Aynı kaynaktan besleniyorlar

Altan’lar alternatif cumhuriyet söylemlerini bir tarafa bırakırlarsa gelecek 10 yıllarını kurtaran çeklerle, polise taş atan çocukların ceplerinden çıkan 5 liraların aynı kasadan çıktığını göreceklerdir


Altan kardeşlere defalarca yazdım; gerçekler parmaklarınızın ucunda duran klavyede ya da Kandil’de değil. Halkın tam içinde... Polise kin kusarcasına taş atan çocukların her birinin cebinden çıkan 5 Liralarda.
Altan kardeşler alternatif cumhuriyet söylemlerini bir tarafa bırakıp birkaç sene Güneydoğu’da halkla iç içe yaşamayı göze alabilecek olurlarsa mutlaka yüzleşecekler: Gelecek 10 yıllarını kurtaran bol sıfırlı çeklerle o çocukların ceplerinden çıkan 5 Liralar aynı kasadan çıkma!
Taş atan çocuklar için “Çocukturlar biraz bağırıp dağılırlar” derseniz. Avuçlara sığmayan o taşları, sonuç olarak değerlendirirseniz, 14 yaşındaki bir çocuğun sizlerin hiç gitmediği bir uzakta, boyundan büyük silahlarla yüzlerce kişinin üzerine ateş açabilecek cesareti “saldırdığınız ve nemalandığınız” korucu sisteminden değil, devleti ve orduyu karalayan kalemlerinizden aldığı aşikardır.
*Alper Şafak / Erciyes Üniversitesi

++++++

Sen Tanrıya inanıyor musun ki?
Sınır tanımazlığıyla meşhur, “Taraf” olma iddiasını topluma ispatlamaya çalışan Ahmet Altan 14 Mayıs 2009 günlü “Bizzat Tanrı gelse...” yazısında bizleri şaşırtmadı:
“Geçen gün genç bir ” Türk “ arkadaşıma sordum.
-Tanrı’ya inanıyor musun?
-Evet.
-Tanrı gelip sana, Kürtlerle Türkler ayrılırlarsa, bu ülkedeki bütün insanlar çok iyi yaşayacaklar, çok zengin ve mutlu olacaklar dese, bizzat Tanrı sana söz verse, Kürtlerin ayrı bir ülke kurmasına razı olur musun?
Sustu.”
Altan ailesine öncelikle şunu öğretmeliyiz ki; gerçek inananların Allah’ı ‘Kürtlerle Türkler ayrılırlarsa mutlu olacaklar’ demez, çünkü onun göndermiş olduğu kitapta o hep birlik, beraberlik ve bütünlükten bahsetmektedir. Türkiye’nin Kürt sorunu yoktur, ithal malı ve işbirlikçi büyütmesi bir “KÜRTÇÜLÜK SORUNU” vardır, gittikçe de ciddi bir hal almaktadır... Tarih bu zihniyete sahip gazetecilerin de zamanında Mustafa Kemal’e karşı neler yaptıklarını not etmiştir.
Hadi birkaç soruda biz sana soralım...
“İyi yaşamak için 44 akrabasını kim katleder? İyi yaşamak için bebekleri kim öldürür?”
“Sustu”
“Tanrı’ya inanıyor musun?”
“Sustu”
* Recep Kibaroğlu


++++++

Körler sağırlar birbirini ağırlar
Hasan Cemal, Kandil’de terör örgütünün elebaşılarından Murat Karayılan ile görüştü ya... Güzide medyamızın, güzide aydınları hemen “ diyalog, çözüm ” korosuna başladı.
Önce Habertürk’te, DTP Başkanı Ahmet Türk’ü gördük.
Mehmet Ali Birand boş durur mu ? O da 32.gün’e, İmralı Sakini Öcalan’ın avukatı Hasip Kaplan’ı çıkardı. Hasip Kaplan “Çözüm için uğraşmayan, bundan sonra gelen her cenazenin vebalini taşır ” deme cüretini gösterebiliyor...
Yani, terör örgütünün isteklerini kabul etmezseniz, daha çok cenaze gelir mi demek istiyor acaba ?
PKK’nın onca tahrikine karşın, sağduyulu vatandaşlarımız, Doğulu ve Güneydoğu’lu vatandaşlarımızla, İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da, velhasıl Türkiye’nin her yerinde kardeşçe yaşıyorlar. Eğer, devlet teröristleri affederse, korkarım bu kez, çocuklarını bu vatan uğruna şehit veren binlerce şehit ailesi isyan etmez mi ? Ederse haklı olmaz mı ? Son sözüm, Mehmet Ali Birand ve Muharrem Sarıkaya gibilere... Ahmet Türk ve Hasip Kaplan’ın karşısına ciğeri yanmış bir şehit yakınını çıkarsanız ya !...
* İbrahim Ormancı


++++++

Kraliçesinin menfaatini çiğneyebilir mi?
Hükümet, milletvekilleri arasından ilgili bakanlıklara uzman kişi bulamadığı için Maliye Bakanlığına İngiltere vatandaşı Mehmet Şimşek’i atamıştır.
Görüntü bu...
Ama Sayın Şimşek mayından temizlenecek Suriye sınırındaki arazi hakkında ” Şu anda Türkiyede hem tarımsal faaliyette uzmanlaşmış, hem de mayın temizlemede uzmanlaşmış firma belki yoktur, bilemiyorum “ diyebiliyorsa bu söz, konusunda uzman olmadığını itiraf etmek anlamı taşır. Oysa, mayın ile ilgili TSK’nden, tarım ile ilgili de Tarım Bakanlığı’ndan brifing alabilir ve bilgilendikten sonra konuşabilirdi...
Görüntünün asıl vahim tarafı; ” Kraliçe 2. Elizabeth’e (yetmedi) sülalesine sadakatle bağlanacağına, Birleşik Krallığın hak ve özgürlüklerini İngiliz vatandaşı olarak görev ve sorumluluğu yerine getireceğine yemin eden “ Sayın Şimşek, Türkiye Cumhuriyeti’nde nasıl Bakan olabiliyor? Sayın Şimşek, Kraliçe’sinin menfaatlarına ters gelen icraatlarda nasıl davranacak?..
* M.Nuri Üte

++++++

Yaşam hakkımızı koruma zamanı!
Gediz Vadisi’ni bekleyen büyük çevre felaketine ” dur “ diyebilmek için;
Hem yaşadığımız çevremizin, hem de insanlarımızın ve geleceğimizin korunması için
Turgutlu Çaldağı’nda yapılacak 280 bin ağaçlık orman katliamına ” dur “ demek zorundayız.
Bu orman katliamının önüne geçemezsek, hem yaşadığımız topraklar, hem de insanları büyük bir çevre faciası bekliyor.
Yaşama hakkımızı korumak için 18 Mayıs Pazartesi günü saat 17.00’de Turgutlu’da Güçbirliği Platformu olarak düzenlediğimiz ” Orman Katliamına Hayır “ mitingimize desteğinizi ve katkılarınızı bekliyoruz.
* Turgutlu Güçbirliği Platformu


++++++


TRT de “Kürt sorunu” derse...
Devletin kanalı TRT’yi izlerken artık tanıyamıyorum. Televizyondan geçen alt yazı şöyle:
’’Kürt Sorununda yeni açılımlar, Enine Boyuna programında tartışılacak “ .
Ayrıca, TRT Teletekst yayınlarında verilen haberlerde falanca kişi ” Kürt Sorunu “ için şunları söyledi şeklinde.
Bu programın katılımcıları Mümtaz’er Türköne, Mahir Kaynak, Mesut Yeğen ve Hatem Efe.
Ayrıca, TRT’de program yapan, yandaş medya kontenjanından, taraflı pek çok ismi saymıyorum bile. Hiç bir dönem TRT bu kadar yanlı olmamıştı. TRT bile, KÜRT SORUNU diye kamuoyunu yönlendirirse, başkaları sizce neler yapar ?
* Meftun Dinçel


++++++

GÜNÜN SORUSU
” Türk’üm, ulusalcıyım, Atatürkçüyüm Türk Milliyetçisiyim “ diyemiyorum. ” Türkiye Türklerindir, Ergenekon benim varoluş destanım “ diyemiyorum. Bunları dediğim için kazana atılmaktan korkuyorum Yok mu bize bir açılım sağlayacak babayiğit?
* Nevzat Vural


++++++


Bardakçı ve Altaylı ne yapıyor?
Yalçın Doğan’dan bir alıntı yapmış ve Reha Oğuz beyin ” tabutluklardaki “ anılarını anlatırken Murat Bardakçı’nın anlamsız şekilde güldüğünü yazdığını belirtmiştiniz.
Sanırım Doğan o programı sonuna kadar izlememiş. İzlemiş olsaydı çok daha canalıcı noktaları yazısına taşırdı.
Altaylı konuğa ilkokul öğrencisi tavrıyla sordu, ” Biz ne zaman geldik Anadolu’ya? “, konuktan önce Bardakçı atıldı, “1071’de! Devlet olarak o zaman geldik! Daha önce amele, işçi, savaşçı olarak gelmiştik”!..
Konuk hiç ses çıkarmadı!
Altaylı’ya bir çok kez mektup yazdım, ” 1071’de gelmiş olmak, Avrupalıların bize dayattıkları tarihtir, Sevr’in kabulüdür. Farkında olmadan âlet oluyorsunuz. Bu ülkede araştırmacılar var, isimleri şunlar. Onları konuk etsenize “.
Hiç yanıt almadım.
O geceki programda aslında çok daha korkunç bir durum yaşandı. Bence asla onaylanamayacak laflar etti
Altaylı... “Amaan bu Türkler de...
Bundan sonra çıkacak olan dinleri de kabul eder Türkler” sözleri
normal koşullarda olsaydık, Altaylı’nın sonu olurdu ama ne yazık ki o
koşullarda değiliz..
* Lâle Gürman

++++++

Bulvar gazetesine döndüler
Rüzgar nereye doğru eserse oraya yönelen, çıkarları uğruna dost-düşman ayrımı yapmadan her türlü bölücüleri bünyesinde barındıran, şarapçı ve İmralı hayranı genel yayın yönetmenlerine sahip, halk arasında ’siyasi gazeteler’ olarak biinen ama Bulvar gazetelerine taş çıkaran sermaye medyasının halini hepimiz biliyoruz. Diğer yandan bu gruba karşı gibi görünen içlerinde ’Özürcü aydınları’barındıran,Türkiye’nin sözde kukla-kürt devletinde ’konsolosluk’açmasını arzulayan, yazarları ’Roj tv’lerde gezinen, Diyalog meraklısı, Özerk yapıyı destekleyen, sözde İslamcı ’yandaş medya’gerçeğini de biliyoruz.
Bunların özde birbirilerinden farklı olmadıklarını, bunu gizlemek için aralarında horoz dövüşü yaptıklarını da çok iyi biliyoruz.
* Adem Akağız


++++++


Kim olduğunu hatırla
Kuruldu bir ülke inatla, atla
Durma Altay’ın oğlu, durma patla
Sancak taşır boydan boya Atilla
Ulusum, kim olduğunu hatırla.

Türklük’tür tek ad, tek ünvan,
tek rumuz
Elde el, başta baş, omuzda omuz
Çık kutlu seferlere ol bir Yavuz
Atıl vur; kim olduğunu hatırla
* Ural Altaylı

++++++


MİNİ YORUM
Sıfır sorun, sıfır puan
Her yıl aynı kadronun cebinin dolgunlaşmasını sağlamaktan öte anlamı olmayan bir televizyon şovu; “Eurovision” üzerine ahkam kesmemekte kararlıydım. Ama aylardır koşullandırılmış olan beynim final gecesinde o heyecana ortak olmamayı başaramadı. 23 yaşındaki genç bir Türk kızının geceyi, geleceğine dönük en az hasarı alarak atlatmasını diledim sadece. Oyların bir bölümü ‘halk’tan bir bölümü de ‘otorite’lerden geldiğine göre, final gecesi tek şeyi gösterdi: Türk Dışişlerinin “komşularla sıfır sorun” politikasının ülkemize geri dönüşü, sıfır puan oldu.

Yazarın Diğer Yazıları