Atları da Vururlar...
Fırsat bu fırsat deyip jandarmayı genel müdürlük yaparak YAŞ'tan bile ayırdılar. Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri'nde terfiler belli oldu. Jandarmanın terfileri, valiler ile İçişleri Bakanlığı tarafından yapılacakmış. Serde muhalifik var ya... İçime sinmedi, kıllandım işte... Umarım en kısa zamanda jandarmanın terfileri belli olur ve fena halde yaralanan asker, tedavisini yapar.
Son yılların en ilginç YAŞ'ını yaşadı Türkiye… Kendi personeli tarafından rehin alınan Genelkurmay Karargahı yerine Çankaya Köşkü'ndeki Başbakanlık'ta toplandı. Basına servis edilen fotoğrafta masanın üzerindeki dosyalar askerden çok sivillerin önündeydi. Bu kadar personelin durumu toplam 5 saat süren toplantıda karara bağlanamayacağına göre önceden hazırlanmıştır. Birkaç gün önce açıklanan ihraçlardan sonra aklım albaylıktan tuğgeneralliğe terfi edeceklerin listesindeydi. Gözüm ise korgenaralliğe yükselecek tümgenerallerdeydi. Zira Türkiye'nin kaderini değiştiren adamlardan Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın hak ettiği rütbeye yükselmesi darbecilere önemli mesajdı. Dahası artık "liyakatın" esas alınma zorunluluğunun işareti olmalıydı. Doğrusu gönlümden Genelkurmay Başkanı olarak geçen Zekai Paşa'ya çok sevindim. Hak yerini buldu… Diğer taraftan Balyoz ve Askeri Casusluk kumpasları yüzünden "lanet olsun" diyerek emekli olanlara sitem ettim. Bunca yılın bilgi ve tecrübesini alıp götürürken ki, kırgınlıklarında haklı olmalarına rağmen, kalıp mücadele verme tekliflerimizi geri çevirmeseler önemli görevlerin başına geçeceklerdi. Yine de canla başla kalan arkadaşlarına yardımcı olacaklarından eminim.
Kimileri YAŞ'ta süprizlerden bahsediyor. Kumpas davalarında hapis yatanların terfi etmesine şaşırıyor. Oysa bu sürpriz değil zorunluluktu. FETÖ çetesini bunlardan daha iyi tanıyan olmadığı için, devleti ayakta tutabilmenin yegane çaresi olarak bu kahraman albaylar generalliğe terfi ettirildi. Ayrıca söz konusu terör örgütünün tıpkı askeri okulları ele geçirmesi gibi kurmay akademilerindeki etkinliği yüzünden bu yıl kurmay subay önceliği yerine sınıftan çok sayıda albayı general yapmak akıllıcaydı. Umarım bu uygulama önümüzdeki yıllar da yapılır.
Gelelim "dere geçerken at değiştirmeme" hususuna. Kanlı darbe girişiminin perde arkası henüz aralanmadığı için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu tercihine elbette saygı duyuyoruz. Henüz cevabı alınamayan yüzlerce soru var. Suların durulması ile beraber her şey açığa çakacak. Böylesi bir durumda, emir subayı, özel kalemi ve karargahına sızan unsurları göremeyen komuta kademesinin istifa erdemini sergilemesini arzu ediyorduk. Olmadı. Taşlar yerine oturana kadar belki de zorunluydu kalmaları. Dedik ya gerçeklerin ortaya çıkmasına vesile olmaları da şart. "Dere geçerken at değiştirilmez" diyen Erdoğan'a Horace Mccoy'un ünlü "Atları da Vururlar" romanını okumasını tavsiye edecektim. Ama Erdoğan konuşmaktan okumaya fırsat bulamıyor. Uykusunun kaçtığı bir gece 1969 yılında çekilen ve Oscar'a aday gösterilen filmi seyretmesini öneririm. Elbette okuyucularımıza da tavsiye ediyorum. Vahşi kapitalizmin acımasız yüzünü yansıtır bu film. Dans yarışmasıdır özü. Saatler, günler boyu dans edip ayakta kalan kazanacaktır. Nefesi yetmeyen dansçılar yorgunluktan ölünce cesetleri çöpe atılır.
Şimdi buradan farklı anlamlar çıkarmaya kalkışmasın bazıları. Ayağı kırılan, sakatlanan atları eskiden sahipleri göz yaşları ile vuruyordu. Günümüzde veterinerler ilaç ile uyutuyor. Bazı alçaklar da kesip, etini kasaplara satıyor. "At" hastasıyım ben… En büyük tutkumdur at… Türk kültürünün en önemli figürüdür. Kutsalımızdır at… İşte, at denince aklıma geldi. Atların da vurulduğu...