Ateş bacayı iyice sardı...

Yandaş medyanın iktidara en sadık kalemlerinin üzerinden yeni bir hinlik tezgahlanıyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda bazı savcıların AKP’ye kapatma davası açmak için yoğun hazırlık yaptıkları tekrar tekrar iddia ediliyor. Anayasa değişikliği sayesinde siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştırdıkları ile övünen iktidar sözcüleri hazırlığın gerekçelerini sıralıyor. Yargı 17 Aralık sonrasında yediği operasyonun rövanşına hazırlanıyor algısı pompalanıyor. Bir de ekliyorlar; “22 Temmuz 2007 seçimlerinde yüzde 47 alan AK Parti’ye kapatma davası açılabilmişti. Ama bu kez eğer AK Parti yüzde 40’ın biraz altında hele hele yüzde 35’lere yakın bir oy alırsa kapatma davasına yeltenebilecekler.”
Vay... Vay... Vay!..
Yine aynı oy çıtası korkusu..
Kim bu savcılar?.. Madem böyle bir hazırlık var, yargıyı istediği gibi anında tarumar eden iktidar bunu neden açık etmiyor?..
Zaten Yargıtay’ı da aynı HSYK gibi seçim sonrasında dağıtacağını ilan eden, işine gelmediğinde yargı mensuplarını isimlerini vererek tehdit etmekten çekinmeyen Başbakan’ın şu anda elini kolunu bağlayan mı var?..
Uçan kuştan haberi olan, yandaş gazetelere her türlü belge(!) servisi yapan iktidar Yargıtay’daki iki dosyayı açığa çıkaramıyor da dedikodu kokan haberlerin arkasına neden sığınıyor?..
Yine bir seçim öncesi, yeni bir “mağdurum ben mağdurum. Mağdurum da mağdurum...” tezgahı.
Bu mağduriyet çalışmasının, AKP Genel Merkezi’nden duyduğum son şahsa özel 5 ankette, sonuçların vahim olduğu ve Erdoğan’ın her önüne geleni fırçalaması haberi ile örtüşmesini hiç yadırgamadım. Öyle gözüküyor ki; hemen harekete geçilmiş.
Yine de habercilik saiki ile Yargıtay kaynaklarından soruşturdum, “böyle bir çalışmadan haberimiz yok” denildi. Dün sabah saatlerinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil, savcılarla toplantı halindeydi. Yargıtay ve çevrelerinden iyi haber alan kaynaklara da sordum. Onlar da konuya Fransız’dı!.. Toplantı sona erdikten sonra “şu anda iddialara cevap verilmeyeceği” bildirildi. Yazı ve haberlerde dosya hazırladıkları iddia edilen savcıların (isim ve soyadlarının baş harfleriyle) siyasi partilere bakan savcılar olmadığının altı çizildi. “Enformasyon kirliliği” denildikten sonra Hasan Erbil’in yakın çevresine şu değerlendirmeyi yaptığı ifade edildi;
“Yılda yaklaşık 600 bin dosyaya bakıyoruz. Bir de bunlarla mı uğraşacağız? Aslı astarı olamayan şeylere cevap verip neden konuyu uzatacağız.”
Yapılan değerlendirmelerle ilgili YENİÇAĞ’a bilgi veren Yargıtay’daki kaynak, çıkan haberleri seçim sonrası Yargıtay’da yapılacak düzenlemeler için hazırlık ve algı çalışmaları olarak değerlendirdi, bir de şu benzetmeyi yaptı;
“Boşanma hakiminin, ağır ceza davasında karar vermesine benziyor.”
Araştırmacı gazetecilik gereği, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ile de görüştük. “Sizin kulağınıza gelen bir şeyler var mı?” dedik. Kanadoğlu, “Bütün siyasi partilerin siyasi faaliyetleri hakkında belirli notları toplar Yargıtay, haberleri toplar. Bu gayet doğal. Bu nedenle buradan bu çıkar şeklinde bir hesap yapmak doğru değil. Böyle bir olay var mıdır, yok mudur bilmiyorum. Yine mağdur duruma düştük anlamında siyasi bir çıkış diye düşünürüm” dedi. Oldukça önemli bir noktaya da dikkat çekti Sabih Kanadoğlu;
“Siyasi Partiler Yasası’nın 108. maddesi zaten iptal edildi. Anayasa Mahkemesi o zaman DEHAP hakkında açılmış davayı 5 sene sonra karara bağladı. Onu karara bağlamadan önce de bu maddeyi iptal etti. Herhangi bir siyasi parti hakkında bir kapatma davası açılmış ise bu siyasi partinin yetkili kurulları o partinin fesih edilmesine karar verse dahi açılmış kapatma davası devam ederdi. Bunun iptal edilmesiyle birlikte devam ederdi. Kapatma davası açılınca yetkili kurullar böyle bir karar verirse açılmış olan kapatma davası düşüyor. Bu şu demek; böyle bir dava açılmışsa ertesi gün kapatırsın partiyi, ertesi gün aynı isimle aynı kişiler bu partiyi kurar. Parti kapatma davasının bir anlamı var mı?.. Bu da başka bir konu. Mağduriyet hesabı var dememin sebebi budur. Bugün dava açıldı, partinin yetkili kurulları toplandı, partinin kapatılmasına karar verir dava düşer. Aslında anayasada şu hüküm var, başka bir isimle dahi o partinin devamı olacak şeklinde bir parti kurulamaz hükmü var. Ben görevdeyken oldu bu iş. Anayasa Mahkemesi bunun yaptırımı yok diyerek bunu kabul etmedi. Yani sanki edebi bir metin gibi kaldı Anayasada. Hiçbir anlamı kalmadı. Bu nedenle söylüyorum. AKP’yi kurar. Bunun bir faydası yok. Ben mağdurum kapatmak istiyorlar. Buna ne derseniz deyin artık. Abesle iştigal onu demek istiyorum. Siyasi Partiler Kanunu’na bakın 108. maddeye, iptal edilen eski haline ve şimdiki haline bakın. Anayasasının 68 ve 69. maddesine bakın çözersiniz zaten olayı.”
Ne diyelim?..
Korkunun ecele faydası yok.
30 Mart’ta, millet sandıkta verecek hükmü...

Yazarın Diğer Yazıları