Atatürk, PKK terörü ve AKP

Yine terör...
Yine şehit naaşları!
Türkiye parçalanmaya doğru giderken ortalıkta Atatürk’ü yerden yere vurma, askeri gözden düşürme ve PKK’yı haklı gerekçelerle asker ve sivil öldürmeye ve insanları toplu taşıma araçlarında cayır cayır yakmaya mecbur kalmış bir örgüt olarak takdim etme gibi bir gayret var. En hafifinden Atatürk ve ordunun kusuru milyonla çarpılırken, terör örgütünün cinayetleri “askerin suçu” gibi servis ediliyor.
Biz Atatürk düşmanı olarak Rum’u biliriz, Ermeni’yi biliriz, Yunan’ı ve Lozan’da masanın karşı tarafında olanları biliriz.
Bir zamanlar sahiden öyleydi.
Mesela rahmetli Necip Fazıl, Atatürk’ün ardından, “Bütün dünyada Kralına, anası kadar yanacak kimse yoktur. Bu zalim ruh kanununa rağmen bu defaki ölüm, vatanın her evinden çıkmış kadar göze büyük göründü. Evinizdeki bir kahve fincanının çatlaması, bize Yedikule surlarının çöküşünden daha tesirli geldiği halde; bu defaki ölümü hepimiz, fiili ve şahsi bir mülkiyet kaybı ifadesiyle duyduk. İçtimai ölüler arasında, her evin ölüsü olabilmiş kahramanlar, tek eldeki parmak sayısından daha azdır” diye ağıt yakıyordu.
O, bu satırları yazdığında üslubunu bulmuş ve Kaldırımları yazmış, 35 yaşına doğru yol almakta olan bir şahsiyetti. Mehmet Akif de, Mısır’dan dönmüş, “On bir yıl kaldığım Mısır’da on bir saat daha kalsaydım çıldıracaktım” dedikten sonra Atatürk için, “Allah benden ömrü alsın, ona versin” duasında bulunmuştu.
Tam bu noktada 2003 yılında Amerika’da yaşanan bir hadiseyi hatırladım. Güney Carolina eyaletinde görevine yeni başlayacak olan Vali Mark Sanford, Mustafa Kemal’i öven ve görevinde onu örnek alacağına dair bir konuşma yapınca Ermeni ve Rum lobileri ayağa kalkmış, valiye, “Özür dilerim!” dedirtinceye kadar baskılarını sürdürmüşlerdi. İşte Türkiye de bugün bu halde maalesef. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın ifadeleri ile doğrudan ve dolaylı olarak Türkiye’yi tam bir trilyon dolar maddi zarara sokan, 40 binden fazla cana mal olan ve sosyal dokuya verdiği zararın hesabı ise yapılamayacak PKK militanlarının Habur’dan inişlerinde kurulan bir okuldaki seyyar mahkemede “terörist gücenmesin(!)” diye Atatürk resmi ve Türk Bayrağı indiriliyor. Bayrağın ve Atatürk’ün terörist karşısında düştüğü duruma bakın. İddia doğru ise vay halimize. Yine bu Türkiye’de Muğla Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Merkezi Yüksek Okulu kantininde de Türk Bayrağı ve Atatürk posterinin “siyasi simge” diye indirildiği, 2009’un Ekim ayındaki gazetelerde yer aldı. Dünyanın hangi ülkesinde devletin kurucusu ve bayrağı “siyasi simge” oluyor; bütün bunların sebebi, PKK’ya hürmet yahut PKK korkusu değil mi?
İyi de bütün bu olup bitenlerde AKP’nin rolü ne? Çünkü Türkiye’yi AKP yönetiyor ve bütün bunlar AKP’nin yönettiği Türkiye’de oluyor.
Çünkü AKP, terörsüz bir Türkiye devraldı. 1994’te bölgede 3300 terör hadisesi olmuştu. Mücadeledeki tutarlılık sayıyı, 1999’da 448’e düşürdü. 2000 yılında ise bölgede örgütün gerçekleştirebildiği terör eylemi sayısı 30 civarındaydı. AKP, terörle mücadelenin bu nimetlerinden yararlanarak Türkiye’nin her noktası ve tabii Doğu ve Güneydoğuda serbestçe propaganda yaptı, tek başına iktidar oldu.
Sonra işte bu hale geldik.
PKK, Türkiye’nin tek sözü dinlenen oluşumu, devletin kurucusu Atatürk ve PKK ile mücadele eden unsurlar ise demokrasi düşmanı, milletin başının belâsı oluverdi!
Basiret ve umut bunun neresinde?..

Yazarın Diğer Yazıları