Atatürk'ün insani boyutunu arayanlara, Koca bir millet şahit ki:

O da etten ve kemiktendi
Bir insanın, insan olduğunu ispat etmek ne kadar zormuş. Utanmasalar mezarını açtıracaklar. Oysa onun mucizesi, 150 yılı 15 yıla sığdıran dehasında ve kendi ifadesiyle ’Türk olarak’ yaratılmasındaydı
Melih Aşık “1970 öncesinde bizler Atatürk’ü eleştirirdik... Onu burjuva devrimcisi olarak nitelerdik. O gün geriye bakıldığında Atatürk bugünkü kadar parlak görünmüyordu. Ne var ki, geçen yıllar içinde geriledik, O çok ilerimizde kaldı. Falih Rıfkı Atay onun için: ” Kazandığı zaferlerden de büyük adamdı “ diyor...
Önünde saygı ile eğiliyoruz” diye yazmış. İşte 10 kusurlu hareketten biri! “Saygıyla eğilmek” ne demek sayın Aşık? “Tanrılaştırdı” deyiverirler.
Atatürk’ün putlaştırılması O’nu sevenlerin değil, sevmeyenlerin, övenlerin değil, karalamaya çalışanların eseri. Türk Milleti Atatürk’ü ’kahramanlaştırmayı’ seçmiştir, “150 yılı 15 yıla sığdıran adam”ı olduğu gibi kabullenmiştir. Bir kahramanın yenilemeyeceğini bilenler ise yıllarca O’nun bir put olduğunu dayatmışlar, dönem dönem işi “taparsanız çarpılırsınız” tehdidine vardırmışlardır.
Bugün, anma törenlerine katılmayanların, ruhuna Fatiha yollamayanların, emanetine hıyanet için fırsat kollayanların bunu beyan etme gereği duymaları bile, ’yoksaymaya çalışırken varlığının altında ezilmeleri’nden başka birşey değil. Onları acziyetleriyle başbaşa bırakmak herhalde en ’Atatürk’ün izinde tavır’ olacaktır!
Yaptıklarının hiçleştirilmeye çalışılması Mustafa’nın da, Kemal’in de Atatürk’ün de değişmez yazgısı: Cephede destanlar yazdığında rütbeleri verilmemiş; dünyanın konuştuğu ‘Çanakkele Kahramanı’ olarak geldiği İstanbul’da adı sansürlenmiş... Ancak adını ‘karakol kapılarındaki tebliğlere’ hapsetmeye çalışanlar, Çanakkale gerçeğinin üstünü kapatamamışlar. Bugün Atatürk’ün çileli yolunu karga kovaladığı tarlalardan başlatıp, rakı masasında noktalama çabası içindekiler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti gerçeğiyle başa çıkabilirler mi?
Hatırasını yaralamaya çalışanların yaptığı boşa kürek çekmektir. Mustafa Kemal yaralarla delinmeyecek iradenin adıdır. O’nu Atatürk yapan, yaraları kanarken milletininkileri sarabilmesidir.
Keyiften yağlarını eritecekse bazılarının, sadece Dolmabahçe’deki son günlerinde değil, “sol böbreğinin taarruza geçtiği” günlerde, Pera Palas’ta da acıdan kıvranmıştır. Nurten Aslan’ın ifadesiyle öyle bir acıdır ki, “Yüzüstü, yanüstü, sırtüstü yatarken ve akla gelen gelmeyen bütün pozisyonları uygularken bile iki eli sol böbreğinin üstündedir...”
O’nun ağladığı bilmek güldürecekse birilerinin yüzünü; Gözyaşları vardır Atatürk’ün... Gün gelmiş, “Sabaha kadar başında beklediği, Arap al kısrağının hasta tayı gözlerinin önünde öldüğünde” Gün gelmiş, meyvesini yediği, boy verişini izlediği iğde ağacının kesildiğini duyduğunda... Ağlamıştır!
Gazi Çiftliğinde atla dolaşırken “iki oğlu gavur harbinde şehit düşmüş, memleketi gavurdan kurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmemek için dualar etmiş, mıhtarın aldığı biletle giceden Angaraya gelmiş yaşlı bir kadın” ile karşılaşır. Sorar: Bir isteğin var mı Gazi Paşa’dan?
Yaşlı kadın cevap verir: Tövbe de bey, tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki... O bizim vatanımızı gurtardı. Şehitlerimizin mezarlarını çiğnetmedi daha ne isteyebilirim ondan? Şunun bunun gavur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı?
Biçare yalnız adam yapmaya çalıştıkları Ata’nın en büyük kalabalıkları işte bu insanlardır. Sabiha Gökçen’in aktardığı bu hatırayı her okuyuşumda aynı şeyi düşünürüm: Peki siz daha ne istiyorsunuz Atatürk’ten?

Böyle diktatör gördünüz mü?
Halá diyorlar ki:
“Atatürk diktatördü.”
Vahdettin neydi peki?
Demokrat Parti Genel Başkanı mı?
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyen diktatörü, dünyanın neresinde gördünüz Allah’ın geri zekálıları?
3-4 sene önce... atv Haber’i yönetirken Osman Ertuğrul’u canlı yayına çıkardım... Kimdir o?
Abdülhamid’in torunu...
Saltanat devam etseydi, “Dördüncü Osman” veya “Birinci Ertuğrul” adıyla “padişah” olacaktı.
(Bundan sonrasını, şöyle hafif burnunuz tıkanmış gibi, gırtlaktan gelen buğulu bir ses tonuyla okursanız, romantik belgesel tadında olur, tavsiye ederim.)
Çıktı, geldi Osman Ertuğrul. Yanında, zarif eşi, Zeynep Osman. Oturdular. Hoş geldin beşgittin filan, “Ne içersiniz” dedik, “Çay” dedi. Ayıptır söylemesi, bu kardeşinizin padişaha çay ısmarlamışlığı vardır yani... Neyse sohbet bitti, haber saati geldi.
(Canlı yayına çıkardığımız insan, Abdülhamid’in torunu, haliyle, şehzade Burhanettin Efendi’nin oğlu... Annesi, şehzadeden ayrıldıktan sonra, Atatürk’ün ilk kabinesinde yer alan Maliyeci Cavit Bey’le evlenmiş... Cavit Bey kim? İzmir suikastına adı karıştığı için, idam edilen Cavit Bey... Üvey babası Atatürk’ü ortadan kaldırayım derken, asılmış yani... Üstelik, biraz önce de belirttiğim gibi, Osman Ertuğrul, saltanat devam etseydi bugünkü padişahımız efendimiz olacaktı.)
Ne dedi biliyor musunuz?
“Ailemiz için çok kötü oldu ama, Türkiye kazandı... Ben Türk olarak doğdum, Türk olarak öleceğim... Atatürk, Türk halkı için çok iyi bir liderdi. Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı, İstanbul olmazdı.”
Saltanat devam etseydi, Fatih Sultan Mehmed’in tahtında oturacak olan kişi, dedi ki, “Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı, İstanbul olmazdı.”
İşte böyle...
Esnaf gazeteci olmadığımız için, bunu yayınlamayalım, sponsor bulalım, belgesel yapalım, sonra da yanında çalıştığımız patrona satalım filan demedik...
Beleş yayınladık.
* Yılmaz Özdil /Hürriyet

++++++





++++++

Fehmi Koru nasıl kurtulur?
“En azılı muarızların bile yapmaktan imtina edeceği türden bir saptama” yaptıktan sonra Erdoğan’dan “Paparayı yiyen” Fehmi Koru için çıkış yolu arayan Ahmet Hakan’ın işlemez dediği formül, ya aslında Koru’nun cesaret ilacıysa?..
“Madem bir “iktidar gücü”, Fehmi Koru’ya dirsek atıyor...
O halde neden Fehmi Koru, “başka bir iktidar gücü”ne yaklaşmasın... Yani... Madem Başbakan Erdoğan, Fehmi Koru’yu defterden siliyor... O halde neden Fehmi Koru, Çankaya Köşkü’nün defterine adını daha da kalın harflerle yazdırmasın?
Neden Tayyip Erdoğan’ın yerine Abdullah Gül’ü ikame etmesin?”
Bana kalırsa Ahmet Hakan, “Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül dünya ahret kardeştir / Buna inanmayan kalleştir” diyenlerin lafına kanıp bu “harika fikir”i savunmaktan vazgeçmesin!



++++++


Obama’nın kabilesi turuncu devrim peşinde
Kenya’nın yüzde 13’ünü Luolar, yüzde 22’sini Kikuyular oluşturuyor.
27 Kasım 2007 seçimlerinde Kikuyuların adayı Mwai Kibaki, Luoların ise Raila Odinga idi.
Devlet Başkanlığını Kikuyular kazandı.
Luolar seçime hile karıştırıldığı gerekçesiyle ayaklandı. Ayaklanmanın öncüsü Luoları harekete geçiren, ’Turuncu Demokratik Hareketi’lideri Raila Odinga idi.
Luolar ile Kikuyuların çatışması sonucu bin kişi öldü, 200 bin kişi yerinden yurdundan oldu.
Tahmin ettiğiniz gibi Luolar ile Kikuyuların çatışmasında büyük güçlerin desteği de vardı.
Luoların lideri Raila Odinga’nın arkasında ABD vardı.
Batı’nın “totaliter” olarak değerlendirdiği Kikuyular, bağımsızlıktan beri iktidardalar. Önceleri Sovyetler Birliği ile müttefiktiler.
Sonunda Kibaki Devlet Başkanı Odinga, Başbakan yapılarak çatışmalara son verildi.
Nerede bir renkli devrim girişimi olsa, adının mutlaka geçtiği “para sihirbazı” George Soros, ABD seçiminde Barack Obama’yı destekledi.
Soros’un Kenya’daki Turuncu Demokratik Hareketi’nin de finansörü olduğunu biliyor musunuz?
Obama’nın babasının, Odinga’nın dayısı olduğunu belirtmeliyim! Kuzenler yani. Soros’un vakıflarıyla ilgili tartışmalar bugün Kenya’da da medyanın gündeminde.
Bakalım Obama’nın ABD Başkanı olması Kenya’daki Luolar ile Kikuyular arasındaki çatışmayı nasıl etkileyecek?
Kuzenler; Obama ile Odinga bakalım el ele verip Kenya’ya Turuncu Devrim getirecekler mi?..
* Soner Yalçın /Hürriyet


++++++



GÜNÜN SÖZÜ
The Economist dergisi, Brezilya’dan sonra dünyanın en çok travestisinin Türkiye’de olduğunu
iddia etmiş. Fikir travestisinden söz ediyorsa doğrudur.
* Haldun Ertem


++++++



Kurban
Van ilimizde Obama için 44 kurban kesilmiş. Böylece Obama döneminin ilk kurbanlarını Irak ve Afganistan’dan önce biz vermiş olduk...
* Ahmet Nedim


++++++


Mini Yorum
Ticari olmayan belgesel
‘Mustafa’nın sindirilememesinin nedenlerinen biri, ‘Sarı Zeybek’. Sarı Zeybek’in Atatürk’ünü yaratan Can Dündar ile Mustafa’yı yaratanı kıyaslamaları... Can Dündar Atatürk’ü yaratan adam değil ki. Atatürk, bu milletin gönlüne Sarı Zeybek’ten sonra girmiş de değil... Ama Can Dündar ‘Atatürk’ü keşfettikten sonra’ maddi ve manevi varlığı güçlenmiş bir zat olmuş olabilir o ayrı!
Bugün, Atatürk sevgisinden geçinmeye çalışmadan, Ulu Önder’i gün gün saat saat yazmış Nurten Aslan’ı anmanın tam zamanı. 4 ciltlik ‘Küçük Anılar Büyük Sırlar’ serisini hem size, hem de Atatürk’ün insani boyutunu arayan tüccar belgeselcilere kaynak olarak öneriyorum... Umarım bu sayfada da sık sık faydalandığımız eserin 5. cildini daha fazla beklemeyiz...
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları