Babamdan miras övünç madalyam
Medya şehidimiz gazeteci yazar Uğur Mumcu'yu, Emniyet Müdürü Şehidimiz Gaffar Okkan'ı ve annem Nahide Uğuroğlu'nu ölüm yıldönümlerinde dün her yıl olduğu gibi andık.
Merhum babam Ankara'nın Bab'ı Ali'si olarak bilinen Rüzgârlı Sokak'ta ölünceye kadar uzun yıllar gazetecilik yaptı. O yılları yaşayan gazeteciler, "Faik Baba" derlerdi.
Babam, merhum İsmet İnönü'nün damadı merhum Metin Toker'in sahibi olduğu Akis dergisi ve Ulus gazetesinde çalışırdı.
1957 yılında bir köşe yazısında Demokrat Partili Bakan Fatin Rüştü Zorlu'nun aleyhine yazdığı tek bir kelime küfür ve hakaret içermeyen yazısı nedeniyle 16 ay hapis cezası aldı.
Metin Toker, Cüneyt Arcayürek ve Bülent Ecevit gibi gazetecilerle birlikte bugün müze olan Ankara'nın meşhur Ulucanlar Cezaevi'nden 1959'un Aralık ayında tahliye oldu.
Emekli olunca günde 50 binden fazla satan ulusal Yeni Tanin Gazetesine küçük ortak oldu. Ben de 1969'da onun yanında mürekkep yalamaya başladım.
"Bakalım senden gazeteci olacak mı?" diyerek 1969-1971 yılları arasında tepe tepe çalıştırdılar.
Odacılık, çaycılık, musahhihlik, (düzeltmen) sayfa sekreterliği, (sayfa tasarımcılığı) muhabirlik, karanlık odacılık, foto muhabirliği yaptım 2 yıl boyunca.
40 yıldır Sonsöz gazetesi İmtiyaz Sahibi olan Abdi Pehlivan o yıllarda Matbaa Müdürü idi ve sayesinde Entertip makinelerde kurşun satır dizmeyi, başlık makinesinden kurşun başlıklar dökmeyi, çelik teknede sayfa bağlamayı da öğrendim.
Özetle 1973'te Sarı Basın Kartımı aldım.
Yeni Tanin'deki merhum gazeteci ustalarım başta babam ve ağabeyim olmak üzere Kemal Ararat'ı, Çınar Gümüşel'i anıyorum. Ahmet Tekeş ağabeyime saygılarımı sunuyorum. Yan oda komşumuz ve bende emekleri olan Yeni Ortam gazetesinin yazarları merhum Mustafa Ekmekçi ve Uğur Mumcu'yu da saygı ile yâd ediyorum.
1981'de efsane patron Haldun Simavi'nin efsane Günaydın gazetesinde işe girdim. Merhum Kenan Evren'i, yurt içi ve dışında adım adım, ayrıca merhum Turgut Özal'ı izledim lehine de, aleyhine de çok haber yazdım. Tek bir tekzip almadım. Bir gün dahi bana küsmedi çünkü hiç yalan yazmadım.
1990'da STAR1 Magic Box adlı Türkiye'nin ilk özel televizyonuna transfer olup Ankara Temsilcisi oldum ve Ankara Bürosunu kurdum. Anayasanın değişip özel televizyonların yasal hale getirilmesinde ve "televizyon gazeteciliğinde" çok emeğim vardır.
1993'te TMSF el koyup, 1995'te STAR Aydın Doğan'a satılınca işten atıldım.
SİYASET TV ile RTÜK TV web sitelerini kurup gazeteciliğimi sürdürdüm.
Merhum ağabeyim ve kardeşim de benim gibi gazeteci oldu ki büyük oğlum da gazetecilik mesleğini seçti 3. kuşak olarak.
Babam gazeteci oğullarına, "Ben 16 ay fikir suçlusu olarak hapis yatarak sizlerin göğüslerinize birer övünç madalyası taktım. Bu madalya mesleğinizi gerçek gazetecilik ilkeleri doğrultusunda yapmanızı sağlar. Sakın ha kalemlerinizi satmayın" derdi. Bu vasiyetini brüt 48 net 46 yıldır uyguluyorum.
Star TV'de 300'e yakın canlı yayın yaptım, RTÜK'ten tek bir ceza, programa katılan katılmayandan da tek bir şikâyet almadım.
Meslek hayatımda binlerce haber ve yazı yazdım tek bir tekzip almadım.
Ben meslektaşlarımı ve fikir insanlarını severim.
Ama bilirim ki bazıları kalemlerini kiralar, satar hatta hakkımda da yalan yazar, yalan söyler. Onlara hiç değer vermem.
Ben çiçek de böcek de hayvan da severim.
Ama bilirim ki bazıları zehirlidir, yırtıcıdır, saldırgandır. Onlardan da uzak durur kendimi korurum.
Meslek hayatımda hiç kimseye küfür etmedim, hakaret yağdırmadım ve kimse hakkında da asla yalan yazmadım.
Özetle babamın mirası övünç madalyama hiç ama hiç ihanet etmedim, etmeyeceğim de.
Dosta, düşmana, tanıyana, tanımayana duyurulur.