Atatürk'ün el yazısı ve Sevrciler

Prof. Dr. Afet İnan’ın, “Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları” kitabında Atatürk, el yazısıyla “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” notu düşmüş ve bu notu Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ , Türkiye’nin içinde bulunduğu PKK teröründen kurtuluş reçetesi olarak Türk ve dünya kamuoyu ile paylaştı ya, ortalık Atatürkçüden geçilmez oldu..
Atatürk’ün tek bir ilke ve eserine dahi tahammül edemeyenler, nedense, “Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk milleti denir” derkenarına dört elle sarıldılar, günlerdir öve öve bitiremiyorlar.
Önce, “Atatürk’ün el yazıları yetmiş yıldır orada öylece duruyor, sizin gözünüze şimdi mi ilişti?” diye sormak durumundayız. Açık söyleyelim, Atatürk, böyle not düştü diye, millet tanımını, hele Türk milleti tanımını bu haliyle kabul etmek, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin değil, yarasa yarasa Türkiye’yi bu coğrafyadan silmek isteyen Sevrcilerin işine yarar.
Çünkü bu tanımın ilim ve tarihi realitelerle örtüşmesi mümkün değildir.
Bir şey ki, ilme ve tarihe aykırı ise, o aykırılığın üzerine bina edilen her şey, çökmeye mahkûmdur.
Tarihçisinden sosyologuna dünyanın bütün ilim adamlarına soruyoruz, bu tarif, doğru bir tarif midir?
Şayet bu tarif doğru ise Türkistan’dan Batı Trakya’da yaşayan Türklere kadar, 250 milyon soydaşımıza Türk demeyecek miyiz? Belki, onlar da Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına katkıda bulunmuşlardır, en azından dua etmişlerdir, o yönüyle onlara da Türk diyebiliriz diyenler olacaktır. Böyle bir yaklaşıma güleriz ve sorarız, öyleyse Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulabilmesi için milli mücadeleyi bütün varlıklarıyla destekleyen Pakistan halkına da Türk dememiz gerekmez mi? Ne taraftan bakarsanız bakınız, kökleri Türklerden gelen Kürt halkına, dilleri farklı ve kendilerini Türk hissetmiyorlar diye, ayrı bir kimlik vermeyi insanlık ve demokrasinin gereği sayacağız, ama, öte yandan, kendilerini Türk hisseden ve asgariden on bin yıldır var olduğu tarihin taşlarına kazınmış, Türkçe konuşan, Roma’ya iki defa ayak basmış, onlarca devlet ve medeniyet kurmuş bir kavmi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında rol alma şans ve fırsatları olmadı diye, Türk saymayacağız, öyle mi?
Atatürk’ün bu millet tarifi doğru değildir.
Zâten Atatürk’ün gerçek millet tarifi de öyle değildir, o, sadece bir not düşmedir.
Öyle olsa bile Atatürk de yanılabilir.
Nitekim Atatürk, 1921 yılı Aralık ayının ilk gününde TBMM’de yaptığı konuşmada, kılık kıyafet dahil, II. Mahmut’un ıslahat hareketlerini Avrupa’yı taklit etmek olarak değerlendirmiş amma aynı Atatürk bu konuşmadan dört yıl sonra, 25 Kasım 1925’te kılık kıyafetle ilgili kanunu Meclis’ten geçirterek II. Mahmut’un yaptığının benzerini yapmıştır. Sonra, Atatürk’ün bahsi geçen kitapta, el yazılarıyla düştüğü notların cümlesini hayata geçirmek için yola çıkarsak, bazı konularda bu milletin Atatürk’ten kopması için elden gelen yapılmış olur, yani, Atatürk’e en büyük zarar, Atatürk’le verilir. Ne demek istediğimi o notları okumuş olanlar hatırlamışlardır.
Dahası..
Kitabın başlarında, “Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk milleti denir” diyen rahmetli, aynı kitapta, “Türk milletinin oluşumunda etkili olduğu görülen doğal ve tarihi olguları, a)Siyasal varlıkta birlik, b)Dil birliği, c)Yurt birliği, d)Irk ve köken birliği, e)Tarihi yakınlık, f) Ahlakî yakınlık” şeklinde maddeleştirmiştir. Yani, millet kavramına, “ırk birliğini” de ilave etmiştir.
Velhasıl..
Millet tanımı için “yurt birliği” şartı yoktur.
Nitekim Yahudilerin binlerce yıldır yurtları yoktu ama bir millet olarak vardılar, sonunda yurtları da oldu.
Atatürk’ün en güzel, en doğru, en büyük el yazısı, anti emperyalist, mazlum milletlerin kutup yıldızı, Siyonizm ve sömürgeci Haçlıların kâbusu, kökü on binlerce yıllık mâziden iksir emen, Turan’ın çekirdeği, özellikle Türk-İslâm âlemi ve insanlığın doğsun da, ufkumuzu aydınlatsın diye beklediği, adı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olan, güneştir.

Yazarın Diğer Yazıları