Bağışlayın, sizi hanım sultan zannettim..
Meşhur ve bilindik misâldir. Münâsebetsizliğin son kerteye vardığı, “pes artık, bu kadarı da olmaz dediğimiz” anlarda verilecek en iyi örnektir.
Pâdişah vezirine, “Bana öyle bir kusur
işle ve ardından öyle bir özür dile ki, özrün kabahatinden büyük olsun” der. Vezir pâdişahın hışmından emindir. Birlikte yürürlerken pâdişahın kaba yerlerine parmağını kondurur ve “Bağışlayın sultânım, sizi hanım sultan zannettim” der.
On yıldır ülkeyi yöneten AKP kadrolarının gücün şehvetiyle kapıldıkları sekerât hâlinin dozu günden güne artıyor, kusurları da büyüyor, özürleri de.
Devletin ve devlet adamının bir mehâbeti vardır. Bir ihtirâmı, bir azâmeti, bir saygınlığı, bir ciddiyeti, bir vakarı, bir adâbı, bir muâşareti, bir usûlü, bir erkânı, bir terbiyesi, bir sıkleti vardır.
Ne bir acı vakar ile ifâde ediliyor, ne bir sevinç usûl ü erkân ile serdediliyor.
Afyon’daki cephâneliğin patlamasının ardından, okullarda ders olarak okutulacak türden bir münâsebetsizlik yayıldı devlet katından.
25 askerimizin parçalanarak şehit olduğu birliğe teftişe ve incelemeye giden Genelkurmay Başkanı teâmüllere uygun olarak(!) şehrin valisini ziyaret etti. Vali, bir takım hediyeler takdim etti kendisine günün anısına(!)ve bunları da fotoğraflayarak valiliğin sitesinde yayınladı.
Afyon Valisinin özrü kabahatinden de büyüktü.. Eleştiriler karşısında:
“Genelkurmay Başkanımız çevresi olan bir insan. Bir yere o kilimi koysa, biri de ’Nereden aldınız’diye sorup Afyon’a gelip satın alsa fakir insanlar nasiplenecek. Emrivaki yapıp eline tutuşturmuşuz. Hayır mı diyecekti. Hayat devam ediyor. Bir acımız varken buna ara mı verelim?” dedi. Kendisinden o kadar emindi ki, o fotoğrafın bir münâsebetsizlik fotoğrafı olabileceğini düşünemiyor bile. “Hayat devam ediyor” derken, hayatın kendisi için devam ettiğinin ama o 25 askerin aileleri için hayatın ve zamanın anlamını yitirdiğinin farkında değil...
Genelkurmay Başkanı ise:
“Sayın Vali’nin şahsına ve makamına nezaketsizlik olmasın düşüncesiyle ani gelişen davranış karşısında herhangi bir reaksiyon gösteremedim!” açıklamasını yaptı.
Bir Genelkurmay Başkanının, âni gelişen bir davranış karşısında reaksiyon gösterememesi izah edilir gibi değildir. İnisiyatif alarak, “Lûtfen Sayın Valim, böyle acılı bir günde ne gereği var!” diyememesinin izah edilir bir tarafı yoktur, oysa o gün orada nezaket gösterilecek olan vali değil, 25 şehit askerimizin aziz hatıraları ve aileleridir, muazzeb edilmemesi gereken onlardır.
Münâsebetsizlik o fotoğraflarla bitmiyor. Çünkü bu hükümet, kendilerinden sâdır olan her türlü münâsebetsizliği savunmak üzere geliştirmiş reflekslerini. AKP sözcüsü Hüseyin Çelik hadiseyi çok normal bulduğunu ifade ederek:
“Mezarlıklarda lokum dağıtılır, taziye evinde ikramlar yapılır. Mesela şu olsaydı yadırgardım, yapmazlar ama kahkahalarla gülünseydi, Sayın Genelkurmay Başkanı oradan çıkıp bir eğlenceye katılsaydı, halay çekseydi bunu yadırgardım...” dedi.
“Birkaç Mehmetçik şehit oldu diye Meclisi toplayamayız” diyen Hüseyin Çelik’in bulanık zihni Afyon Valisinin kafasının içinde ayniyle yuvalanmış.
Medya ve köşe yazarlarının eleştirilerine tahammül edemeyen Başbakan ise yazılanlara öfkeleniyor, “Ya bekle, dur bakalım, Bu işin bir incelemesi yapılacak, hemen bir anda, bir saatte netice bekliyorlar, nerede var böyle netice? İnsaf edin...” diyor.
Sn. Başbakan, hiçbir inceleme yapılmadan, daha patlamanın yangını sönmeden, “Ben şahsen kaza olduğu konusunda mutmâinim” diyen Bakanına ve patlamadan birkaç dakika sonra “Bu bir kazadır” açıklaması yapan valisine bir çocuk şefkatiyle yaklaşıyor ama basına karşı her zamanki nefretiyle öfke kusuyor.
İstanbul’daki trafik karmaşası için “İstanbullulardan özür diliyorum” diyor ama Gaziantep’teki bombalama eylemi başta olmak üzere diğer eylemlerdeki istihbarat zaaflarından dolayı özür dilemiyor, ne kendisi ne de bakanları ve bürokrasisi.
Başbakanın öncelik sırlaması milletin öncelik sıralamasıyla çok farklı. PKK ele başılarından Murat Karayılan’ın “AKP’yi bölgeye sokmayız” sözlerine ilginç bir cevap veriyor Sn. Başbakan ve:
“Yaptıklarınız, hayra alamet değil, biz bir yere kadar sabrederiz, sonra şapkaları değiştiririz” diyor.
Şimdi bu sütundan Başbakana soruyorum:
“Bir yere kadar sabrederiz dediğiniz yer, PKK’nın partinize yönelik tehditleri midir? Günde on şehit verdiğimiz PKK saldırıları, Foça’da patlayan bomba, Gaziantep’teki bombalı saldırıda ölen bebekler PKK
ile şapkaları değiştirmeniz için kifâyet etmiyor mu?”.