"Azrail'i bekledik"

İrfan Erdem…

17 Ağustos Depremi'nin sembol isimlerinden.

Deprem felaketinden 14 yıl sonra (2013) bir röportaj veriyor. Erdem, "Bayramlardan nefret ediyorum" diyor ve anlatıyor:

"Annem Vildan, kız kardeşim İpek ve babam Necmi Erdem'i kaybettik. Ben enkaz altında kaldım yarım saat, bir saat kadar. Deprem olduğunu anlayamadım, kıyamet kopuyor sandım. O anda biz evdeydik. Annem babam da evdeydi. Biz ayrı odadaydık eşimle ve 2 yaşındaki kızımla beraber. Çocuğun beşiği ile yatak arasına düştük ve o anda bina yıkıldı zaten komple. İlk vurmasında gitti. Enkaz altında kaldığımızda kıyamet koptuğunu zannettik.

Bina komple yıkıldı

Artık Azrail gelecek canımızı alacak diye düşündük. Deprem olduğu aklımızın ucundan bile geçmedi. Bir yandan da yangın çıktı. Dumanları da gelmeye başladı. Yangının çıkmasının nedeni de aşağıda bir araç vardı. Bina üzerine yıkılınca yanmaya başlamış.

Kendi çabalarımla enkazdan çıktım. Çünkü nefes alamıyorduk. Hanımın altında 2 yaşındaki kızımız kaldı. Çok dar bir pozisyonda kaldık. Sürüklenme pozisyonundan başka bir pozisyonumuz yoktu. Binanın tam ortasındayız ve bina komple yıkıldı.

Ben tabi bunları çıkınca görüyorum. Çıkmamızın imkânı yoktu. Sürüklenerek gittim yol tarafına doğru, kapalı olduğunu anladım. Eşime diyecektim 'hakkını helal et, çıkamayacağız buradan' diyordum. O sırada elim boşluğa girdi. Sonra da kolumu sokmaya çalıştım. Öyle derken Allah tarafından herhalde bir kat aşağı indik. Ondan sonra suların fışkırdığını gördüm.

Caddeden de arabalar geçiyordu sanırım, yol olduğunu anladım. Olayın şokuyla içerde eşimle çocuğumu, unuttum. Direk devrilmişti ve takılıp düştüm. Allah tarafından bir ses duydum. Eşimin sesine benzettim, o an içerde olduklarını hatırladım. O deliği tekrar nasıl buldum ve çıkardım onları bilmiyorum. Komple bina yıkılmıştı. Anneme ve babama bağırdım. Yangın da vardı. O yangını söndürmek için bir cihaz bulsaydım yangını söndürebilirdim. Tabi herkes de kendi derdindeydi, sahile falan kaçıyorlardı."

Bir hafta enkazın başından ayrılmadım

"Annemin cesedini hiç bulamadık. Bir hafta enkazın başından ayrılmadım. Kardeşimi birinci günü bulduk. Bayağı kötü vaziyetteydi, saçlarından tanıdık. Zaten, yanmıştı, ufak bir parça kalmıştı. Babamı ikinci günü bulduk. Annemin cenazesini bulamadık işte. Ya molozlarla gitti, denize gitti ya da yandı. Binada 35-40 kişi vefat etti. Hepsi kötü şekilde can verdiler. Biz ve komşumdan var 3 kişi enkazdan çıkan. Allah kimseye yaşatmasın. Bu acılar seneler geçtikçe hiç aklımızdan çıkmıyor. Artık bayramlardan nefret eder duruma geldik. Annem, babam, kız kardeşim. Kimse kalmadı."

Yalova'da yaşandı bu hadise… İrfan Erdem'in ailesini kaybettiği binada 35 kişi vefat etmişti.

Tarifi olmayacak bir travma…

Hayatları boyunca unutamayacakları bu acıyı yaşayan on binlerce insanımız var.

***

1999'daki depremde yaklaşık 18 bin insanımızı kaybettik.

Cumhuriyet tarihinin en büyük afetiydi.

Ama dersler çıkaramadık. Hatta, Türkiye'de hatırı sayılır bir kesim bu olayla ilgili çok çirkin iddialar ortaya atıp, dilden dile yaydılar.

Cübbeli Ahmet lakaplı Mahmut Ünlü bunlardan biriydi.

17 Ağustos'ta hayatını kaybedenler için günahkâr diyebiliyordu. Hatırlayalım:

"İmam hatiplerin kapatılmasının ve Kur'an kurslarının kapatılmasının Resmi Gazete'deki çıkan kararı ne günmüş. 98, 17 Ağustos. 17 Ağustos 99. 99'un 17 Ağustos'un da ne oluyor? Günü de mi rastlantı? Merkez üssü de mi raslantı? Saati de mi rastlantı? Burda ince işler var. Allah depreme emretti, şuraya dokun, şuraya dokunma.

Fuhuş yapıyorlardı

O gece ne oteller indi... Hep merkezlere vurdu. 70 fahişe bir otelde, çırılçıplak. Çıkanların hepsi indi aşağıya. Çınarcık sahilleri, İzmit-Adapazarı merkezindeki fuhuş otellerini batıran en büyük felakete sebep olan nedir? Faiz. Türkiye'deki faiz oranları. Repo diyorlar. Türkiye'deki reponun yüzde 80'i Adapazarı'nda. Fuhuş sektörü Yalova, Çınarcık sahil boyları. Mevla, faiz ve zina yuvalarına vurdu.

Arada Müslümanlara bir şey olmadı mı? Olur, eceli gelen şehit de olur. Allah sizden şehitler almak istiyor, birkaç Müslüman da tabii ölecek.

Zinada öldüler

Birkaç tane ceset çıkıyor, çırılçıplak. İkisi, kız-erkek zinada öldüler. Birbirinin üstünde yapıştı kaldılar. Birbirinden ayrılamadılar. Bağırsakları geçmiş birbirine, birlikte gömüldüler. İşte zinada ölenler, zinada gömülenler. Yaşadığınız gibi ölürsünüz, öldüğünüz gibi dirilirsiniz. Allah'ın huzuruna öyle yapışık zinada kalkar.

(Gölcük'te askerler) orada bir görevliye 'Bu gece, yurt içinden, yurt dışından çok misafir var' diyorlar. 'İmam ezanı sessiz okusun. Rahatsız olmasınlar. Millet bu gece saat 03.00'te 04.00'te yattı' diyorlar. Bak darmaduman oldu gitti ama kim ibret alacak, kim uyanacak?"

***

Bu açıklamalar birtakım grupların çalışmalarıyla dilden dile, kulaktan kulağa yayıldı…

Depreme karşı önlem almayı bile "kadere karşı gelinmez" noktasına taşıdılar. Bu sözleri sarf edenlerle ilgili tek bir soruşturma açılmadı.

Bu arada deprem vergilerinin nereye gittiği meçhul, ama deprem anında yardım isteyen kurumlarımız da oldu.

Bu arada, deniz kumundan yaptığı evlerle yüzlerce insanın ölümünden sorumlu Veli Göçer vardı. Depremden sonra en uzun cezaevinde kalan isim o olmuştu (7.5 yıl)… Geçtiğimiz yıl şirket kurarak yeniden bina yapmaya başladı!

Yazarın Diğer Yazıları