Avrupa’da bıçak kemiğe dayandı
Ekonomik krizlerin, ekonomik ve sosyal etkileri kaçınılmazdır... Ekonominin yeniden rayına girmesi hem zaman alacaktır, hem de kaynak kaybına neden olacaktır.
Söz gelimi bizde 2009 krizi nedeniyle düşen milli gelir iki yıldan sonra ancak eski seviyesine geldi.
Euro krizinden de zarar göreceğimiz açıktır. Hatta en fazla zararı biz göreceğiz. Çünkü, ekonomi çok kırılgan. Söz gelimi, rekabet kurulu 12 banka için şikayet geldiğinden, soruşturma açtı. Borsa hemen düştü.
Bankalardan bir şikâyet kredi kartları ile ilgilidir. Kredi kartlarında bazı bankalar haksız faiz ve para alıyor. Bu husus zaman zaman kamuoyunda da tartışılıyor. Kredi kartı faizlerinde, azami faiz oranına MB karar veriyor. Bütün bankalar azami faizden işlem yapıyor. Kredi kartlarında avans faizi yüzde 24.44 ve gecikme faizi ise yüzde 31.44’tür. 20 bankanın tamamı aynı oranı uyguluyor. Birkaç yıl öncesine kadar daha düşük faiz alan bankalar vardı. Şimdi belli ki bankalar anlaşarak en yüksek orandan faiz almayı kararlaştırmışlar. Anayasanın “piyasaların denetimi” başlıklı 167. maddesi, piyasalarda fiili anlaşma sonucu doğacak tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi engelliyor.
Rekabet kurumu Anayasaya göre soruşturma açmak zorundadır. Bu soruşturma piyasa lehinedir. Kartelleşme yoksa piyasa düzeni daha iyi işler. Buna rağmen neden borsa düşüyor? Demek ki ekonomi kırılgandır... Piyasalar uçan kuştan nem kapıyor...
Bunun içindir ki, Avrupa’da krizin bitmesi bizim için önemlidir. Avrupa’da borç krizinin nereye kadar gideceği henüz belli olmamakla birlikte, benim tahminim bu noktadan sonra daha da derinleşmez. Çünkü, bıçak kemiğe dayandı.
Çözüm için, Yunanistan dışında başka ülkelerin de aynı sona gitmesini önlemek için, Avrupa karar mekanizmalarının daha hızlı ve etkin çalışması gerekir. Ne var ki Euro bölgesi ülkelerinin kendi anayasaları ve yasaları var. Bu yasalar karar seçeneklerini de sınırlıyor.
Küreselleşmenin spekülatif sermaye tarafından istismar edilmesi ve hükümetlerin de çok hızlı gelişen küresel sorunlar karşısında yavaş kalması, 2008 ABD ve Avrupa finans krizi, bugünkü Avrupa borç krizi gibi negatif enerjilerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Aksi halde Almanya dahil tüm ülkeler daha fazla zarar görecektir. Siyasi maliyetler açısından da, bugünkü başkanlar ve başbakanlar, kriz yaratan siyasiler damgası yiyecektir. Yani eğer kriz ağırlaşırsa siyasi maliyetler daha da ağır olacaktır.
Almanya ve Fransa gibi ülkeler, borç krizinin maliyetinden nasıl kaçacaklarını hesap ediyor. Vergi mükelleflerinin tepkisinden korkuyor. Oysa ki, kriz derinleşirse herkesin ödeyeceği bedel daha da yüksek olur. Bunun içindir ki, Merkel dahil sonunda herkes, Avrupa komisyonu tarafından önerilen Euro ortak tahviline evet diyecektir.
Avrupa komisyonu Euro ortak tahvili için üç seçenek öngörüyor:
- Euro bölgesinde üye ülke bütçesi, diğer üyelerin onayı ile kesinleşecek. Mali sıkıntıya giren ülkelerin ekonomi yönetimi AB’ye devredilecek.
- Borçların bir kısmı, Euro bölgesi garantisi altında olacak. Garanti dışında kalan borçlar için daha yüksek faiz ödemiş olacaklar.
- Borçlarla ilgili bir diğer seçenek de, mevcut borçlar aynen kalacak, yeni borçların bir kısmı Euro garantisinde olacak.
Euro ülkelerinin bu kararlar dışında hareket etme şansı kalmamıştır.