Atatürk'ün Türk milletine mirası

TRT Türk kanalında 10 Temmuz 2015 Cuma günü yayınlanan "Kendi Gökkubbemiz" belgeselinde bugün yaşamayan eski bir vekilin, "Yapanlar onlardı, yaratanlar onlardı, partilerinden bahsederken şerefli partimiz diyorlardı. On yılda on beş milyon genç yaratmışlardı. Tam 27 yıl tanrılar gibi konuştular. Firavunlar gibi saltanat sürdüler" şeklindeki ifadesine de yer verilmişti.

Atatürk bütün mirasını Millete emanet ederek Hazine'ye bıraktı. Daha önemli mirası Kurtuluş Savaşı, Türkiye Cumhuriyeti ve devrimlerdir.

Türk devrimi, diğer devrimlerden çok farklıdır. Ortaya çıktığı şartlar ve ortam diğer devrimlerin şartları ve ortamlarından çok farklıdır. Bunun içindir ki yalnızca bize özgü bir devrimdir. Yine bunun içindir ki, şartlar ne olursa olsun, kim saldırırsa saldırsın bu devrim devam etmektedir.

Kaldı ki Cumhuriyetin ve bu devrimlerin kucaklayıcı gücü olmasaydı, birileri bu şekilde konuşamaz ve devlet televizyonunu kullanamazlardı.

Öte yandan, Kurtuluş Savaşı, Yunanlıları denize dökmek veya esir almakla, İngiliz ve Fransız işgalcileri kovmakla sınırlı bir savaş değildir. Dünyada bildiğimiz savaşlardan çok farklıdır. Kurtuluş Savaşı denilmesi yalnızca bir semboldür. Sıcak savaş yeniden doğuş mücadelesinin ve gerçekleşen devrimin yalnızca bir kısmıdır. Gerisinde ekonomik bağımsızlık var. Halk iradesi var. Çağdaşlaşma var... Demokrasiye giden bir yol var. İnanç özgürlüğü ve laiklik var.

Ardahanlılar bilir... Atatürk döneminde, Ardahan'ın bir köyünde bir köy eğitmeni, okul kapısı üstünde, kapıyı tutturmak için çakılan mismarlardan (yassı çivi) ikisini çekmiş ve kendi evinde kullanmış. Köye gelen müfettiş bu olayı zapta geçirmiş. Eğitmen hem ceza almış, hem de işine son verilmiş. Bu olaya Ardahan'da devlet malına zarar verenlere gözdağı vermek için adam ''Bir mismar için hapse girdi...'' derlermiş.

Atatürk, miras olarak bağımsız ekonomi bıraktı. Osmanlı'dan miras kalan tutsak ekonomiyi, tam bağımsız ekonomiye dönüştürdü... Bugün ise Türkiye 12 yılda 450 milyar dolar cari açık vererek, yeniden tutsak ekonomiye giden yola girdi.

Ekonomik bağımlılık, siyasi bağımlılık doğurur. Bunun içindir ki

Atatürk'ün ekonomik anlayışında belirleyici özellik, Türkiye'nin ve halkın sorunlarına gerçekçi yaklaşmak, ulusalcı ve akılcı çözümler üretmekti.

İktisat politikalarında standart reçeteler olamaz. Başarı için bu politikaların zamana, ülkeye, ekonomik konjonktüre, ekonomik yapıya, siyasi ve sosyal yapıya göre farklı olması gerekir.

Örneğin, eğer Marks veya Keynes Türkiye'de yaşamış olsalardı mülkiyet açısından temel felsefe aynı olmakla birlikte her ikisi de bugün bilinen büyüme modellerinden daha farklı bir model oluştururlardı.

Atatürk'ün ulusalcı ve akılcı (rasyonel) iktisat anlayışı, aşağıdaki sözlerinden çok net olarak anlaşılıyor.

"Kurtuluş ve bağımsızlık için yaptığımız savaşı tamamlamak ve Tanrı'nın milletimize doğuştan verdiği yetenek ve kabiliyeti en yüksek derecede geliştirmek ve memleketimize bağışladığı bütün kuvvet ve servet kaynaklarından en iyi biçimde faydalanarak zayıflığımızın sebeplerini yok etmek için, bundan böyle hiçbir fırsat ve zamanı ziyan etmeyerek çalışmaya mecburuz. Hayat demek ekonomi demektir. Çünkü millet yoksul kaldıkça hiçbir şey yapamaz. İlk önce zengin olmalıdır. Çünkü her şeyi yapan paradır. Öncelikle ekonomiye önem vermek lazımdır. Ekonomide faydalı olabilmek için ise teoriler ve kavramlar ile vakit geçirecek zamanımız kalmamıştır.''

Atatürk'ün teoriler ve kavramlarla vakit geçirmeyelim sözü, ''ideolojik saplantılara kapılmayalım, sorunlara ülke gerçeklerine göre daha akılcı yaklaşalım'' anlamındadır.

Bu anlayış içinde, Atatürk Türkiye'sinde belirgin iktisat anlayışı,

Ekonomide tam bağımsızlık. Tam istikrar...

Halk için akılcı çözümler...

Ulusal çıkarları kollayan ekonomik ilişkiler...

Açık ve şeffaf devlet...

şeklinde özetlenebilir.

Bugün Devlet ve ekonomi yönetiminde geldiğimiz çıkmazdan bizi ancak bu ilkeler çıkarabilir.

Yazarın Diğer Yazıları