Ata'nın ikametgâhı ve 11 milyon ağaç...
TRT Nağme'de "İzmir'in Kavakları" -Çakıcı Zeybeği- çalınıyor. Ekrana gelen görüntüler Yürüyen Köşk'e ait. Hani şu Yalova'da Atatürk'ün ikametine ayrılan bina. Yürüyen yakıştırması da, etrafındaki ağaçlara zarar vermemek için kaydırılmasından.
Bunları kaleme almamın sebebi bugünkü ağaç dikme bayramı. Kimilerine göre kampanya. Bana göre bayram. 11 Kasım'da 11 milyon ağaç güzel düşünce.
Toprakları yeşillendirenlere sevgi ve saygılar. Tabii koruyanlara da minnet duyarak. Sabotörlere, siyanürle altın çıkaranlara vb. lanet olsun.
Yaşadıklarım
Ulu Önderi anma görüntüleri arasında, güzel tespitlerim oldu. Sirenler çalarken, ağzında sigara ile yürümeye devam eden bir acur belirdi. Elinde çalı süpürgesi ve faraşı ile hazır ola geçmiş çöpçüyü görünce etrafa şöyle bir bakıp durdu. Sigarasını, konteynerlerin en yakınındakine fırlattı.
Ben de balkondan izlerken "nihayet" diyebildim. Bölgemizin Amik Ovalı temizleyicisi ara sıra konuştuğum biri. Ancak 10 Kasım gün saat 9'u 5 geçe sergilediği tavırla benden tam puan aldı. Hizaya getirdiği zatı muhterem ise sirenler kesilince yoluna devam etti. Bu arada bir sigara daha yakmayı unutmadı.
Bunlar da var
İçeri girdim. Kim neyi veriyor diye zaplamaya geçtim. Müsteceller, kafalarına uygun yayınlarına devam ediyorlardı. Diyanet'in sitesinde Atatürk'le ilgili yayınlara yer verildiğini bazı arkadaşlarım bildirdiler. Televizyonlarında ise 6-7 yaşındaki çocuklara Kur'an-ı Kerim dersi veriliyordu. Küçük kızların üçünde kırmızı, ikisinde siyah başörtüsü vardı. Bir köşede Mevlid-i Nebi haftası yazıyordu. Öbür tarafta Diyanet TV yazısının yanına Atatürk resmi ve dalgalanan Türk bayrağı yerleştirilmişti.
Asırlık çınar
Kimi kanallar ekranlarını ikiye bölmüşlerdi. Özellikle Anıtkabir ve Dolmabahçe'dekiler birlikte yayımlandı.
Mütedeyyin genç kızlar gördüm. Ulu Önder'in yatağının başında ellerini açmış Fatiha okuyorlardı. Bir yandan da gözyaşı döküyorlardı. Bunlardan pek çoğunu başkentte de gözlemledim. Minikler, ellerinde Atatürk posterleri ve bayraklar sallıyorlardı. O yarım yamalak konuşmalarıyla adeta uçtum.
Uluç'un sözleri
Arada, bir 'ulu çınar'ı yakaladım. En az 90 yaşında. Allah daha uzun ömür nasip etsin. Hanımefendi rahatlıkla dalya diyebilecek gibiydi. Hani bir tabir vardır aruzda; "El aldı çınardan".
O anda bir meslek büyüğüm Hıncal Uluç'un dört gün önce telefonda söylediklerini anımsadım:
"Burhan Felek Ödülü'nü aldığım sene hazırlanan kitapçığa baktığımda fark etmiştim; Layık görülenlerin tamamı terk-i dünya etmişlerdi."
Uluç büyüğümün söyledikleri bunlardı. Ancak bu seneki kitapçığı karıştırınca Hıncal Uluç'un ödül aldığı tarihin 2010 olduğunu fark ettim. Demek ki sözlerinde biraz abartı mevcut. 2023'te de TGC Konferans Salonu'nda olacağından hiç şüphem yok.
Özel isim
Bu satırları karalarken aklımdan neler geçiyor, neler. "Atatürk'ün sevdiği şarkılar", yemekler vb... Kimilerine inat Türkiye Cumhuriyeti'nin yaratıcısı için bizim Esat Atalay'ın kullandığı sıfatı tekrarlayacağım:
GAZİ MAREŞAL MUSTAFA KEMAL ATATÜRK...
Dünya durdukça hep bu isimlerle anılacak.
Bu defa farklı
Aslında bir Türk Halk Müziği uzmanı Umur Hazangil, ender yazılarından birini yolladı. Yayımlıyorum ve beğeneceğinizi sanıyorum:
"Aziz Üstadım,
Bu yazımla bazı konuları paylaşmak ve dertleşmek istiyorum:
* Diyanet-Atatürk-Cumhuriyet konusunda bir düşünce aktaracağım. Yazan benim yakınım. Kısa zaman önce epey ses getiren ve sonradan partileşen kuruluşun ileri gelenlerinden. İslam Enstitüsü mezunu. Diyanet'te de görev yapmıştı. Açıklamaları fikrin kaynağını tebarüz ettirmek için yazdım. Kendisine bu konuyu sordum. Verdiği cevap şöyle:
'Atatürk, Diyanet'i özellikli imam yetiştirmek için kurdu. O kadar sathi bırakmak istemedi. Harbiye Nezareti Genelkurmay olurken, Şer'iyye Vekaleti de Diyanet oldu. Türkiye'nin din işlerinin takibi bu kuruma verildi. Diyanet'i karalamaya vesile olan olay yeterli bir saik olamaz.'
Adnan Celal Savrun'un şikâyetini aynen yazıyorum. Çünkü onun gibi epey müşteki var; "Çok güzel yazılarınızı okumakta zorlanıyoruz. Lütfen harflerini biraz büyütün."
GÜNÜN SÖZÜ
İnsana "kendini bil" denilmesi, yalnız gururunu kırmak için değil, değerini de bildirmek içindir. Çiçero