Atatürk'e hakaret edenleri ülkede barındırmamalıyız!
Sosyal medyada, 29 Ekim ve 30 Ekim paylaşımlarında Mustafa Kemal Atatürk'e yapılan hakaretler ve ona gösterilen tepkiler damga vurdu.
Hakaret edenlere bakıyorsunuz; ciddiye alınacak, cümleleri değerlendirilecek isimler değiller.
Ama arkasında ciddi bir güç ve zihniyet var.
Kendilerine göre ürettikleri din anlayışıyla, kraldan çok kralcılık yapanlar; milyonlarca insanın gönlünde yer etmiş bir insana, tepki alacaklarını bile bile hakaret ediyor.
Benzerini her yıl 29 Ekim ve 10 Kasım'da fesli bir zat yapardı. Vatandaş ayağa kalkar, yargı göreve çağırılırdı. Sonuç, Saray'a Cumhurbaşkanı'nın özel davetlisi olarak çağırılır, Diyanet İşleri Başkanı evinde, Cumhurbaşkanı ise hastanede ziyaret ederdi.
Gözünü, kulağını Saray'a endekslemiş, vereceği kararlar için Erdoğan'ı an be an takip eden yargı mensupları, o şahısla ilgili soruşturma dosyalarını ivedilikle kapatırlardı.
Liselerde, ilkokullarda herhangi bir tarih bilgisi olmamasına rağmen sırf Atatürk düşmanı olduğu için paneller düzenler, kitaplarını satardı. Çünkü icazet makamı; siyasi iktidardı.
Her faninin yaşadığı son gibi o da aramızdan ayrıldı.
Ekilen tüm bu nefret tohumları sonrasında insanlar arkasından hakaret ediyor.
Peki kim kazançlı çıktı?
İslam'da ölenin arkasından konuşmak bile yasaklanmışken, hakaret etmek, insanları birbirine düşman etmek, topluma nefret tohumları ekmek neden?
Bu bir gelenek haline geldi.
Türkiye'de siyasi iktidarını devam ettirmek isteyenler kendilerini "dindar" olarak konumlandırıp, kendileri dışında kalanları "dinden uzak" gibi lanse ediyorlar.
Epey de başarı sağladılar.
Ülkenin kurucusuna hakaret olağanlaştı, yargıda suç olmaktan çıkarıldı.
Tek tük de olsa verilen mahkumiyet kararları ile ilgili de "Atatürk'e hakaret etti diye ceza mı verilir, hangi devirde yaşıyoruz, bu demokrasi değil, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeli" yorumları yapılıyor.
Ciddi anlamda, Atatürk'e hakaret ederek, bunu suç olmaktan çıkararak eline ne geçiyor?
Sevmeyebilirsin, sevgi cümleleri kurmayabilirsin, onaylamayabilirsin…
O'nu seven on milyonlarca insana, bir ülkeye rağmen nasıl hakaret edebiliyorsun?
Bırakın Atatürk'ü, hiçbir insan için bu şekilde bir üslup geçerli olmamalı.
Sosyal medyadan gösterilen tepki mesajları da aslında bu şahısların tam istediği… Küfür yiye yiye meşhur oluyorlar.
Sonra bakmışsınız "mağdur" edebiyatıyla Saray'da karşınıza çıkmışlar.
Tabi, Saray'a da sormak lazım. Madem bu tablodan çok memnunlar, madem ülkenin kurucusuna hakaret etmeyi serbest bıraktılar, 15 Temmuz'da olduğu gibi başları sıkışınca neden ilk olarak Atatürk'e koşuyorlar?
Daha da ötesi, kendilerine yapılanlarla ilgili neden binlerce "Cumhurbaşkanına hakaret" davası açılıyor? Demek ki; küfür, hakaret kime yapılırsa yapılsın, çirkin ve kötü bir şey!
Çıkın, mertçe konuşun.
"Biz, Cumhuriyet'i de onun kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk'ü de istemiyoruz" deyin.
Deyin ki, size oy verip bu yönünüzü tam anlayamayanlar daha iyi anlasınlar, görsünler, tanısınlar sizi.
29 Ekim ve 10 Kasım'da yalandan, yapmacık mesajlar ve törenlerle günü kurtarabilirsiniz ama özünüzü biliyoruz.
Aslında tüm bu yaşananlarda bizim de suçumuz var.
Atatürk'e hakaret edenler millete hakaret ediyor, Türklüğe hakaret ediyor, vatana hakaret ediyor.
Hiçbirimiz üzerimize alınmadan "Atatürk'e hakaret edemezsin" diye mesaj atıp, günü kurtarıyoruz.
Şahıs, Atatürk'e küfrederken sana, bana, ailene, inandığın değerlere saygısızlık ediyor! Türk kimliğine saygısızlık ediyor, neden üzerine alınmıyorsun?
Bize yapılan hakaretlerde yargıyı göreve çağırmayacağım, çünkü biliyorum ki gelmeyecekler.
Yapılacak tek şey, insanın namusuna, düşüncesine, fikrine saygı duymayıp, toplumda kin ve nefrete yol açan şahısları bu ülkede tutmamak.
Devlet kurumları yapamıyorsa, Atatürk'e yani bize yapılan hakaretlere sessiz kalan yargı bi zahmet savunma refleksimize de sessiz kalsın!