Babalık testi...
Türk siyasetinde “Şeyini şey ettiğimin şeyi”nin, “bağırsak temizliği”nin, “ananı da al...”ın, “o... çocuğu”nun, “senin dinini, imanını ...” nın mucidi, kadın uzuvlarına “utandırmayan” ad aramakla meşgul “kafa” nın, devletin bekasını kurtaracak formülü başka yerde araması beklenemezdi;
Bel altına indi!
Tarıyor şimdi;
3 çocuğu varsa “süreç” sempatizanı,
5 çocuğu varsa “süreç” ortağı,
Hiç çocuğu yoksa “süreç” karşıtı;
Çünkü ne bilir evlat acısını!
***
Yapılan madem ki “millet davası” nın “babalık testi”, artık kim ise hüküm merciindeki;
Hepimizi dinlemeli.
Bana kalırsa mesela;
Mustafa Balbay’ın 12 yaşındaki kızı Yağmur’u -uyguladığı psikolojik şiddetle- okulundan ayrılmaya zorlayan,
Düğmeleri öttü diye Nedim Şener’in henüz ilkokul öğrencisi olan kızı Defne Vecide’nin eteğini soyan ve onu Silivri Cezaevi’nin koridorlarında beline kazak bağlayarak dolaşmak zorunda bırakan,
26 kişinin tecavüzüne uğrayan 13 yaşındaki bir kız çocuğunun (N.Ç.) başına gelenleri “rıza ile ilişkiye girmek” olarak tanımlayan,
tutuklu yarbay Mustafa Dönmez’in, trafik kazasında vefat eden üniversite öğrencisi oğlu Alp Kağan’ın cenazesine yetişebilmesine, “evladı”yla “helalleşmesi”ne izin vermeyen,
Gaziantep’teki PKK saldırısında katledilen 1 yaşındaki Almina’nın el kadar tabutunu “standart boy” bayrakla sarıp sarmalamayı beceremeyince “koli” gibi bantlamayı tercih eden,
Hakkari’deki terör saldırısında şehit olan binbaşı Murat Özyalçın’ın ay-yıldıza sarılı tabutuna “kargo” muamelesi yapan,
8 yaşındaki Tayfun’u, bir kargo uçağında, Diyarbakır’da şehit olan Özel Harekat Polisi babası Akın Bayram’ın tabutuyla baş başa bırakan,
Hakkari Yüksekova’daki helikopter kazasında şehit olan Piyade Uzman Çavuş Regaip Şahin’in acıyla kıvranan ailesine “gölge etsin” diye “mutluluğu paylaş” yazılı tente açan,
Cerrahpaşa’da doğum hatası sonucu ölen, henüz adı dahi konmamış bebeği -kedi yavrusu gibi- babasına bir karton kutu içinde teslim eden,
Afyonkarahisar’daki cephanelik patlamasında, dehşet verici biçimde can veren 25 evladımızın henüz “parça”ları bile bulunamamışken, halı, plaket, al gülüm ver gülümün peşinde koşan,
bulundukları makamları borçlu oldukları “şehit”leri,
“kelle” ile, “tane” ile, “adet” ile niteleyip aşağılayan,
ailelerini “provokatör” ilan eden, “devlet”in kapısından kovan, “askerlik yan gelip yatma yeri değildir” diye azarlayan, polise tartaklattıran,
İsrail’in uyarılarına rağmen, Mavi Marmara gemisindeki o insanları göz göre göre “ölüme” yollayıp sonra da “şehit oldular” diye bir gaza, cihat payesi çıkarma pişkinliğini gösteren,
iki yaşındaki bebeklerin açlıktan öldüğü, iki aylık bebeklerini doyuramayan annelerin kendilerini astığı bir cinnet düzeni yaratan “baba”lardan olacağına;
dara düştüğünü gün milletine hem analık, hem babalık yapan hayırlı bir “evlat” olsun insan...
Evlatlarını utandıran bir “baba” olacağına,
Varsın;
Soyundan sopundan utanmayan,
Vatana hizmetten gocunmayan bir “evlat” olarak kalsın...
“Beddua” yerine “hayır duası”
alsın...
AKP’lilere 3 soru
28 Şubat tutuklusu emekli Albay Alican Türk, üç basit soru soruyor AKP’lilere:
“ 1. Bugün iktidarda CHP (veya eski DYP veya ANAP veya başka bir parti) olsaydı ve Sn. Kılıçdaroğlu (ya da ilgili partinin başkanı) kalkıp “Ben her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum!” diye peygambervari bir çıkışla Türklük kavramına ve milliyetçiliğe saldırsaydı;
2. MİT görevlilerinin özel talimatlarla İmralı’ya gönderilip 40 bin kişinin ölümünden sorumlu Öcalan ile açık açık görüştürülmesi, birlikte “müzakerelere” (kimisi “pazarlık” diyor, ben yumuşatıyorum) oturulması, yol haritaları çıkarılması ve dahi milletvekillerinden oluşan heyetlerin ellerinde hediye paketleriyle Öcalan’ı ziyaret etmesi CHP’nin (veya başka bir parti) iktidar olduğu bir dönemde olsaydı;
3. 21 Mart’ta Diyarbakır’da baştan sona PKK flamaları, Öcalan posterleri altında düzenlenen ve coşkuyla Öcalan’ın mesajlarının okunduğu Nevruz kutlamaları CHP’nin (veya başka bir parti) iktidarında yapılsaydı ne olurdu? Ne tepki verirdiniz? Ne söylerdiniz?”
Öcalan’la tehdit
Zaman Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal “Büyük Kürdistan”ı kurma “süreci”ne direnenlere, İmralı’daki caninin yazdığı iddia edilen mektubu hatırlatıyor:
“Zamanın ruhunu okuyamayanlar tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler uçuruma sürüklenirler!”
Ne bu şimdi;
Düpedüz “Öcalan’la tehdit” etmek değil mi?
Ne yani, Öcalan’ın önüne mi atacaksınız PKK’ya boyun eğmeyenleri?
“Tut, tut, tut” diye peşimize mi salacaksınız, kudurmuş köpek gibi millete diş geçirmek için didinenleri?