Atatürk Sağdır, İnönü'nün Dişleri, CHP'ye Oy ve Avaz-ı Kelb…

Anı yazmak; aile, ülke, meslek ve siyaset tarihine katkıda bulunmaktır… Savaşların ve devletlerin tarihinin yanında bu anılar olmazsa onlar kısır, eksik, insansal boyuttan yoksun olurlar… Bundan dolayı Hegel "Tarihe tanıklık, tarihin özüdür" der…

Ölümsüz de kılar insanı bu tür anı yazmalar, Andre Gide "Anı yazmak ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır" derken, işte bunu vurgular…

Anılarınız değerli olacak tüm bunların olabilmesi için, bir tarihi insan gibi yaşamış olacaksınız. Edip Cansever tam da bunu der işte: "Güç iştir çünkü bir tarihi insan gibi yaşamak/Bir hayatı insan gibi tamamlamak güç iştir."

Akın Çubukçu, "Babamın Eczanesi" adlı kitabında (Berfin Yayınları) işte tam da bunu yapıyor. Cumhuriyet'le yaşıt bir eczane neredeyse, yarım asır hizmet veriyor Cumhuriyet'in temelinin atıldığı Sivas'ta… Sahipleri aydınlık fikirli Cumhuriyet muhafızları; yalnız şifa değil, ilerilik, uygarlık da dağıtmaya çalışıyorlar. Neler yaşıyorlar neler?... 224 sayfalık bir kitaba sığmış bu yaşananlar…

Ben bu yaşananların ilginçlerinden sunumlar yapacağım sizlere:

-27 Mayıs İhtilalinin önderi ve 4. Cumhurbaşkanımız Cemal Gürsel, Sivas'a gelir, Sivas Kongresi'nin yapıldığı Sivas Sultanisi binasını da ziyaret eder. Orada, kongreye katılan delegeleri resmeden bir yağlıboya tabloya uzun uzun bakar… Kendisine kılavuzluk eden görevli yüzbaşıya sorar: "Bunların içinde sağ olan var mı?" diye. Yüzbaşı boş bulunup "Var" der… Gürsel Paşa, "Yaa kim o, hangisi?" diye ilgiyle sorunca tekrar, yüzbaşı, Türk subayının o üstün zekâsı ve inisiyatif kullanma yeteneği ile "Atatürk sağdır, Paşam!" der. Gürsel Paşa çok duygulanır, sarılıp öper yüzbaşıyı…

-Sivas'a gelir İsmet Paşa, iyi bir otel yoktur o yıllarda Sivas'ta. Şifa Eczanesinin sahipleri Çubukçuların evinde ağırlanır. Sabah olur İsmet Paşa, tıraş olur lavaboda, yazarımız Akın Çubukçu da havlu elinde beklemektedir yanında. Paşa birden döner ona "Dışarı çıkınız!" der. Şaşırır Çubukçu, alınır da, sorar: "Neden Paşam?" Nedenini o zaman der Paşa "Çıkınız, dişlerimi yıkayacağım". Evet, işte bu da İnönü duyarlığı ve titizliği…

-1957 seçimleri dönemidir. Sivas'ın bir köyünde ishal salgını vardır, devlet baş edememektedir, çocuklar ölmektedir. Çubukçular, Sivas'ın en hızlı CHP'lilerinden Erdoğan Bölükbaşı'nın uyarısı üzerine, ilaç kolileri ile o köye koşarlar. Tam anlamıyla şifa dağıtırlar. Tek bir karşılık beklemektedirler: CHP'ye oy… Seçimler olur, o köyden CHP'ye hiç oy çıkmaz… İşte bu da bu ülkenin hiç değişmeyen, bugün de geçerli olan acı gerçeği…

"Babamın Eczanesi"ni tavsiye ediyorum anı sevenlere, Cumhuriyete kanat germek isteyenlere…

KIŞ VE AVAZ-I KELB

Biraz yerim kaldı, oraya da, Bayburtlu Zihni'yle ilgili, ilginç bir anekdotu derc eyleyeyim. Bu ağır kış günlerine pek uygun düşecek... Gülmemesi, acımasız taşlamaları ve duygulu şiirleri ile ünlü Zihni, karakışta Erzurum-Bayburt arasında yolculuk etmektedir. Şiddetli tipide boğulmak üzereyken bir köpek sesi işitir, o yöne doğru giderek bir köye varır ve kurtulur.

Zihni'nin bu olaydan dolayı söylediği beyit şöyledir:

Şiddet-ü berd-ü (1) şitâdan (2) şenliği gördükçe kalb

Hoş gelür bülbül sedasından ana avaz-ı kelb (3)

1-Soğuk 2-Kış 3- Köpek sesi

Yazarın Diğer Yazıları