Ayıp ya hu!..
İleri demokrasi” ye terfi ettiğimiz kara günlerden sonra her fırsatta “Cin şişeden çıktı” ya da “Macun tüpten çıkınca geri girmez” benzetmeleri yaparak federasyona, bölünmeye çanak tutanlar, memur eylemlerine dair tek satır yazamıyor. Kalemlerini satıp, kiraya veren “özel yetkili medya” görevini yerine getirmenin hazzını yaşıyor ama adına bir süredir “merkez medya” denen patronaj kulübünün üyelerinden de ses yok. Dört milyon memurun sokağa dökülmesini görmezden gelmek, habercilik sorumluluğunun ötesinde vicdana, insanlığa sığmaz. “Tek taş pırlanta”, “Mon amour SMS’i” başlıklarıyla hipnoz seanslarında figüranlık yapanlar elbette tarihe geçecek. Ama “Cin şişeden çıkmıştır.” Üstelik her türlü baskı ve işkenceye rağmen meydanları dolduran yüz binler, tıpkı TEKEL işçileri gibi haklarını alana kadar terk etmeyecek alanları... Zira söz konusu “ekmek kavgası” dır. Ekmeği elinden alınanın gözü dönmüş demektir. Ekmeği ile beraber özgürlüğü elinden alınan kazanana kadar savaşacak, bu uğurda gerekirse ölecektir...
Ceylan derisi koltukta oturana pazarlıksız yüzde 45, memura 3.5 öyle mi? “Ne kadar köfte, o kadar ekmek!..” Yandaşına, akrabana ballı maaş, memura-işçiye 3.5... Elektriğe, doğal gaza, ekmeğe, meyve sebzeye yüzde 50’nin üzerinde zam, hayatını devam ettirmek için bu temel maddelere ihtiyaç duyanlara 3.5...
Biz bu filmi daha önce görmüştük. 2001 krizinde esnaf kepenk indirerek meydanlara inmişti. Sadece cenazelerde dükkânını kapatan esnafın feryadını duymayan üçlü koalisyon olağanüstü ekonomik tedbirler almasına rağmen sandığa gömülmekten kurtulamadı. Üçünün toplamda yüzde 52’si yüzde 14’e gerilemişti. Tarih tekerrürden ibarettir. Cinin şişeden çıktığını fark edemeyenler mağlup olmaya mahkûmdur. Hükümet olma erkini elinde bulunduranlar kendi elleriyle kurdukları sarı sendikaların günü geldiğinde kendilerine karşı cephe alabileceğini hesaplayamasa da eşyanın tabiatı gereğini yerine getirir. “Nikâh masasında bile iştahla” evet “dememiştik” diye pişmanlıklarını dile getiren yandaş sendikalar bile söz konusu ekmek olunca 3.5 atmaya başladı...
“3.5 atmak” tabiri kimilerine göre amiyanedir. Ama korkunun ecele faydası yok. Korkudan 3.5 atan, keyfi, siyasi ikbali ya da hobileri için sonucuna katlansa da, söz konusu ekmek olunca hırçınlaşır. Savunmaya dahası taarruza geçmek zorunda kalır. İşçi sendikalarının ağalarını hadım ederek işçinin sesini kısanlar, dört milyon memurun, açlıkla karşı karşıya kalan insanların çığlığını susturamaz. Evine ekmek götürmekte zorluk çeken dört milyonun eşi ve çocuklarıyla oluşturduğu rakam 20 milyona yaklaşmaktadır. Bunun üzerine işçiyi ve öğrenciyi ekleyin... Bu selin önünde tuzu kurularla, çok güvendikleri ABD bile duramaz!.. “Yel kayadan çok şey alıp götüremez. Ama sel önüne çıkanı boğar...”
Başbakan Erdoğan tıpkı bozuk saatin iki defa doğruyu gösterdiği gibi 3 çocuk doğrusunu dile getirmeye devam ediyor. Kazakistan’da çıtayı yükseltip beşe çıkarmış. Kazakistan için doğru karar. Ancak Recep Bey, Kazakistan’da annelere, çocuklara devletin ne kadar maaş verdiğini bilmiyor. Kazakistan’da elektrik, doğal gaz ve benzinin kaç lira olduğundan haberdar değil. Nursultan Nazarbayev’in Kazak halkına verdiğinin yarısını verse on çocuk yapmak işten bile değildir.
Gelelim AKP’li Şamil Tayyar’a... “Polis içindeki çete beni dinliyor” diye feveran ediyor. “Günaydın!” cevabı bile gülünç... Şıh Şamil önce özel telefon görüşmelerini manşetlere taşıdığını hatırlasın. Kendisine servis edilen dinleme tutanaklarını yayınlamaktan aldığı cezalardan kurtulmak için milletvekili dokunulmazlık zırhına bürünmenin hesabını versin. Ayıp ya hu...