ve İSMEK örneğinde olduğu gibi, "yolsuzlukları örtbas için de inanç sömürüsü baskı aracı olarak kullanılıyor" kuşkusu öne çıkıyor...
Yazının başından itibaren dikkat çektiğimiz tartışmaların son örneği budur işte...
Söyler misiniz; Toplum ne zaman uyanacak ve bağnazlığın bir sömürü aracı olarak kullanılması ne zaman engellenecek?..
