Babamın öldüğü yaştayım...
Her 29 Aralık günü şöyle bir geçmişe dalarım. Çünkü bu tarih benim için özeldir, yani doğum günüm. Bu seneki daha enterasan. Teoman'ın söylediği gibi:
"Bir bar taburesi üstünde,
Babamın öldüğü yaştayım"
Devlet memurunun çocuğu nerede doğar?
Görev yapılan yerde.
Ben de 1946 yılının 29 Aralığında İzmir Damlacık'da dünyaya gelmişim. Benden 5 yaş büyük ağabeyimin kapı aralığında izlediği doğumu anlatışına göre ben de o dönemi öğrendim. Ebe popoma şaplak attığında ciyaklamamla ortalık yıkılmış.
Günlerden Pazar ve sabah ezanından hemen sonra. Yine ağabeyimin gırgırıyla beni tuzlamışlar.
İsim konusu
Kendisi de kuralı boymayanlardan. Isparta'da jandarma Komutanı olan dayımın yanında dünyaya gelmiş.
Hani bu şehirle ilgimiz fazla değil desem yanlış. Dayım bu ilden Turan yengemle evleniyor.
Onların evlilikleri de ilginç. Ata Ninem, Kafkas geleneklerini bire bir uyguluyor. Önce hamama götürüyor. Bu gözlemden sonra en önemlisi başlıyor. Bir hafta süreyle gelin adayıyla birlikte yatıyor, horlama ve gaz kaçağı var mı testleri...
Merhum yengem bu uzun sınavı şöyle anlatmıştı:
-Korkudan o sürede hiç uyuyamadım. Arıza çıkaracak yiyeceklerin yanından bile geçmedim.
Sonuç müsbet, nikah kıyılıyor.
Soy analizi
Babamın babası bir Avşar. Osmanlı, Selanik'e eytam müdürü olarak yolluyor. Bu şehirde menekşe gözlü, boylu poslu bir Arnavut hanımla evleniyor.Yani -suyun ütesi- bölümümüz bu şekilde.
Merhum babam da sarışın ve menekşe gözlüydü. Bir yanlış teşhis yüzünden 20 aylıkken kaybettiğimiz kızım da aynı gözlere sahipti.
Balkanlılık eşimde de var. Aslında o da karışık. Karamanoğulları'ndan gelme. Atalarını Filibe'ye yollayan yine Osmanlı. Hani evladı fatihan denilenlerden. Sülalesinde Konyalı soyadı taşıyanlar pek çok karışımın halkası. Bizimkiler daha sonra mübadele ile anavatana dönmüşler. Eşimin ailesi çiftlikleri, uçsuz bucaksız arazileri ve unutulmaz lokantalarını terkedip Türkiye'ye geliyorlar. İmkansızlıklar içinde hayat mücadelesi veriyorlar.
"Biz kimiz?"
Tercüman yıllarındayım. Çocuklarım bu adı taşıyan koleje yazıldılar. Önce kızım, sonra oğlum. Delikanlı kaydolduktan bir kaç gün sonra yanıma geldi ve sordu:
"Biz neyiz?.."
Önce şaşırdım, sonra merak sebebini anladım. Çocukları karşıma oturttum, deminden beri yazdığım şeyleri geniş şekilde anlattım. Sonunda da noktayı koydum:
"Soran olursa; siz Türksünüz."
Bu konu bir daha açılmadı. O andan itibaren ikisi de katıksız Türk. Bu bayrak ve topraklar için yapamayacakları fedakarlık yok. Büyüklere saygılılar, küçüklere ve hayvanlara sevgililer. Bunların da nereden geldiğini biliyorsunuz
Kürşad
babamın bize okumamızıönerdiği kitapların başında Bozkurtlar ve devamı gelir. Nihal atsız'ın bu ölümsüz serisinden çok etkilenmiştik. Ağabeyim ve ben birbirimize söz verdik, hangimizin ilk çocjuğu erkek olursa adını Kürşad koyacaktık. Yeğenimin adı Kürşad oldu...
Kutlama
Her 29 Aralık gününü hiç unutmayan arkadaş ve dostlarım var. Örneğin Abdullah Nebioğlu. Hiç atlamadan bunu sürdürür. Abdullah başta, tüm dostlarıma teşekkürlerimi yolluyorum. Üzüntüm, büyük bülümünün öbür tarafa göç etmesinden...
Eski sorular
Aklıma gelen ve yıllar önce babama yönelttiğim bazı şeyleri bugün hatırlarım. Kendimi şekillendirdiğim günlerde, "Adımı niye Bürhan koydun?" demiştim.
O da şu cevabı vermişti:
"Ağabeyinin doğumunda Isparta'daki hakim ve savcılar ismini biz koyacağız diye kapıştılar. Neticede kuraya başvuruldu ve başsavcı kazandı. Kökleri Tarhanoğulları'ndan gelmeymiş. Önce bunu hatırlattı ve adını Tarhan koydu. Sen dünyaya gelince kafiyeli olsun dedim. Bir itirafta bulunayım Hafız Burhan'a da büyüksempatim vardı."
İki nokta
Nüfus memuru da buna iki nokta ilave ediyor. Böylece Bürhan olarak tescil ediliyoruz. Zamanla o iki nokta nasıl yok oldu ben de bilmiyorum. Buna razı olup kaldım.
Bürhan'ı araştırınca Kur'an'da geçtiğini gördüm. Manasına baktığımda; "anlama, bütün detaylarıyla delil-kanıt" yazıldığını anladım.
Bugünün en büyük özelliklerinden biri "Babamın öldüğü yaşa ulaşmam". Gidenlere rahmet, kalanlara uzun ve sağlıklı ömür diliyorum.
GÜNÜN SÖZÜ
Anamdan doğdum gittim pazara, 3,5 arşın bez aldım döndüm mezara. Yunus Emre