Atatürk, aslında hep nasihat etmiş

Yazıyı yazarken Mustafa Kemal’i düşündüm. Ölümünün 73’üncü yıldönümü. Herkes hakkında bir şeyler yazıp, çaktırmadan eleştirip, çaktırmadan çamur atacak. Bunlar artık mide bulandıran ayak oyunları.
Dikkatimi çeken yıllar önce milletin karakterini bu kadar iyi bilerek ettiği sözler. Sanki bir asır önce bugünler için uyarmak istemiş. Görüşleri yalnızca komutanlık dönemlerinde değil, öğrencilik yıllarında takma isimle bir dergiye yazdığı makalede vurgulanmış. Ben Mustafa Kemal’in Harp Okulu öğrencisiyken yazdığı bu makaleyi TRT’de hazırladığım bir programa malzeme ararken bulmuştum.
Sanki milleti övmüyor, onlara olmaları gerekeni gösteriyor gibi. Sarf ettiği sözlere bir bakın Allah’ınızı severseniz. “Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur” Sanki bugünü, halkın dilenci konumuna sokulmasını tahmin etmiş gibi.
Ya peki “Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Türk milleti milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir. Türk milletinin tarihi bir niteliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni âlem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır” sözleri nasihat mi yoksa övgü mü bir bakın.
Bunlar dışında “Bu millete çok şey öğretebildim ama onlara uşak olmayı bir türlü öğretemedim” cümlesi sanki uşaklık etmeyin der gibi. Sanki bir halı için takla, bir bez şapka, bir çuval kömür veya pirinç için çoluğunun çocuğunun kaderini satanları uyarıyor gibi değil mi?
Silivri duruşmalarını yıllar önce izlemiş gibi “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz ” sözlerine ne dersiniz? Peki “Basın milletin müşterek sesidir. Başlıbaşına bir kuvvet, bir okul, bir öncüdür” cümlesi tehlikeyi işaret ediyor gibi.
Yıllarca dinlediğimiz daha ne cümleleri var...
Mesela din için “Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz” cümlesi . “Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır. Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâm âleminin kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır” sözleri bugünün İslam coğrafyası değil mi?
Kadınlar için, “Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın. Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım” sözleri bugün bıçaklanan, dövülen Türk kadınına ait.
Hep merak ettim Atatürk gibi hangi batılı lider ulusu için, çalışkandır, dürüsttür, gururludur lâfını etti diye. İnanın ne George Washington, ne Abraham Lincoln, ne Winston Churchill, ne de General de Gaulle böyle söz etmiş. Atam tabii ki seni sevmezler, çünkü sen onların ciğerini biliyordun. Değerini dünya anlamışken, ulusun tarafından anlaşılamayan bir dâhisin. Çok özlüyorum seni Atam, çok.

Yazarın Diğer Yazıları