Atatürk'süz siyasetin gidişatı!!!

Türk siyaseti belki de son 50 yılın en hareketli dönemini yaşıyor... Son bir yılda kurulan parti sayısı 23...

"Lider sultası" diye tanımlanan, genel başkanların, defalarca uğradıkları başarısızlıklara rağmen koltuklarını terk etmemesi, sağdan-soldan oy alma iddiasıyla ideolojik olarak savrulması ve tabi ki "kendi içinde iktidar" kavgası veren partilerin kısır döngüden çıkamaması yeni partilerin kurulmasının en önemli gerekçeleri...

Üye yerine, her biri siyaset ağalarının denetiminde olan delegelerle seçilen parti meclisleri, merkez yönetim kurulları ve genel başkanlar, parti yönetirken, kırıp dökmekten çekinmiyorlar, ideolojik yıkımlarla tüzüklerini bile yerle bir ediyorlar ve bunları rahatlıkla yapmak için de kendi özkaynaklarını (Kadrolarını) tüketmekten de çekinmiyorlar...

Ve tabii ki bu tür siyasi yapıları ele geçirenler, son 18 yılda olduğu gibi, AKP'nin suni gündem tuzağına düşerek hiçbir çözüm getiremezken ve hiçbir umut veremezken, ülkenin de tüketilmesine ne yazık ki bilerek- bilmeyerek katkı sunuyorlar...

Kararsızları büyüten tasfiye!.

Evet; Türkiye sosyal- siyasal ve ekonomik açıdan hızla tükeniyor... Ülkenin Kurtuluş Savaşı'yla birlikte varolan sağlam temelleri taarruza uğruyor, laiklik konusunda toplumdaki kaygı büyüyor, Atatürk'e saldıran ihanet çeteleri her fırsatta pervasızca davranıyor ve Türk toplumu Orta Doğu'nun geri kalmış-bağnaz ülkelerinden biri olmamak için bir avuç duyarlı yurtseverin mücadelesiyle uyanık kalmaya çalışıyor...

Duyarlı her yurttaşın dikkatini yoğunlaştırdığı bir gerçek var ki; Türkiye'yi bir arada tutan milli unsurların nasıl heba edildiği görülürken, cumhuriyetin varlığı ve geleceği konusundaki kaygıları bertaraf etmesi gereken CHP bile beklenen direnci gösteremiyor!..

İşte, Türkiye'de bu olumsuz gidişatı gören kitlelerin siyasi partilerle ilgili hayal kırıklığı artıyor, ortaya çıkan güvensizlik nedeniyle "kararsız"ların sayısı da son dönemde olduğu gibi "yüzde 25"lere ulaşabiliyor...

Bu derin açmazı, "giden gitsin, kalan sağlar bizimdir" hezeyanıyla derinleştirenler tabi ki bölünmeleri de körüklüyor!...

Örneğin, son dönemde Atatürk, laiklik ve cumhuriyete yönelik tehditler artarken, ciddi bir direnç gösterilmemesi nedeniyle özellikle CHP'ye eleştiriler artıyor,

partideki ideolojik savrulmanın yoğunlaşması nedeniyle de kitleler arayışa yöneliyor...

Yani, AKP'ye karşı gerekli direnci gösteremeyenlerin iç kavgaları nedeniyle, yeni partilerin sayısı artıyor...

Gaflet siyasetine ders!..

Türk toplumunda gerici-bölücü unsurları destekleyen kitleler olsa da; AKP döneminde cumhuriyete yönelik saldırılar arttıkça, muhafazakar kesimler içinde bile Atatürk'e, laikliğe ilgi artıyor...

Son 10 yılda seçmenin tercihleri ve ideolojik yaklaşımlarını ortaya seren onlarca anket de Atatürkçü- laik kesimlerin siyaset üzerindeki etkisinin arttığını kanıtlıyor...

Anketlerin çoğunda, yüzde 60 ile 75 arası oranlarda seçmen kitlesinin, CHP'ye oy verme gerekçesinin sadece "Atatürk" olduğuna defalarca dikkat çekmesi yeni partilerin ideolojisini de şekillendiriyor..

Örneğin; CHP tabanını tanımayanlara siyaset bilimci Prof. İhsan Dağı'nın 6 Şubat 2012'de medyaya yansıyan tespitleriyle de yanıt verilebilir...

Bakınız, Metropoll araştırma şirketinin Kasım 2010'da yaptığı, "Sol ve CHP seçmeninin CHP'ye bakışı" araştırmasında da çalışan Prof. Dağı, "CHP kitlesi kimlerden oluşuyor, CHP kimlerin partisi" sorusuna nasıl yanıt vermiş:

"CHP seçmeninin yüzde 44'ü kendini Atatürkçü-Kemalist, yüzde 24 u sol-sosyal demokrat, yüzde 18'i de ulusalcı- milliyetçi olarak görüyor... Yani CHP seçmen kitlesi büyük ağırlıkla Kemalist-ulusalcı."

Siyasal İletişim Ofisi (SİLO) adlı bir kuruluş ise 1-9 Ekim 2012 tarihleri arasında, 17 il merkezinde, 2 bin 23 kişiyle bir anket yapmıştı...

Parti tabanlarına göre ideolojik tanımlamalara da yer verilen ankete bakıldığında, AKP'de en ağırlıklı siyasal eğilimlerin başında "Milliyetçilik" (yüzde 15,8) ile "Muhafazakarlık" (yüzde 15,3) geliyormuş...

MHP'lilerin yüzde 53.5'i "Milliyetçi", yüzde 20.9'u ise kendini "Atatürkçü" olarak tanımlamıştı...

CHP'lilerin yüzde 55'i kendini "Atatürkçü", yüzde 12'si "Sosyal Demokrat" olarak açıklamıştı...

CHP'nin asıl yanılgısı...

CHP içinde yuvalanan ve partinin ana kaynağı Atatürkçüleri tasfiye etmek için çırpınanlara yanıt olabilecek bir gerçek de, Mediar araştırma şirketinin İstanbul'la ilgili anket sonuçlarında vardı...

2 Kasım 2018'de medyaya yansıyan ankete göre, 24 Haziran 2018 seçimlerinde CHP'ye oy verenler kendilerini şöyle tanımlamıştı:

Yüzde 5.80 milliyetçi, 1.37 muhafazakar,

0.76 İslamcı,

2.60 liberal,

6.1 demokrat,

11.76 sosyal demokrat,

yüzde 62.44 Atatürkçü,

4.58 sosyalist ve

4.27 diğer...

Ankette, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Atatürkçülerin yüzde 79.54'ünün CHP'ye oy vereceği, yüzde 7.17'sinin ise adaya bağlı olarak karar vereceğini söylediğine dikkat çekilmişti...

Bu anketi haberleştirenlerden Odatv,

"CHP'nin kendi tabanının sosyolojisine yabancılaşmasının, bir siyasi başarı sağlamasının mümkün olmadığı" şeklindeki uzman görüşüne de yer vermişti... Aşağıdaki yoruma da aynı haberde dikkat çekilmişti;

"CHP izlediği merkezi siyasal çizgiden bağımsız olarak asıl yöneldiği liberal ya da sosyal demokrat kesimlerin oyunu yine alamıyor. Buna karşın Atatürkçü kitle yine (bir tür mecburiyet duygusuyla olması muhtemel) CHP'ye oy veriyor... Bu yönelim siyasi bir akılcılık gibi görünmüyor. Çünkü kendi kitlesini korumadan toplumun başka kesimlerinden güç alabileceğini düşünmek Türkiye şartlarında hiç gerçekçi değil."

Evet; yüzlerce anket gösterdi ki; laikliğe, cumhuriyete, Atatürk'e sahip çıkanları iterek AKP ile mücadele edilemez...

Yeni partiler ve kurulacak olanlar ısrarla Atatürkçüleri kucaklamaya çabalarken, rotasından çıkan ve ideolojik savrulmayla "asıl kitle"sini kaybeden siyasetin iktidar şansı da olamaz!..

Tarih bunu kanıtlayacaktır...

Yazarın Diğer Yazıları