Aslantepe sonun başlangıcı
Başbakan’ın organize bir olay saptamasında bulunduğu Aslantepe başkaldırısı tam tersine siyaset terminolojisine göre kendiliğinden gelme yığınsal bir eylemdir, buna ilaveten devrimci durumun ise şartlarından sadece biridir.
Halkın mevcut yöneticiler tarafından yönetilmek istememesi, Türkiye’nin önünü açacak çözümler yerine iyice birbirine karıştırılan Türkiye gerçeği ile tıkanan siyaset, yönetim erkini elinde bulunduranlara karşı halkı tepkili bir hale sürüklemiştir.
Bu duruma mukabil alkışları kendine yakıştıran Başbakan, ıslıkların verdiği mesajı iyi okuyarak siyasetteki yürüme yolunu aydınlatabilir, tepkileri siyasal olgunlukla karşılayabilirdi.
Ancak Başbakan bizi yanıltmadı, daha önce de karikatürünü yapan çizim erbaplarını, kendisini eleştiren yazarları, hatta birlikte siyaset yaptığı muhalefet liderlerini dahi mahkemeye veren bu anlayış Galatasaray taraftarına ve kulübe anlayışsızlık olarak geri döndü.
Zira Türk çiftçisine “Al ananı da git, lan” diyen tahammülsüzlük, Erdoğan kabinesine mensup kimi bakanların üniversite öğrencilerini dava ettiği bir sürece doğru sürükledi.
Sanki Türk halkının sırtındaki hançere ve yediği sayısız tokata rağmen Başbakanı ve AKP’yi alkışlama zorunluluğu var.
Bunları Allah mı şaşırtıyor, şeytan mı bilmem.
Öfke metanetlerini ortadan kaldırmış dillerine hükmetmiş.
Bizim dilimiz Türkçe, dinimiz İslam. Onların dilleri var dilimize benzemez, dinleri var dinimize benzemez.
Onların dini Dolar ve Euro, içi boşaltılmış ılımlı islam.
Bize farz olan Allah’ın emir
ve yasakları, Peygamberin sünnet-i seniyesi. Bizim kıblegahımız Kabe-i Mükerreme, onların kıblesi Washington ve Brüksel.
Gerisi bal gibi ortada.
Tamer Abuşoğlu / Gaziantep27 Gazetesi
+++
En baba biat
RTE’nin önünde dört büklüm olan ve kendilerine Babalar denilen TÜSİAD’cıların ne Cumhuriyet, ne laiklik, ne bağımsızlık diye bir dertleri yoktur.
Hatta bu “babaların” sanayi ve üretim diye bir dertleri yoktur. Varsa yoksa
Batının ürünlerini ve parasını Türk ulusuna pazarlamaktır. Konu otomobilden açılmışken, yılda 25 milyar dolarlık otomobil ve oto aksamı ithal edilir. Bu rakam yıllık ithalatın çok önemli bir kısmını teşkil eder.
Bu TÜSİAD üretici değil, ithalatçıdır. Türk değil yabancıdır. Yıllık ithalat 137 milyar, ihracatta 100 milyar dolar civarındadır.
Aradaki açık cari açıktır. Yani babaların cebine giden paralardır.
Tabii bu paralar kime gelse, o da Tayyip’in önünde reverans yapar.
Bülent Esinoğlu
+++
Oyuncunun aptalı mekancıyla oynarmış.. Öğrencilerin sorularını çalan, verdiğiniz oyları çalmaz mı sanıyorsunuz?..
Hilmi Kayıhan
+++
Hrant için ve
herkes için...
Adaletin yerini bulması için ne yapmalı?
Bütün Türkler hapse mi atılmalı, bir kısmı da darağacında mı sallandırılmalı? Bu nasıl kindir? Hiçbir fail ve ceza yeterli görülmemektedir.
Türk elçilerini öldüren, kaç ASALA militanı hapistedir? En uzun yatanı kaç yıl yatmıştır? Türkler ASALA militanları tarafından katledilmeyi mi hakkettiler?
Adalet herkes içindir, herkes için olmalıdır...
Ali Saral
+++
Kınıyoruz
Sebebi bilinmeden 646 gündür tutuklu olarak hastanede yatmakta olan Prof. Dr. Mehmet Haberal’in küçücük hastane odası Adalet Bakanlığından gelen Müfettişler, savcılar, (25 veya 30) polisler tarafından aranmaktadır.
6,5 saat süren taciz, hasta haklarına yapılan tecavüz, bir ilim adamına yapılan aşağılamanın bir benzeri, bu baskının sağlık sorunu olan Prof. Dr. Mehmet Haberal’in ve diğer hastalara psikolojik etkisini düşünemeyen bu yaratıkların reva gördükleri dünyanın hiç bir ülkesinde görülmemiştir.
Gece baskın yapmanın hukuki dayanağı nedir?
Hastane baskını nasıl bir demokrasiyle, hangi dinle, hangi ahlakla izah edilecek?
AKP yöneticileri bir çok suç işleyerek, anayasayı ihlal ederek çizmeyi aşmışlardır! Size soruyorum, ordumuza, ilim adamlarımıza, vatansever savcı ve hakimlerimize meydan okuyan bu hukuksuz kişileri kim durduracak?
Üzeyir Lokman Çaycı
+++
Bağımsızlığın mimarları
Almadan vermeye alışık olmadıkları için fena bozuldular yine. Küplere bindiler. Halbuki alışmışlardı biat kültürüne.
Medyasından iş dünyasına, kulüp başkanlarından sivil toplum kuruluşlarına ve valilere kadar uzanan bu biat toplumuna alışmışlardı.
Ama onlar ne kadar yok saymak istesede biat etmeyen, haksızlığa isyan eden, kula kulluk etmeyen, sorgulayan ve her türlü baskıya rağmen susmayan insanlar da var bu memlekette.
Bu insanlar kimi zaman çiftçi, kimi zaman işçi, kimi zaman öğrenci, kimi zaman öğrenci, kimi zaman da bir kulübün taraftarı olarak çıkıyorlar karşılarına.
Çıkmayada devam edecekler. Ve bu ülkede bağımsızlık, özgürlük ve demokrasi gibi kavramlar güçlenecekse bunun mimarları bu güzel insanlar olacak.
Eren Eler / Mersin
+++
Suretler
asıllarını yaşatır
DP camiasının da vatanseverliliği konusunda bir endişemiz yoktur. MHP tabanının çoğunun babası, amcası, dayısı, yakınları o camia içerisinde bulunmuştur. Ama görünen köy kılavuz istemez misali DP’nin AKP’ye karşı politika yapması, alternatif olması çok zordur. CHP’nin de zikzaklı politikası düşünüldüğünde AKP’nin gizli ajandasının önündeki tek engel MHP’dir. O halde aslı var iken, hele de seçimler öncesi yapay oluşumlarda çare aramak, misyonunu bitirmişlerden medet ummak AKP’nin değirmenine su taşımak demektir. AKP’nin politikalarına karşı çıkan sağ duyu sahibi herkesin toplanacağı adres MHP’dir ve böyle olacağını da inşallah göreceğiz.
Av. Selahattin Sekban / Trabzon
+++
Yalova Kaymakamı!...
Yalova’nın ilçe olduğu günlerde Yalova Kaymakamı İstanbul’a gelmiştir. Lostranın birinde ayakkabılarını boyatmaktadır ki o sırada belediye bandosunun sesi duyulmaya başlar. Halk bando sesinin geldiği yöne doğru koşuşmaktadır. Bir tesisin açılış töreni vardır, bando onun için çalmaktadır. Bu durumu gören kaymakam kendine pay çıkarmak için olacak boyacıya:
-Ne oluyor böyle...
Yalova kaymakamı geldi de onu mu karşılıyorlar ki acaba? Diye sorduğunda boyacı alaycı bir edayla:
- Kim takar Yalova Kaymakamını abi be!... Açılış töreni var, bando ona çalıyor... der.
Yalova yıllar sonra il oldu. Haliyle
Yalova Kaymakamının yerini de
Yalova Valisi aldı.
Şimdiki vali Dursun Ali Şahin ise ortaya parlak bir fikir atmış (!) Ata’mızın Türk Gençliğine armağan ettiği 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramındaki sportif gösteriler artık kalksın, diyor.
İyi de, kim takar Yalova Valisini!...
Değil mi?
Ali Öztürk
+++
‘Abilerimiz’ sınıfta kaldı
Halk ağzı abiler dedim. Hani belki de ağabeyliklerini hatırlarlar diye.
Mülkiye Mektebinin mezunu abilerimiz. Ülkemizin gözdesi abilerimiz, kamu yönetiminin olmazsa olmaz abilerimiz. Vali, kaymakam, büyük elçi, hesap uzmanı, maliye müfettişi, mali müşavir gibi kamu yönetiminin azı dişi sayılan abilerimiz.
Kamu yönetimi konusunda, ellerine kimse su dökemez. Cumhuriyetimize yakışır, devlet içinde, bazı bakanlıklar içinde pek itibarlı şahsiyetlerdir bu abilerimiz. Anayasa Hukukunu, Kamu Hukukunu, İdare Hukukunu vesaire iyi bilirler. Neyin suç olduğunu, neyin Anayasa’ya aykırı olduğunu, idari yapımıza aykırılığını bilirler. Bilirler de:
Bu son dönem çaktırmadan “EYALETÇİLİĞE” heves sarmalarını pek anlamadık. Bunlar hangi Mülkiye Mektebi mezunu acaba? Bizim Mülkiye Mektebinde, bizim Cumhuriyetimizin hasleti öğretilir biliriz.
Eğer bizim mekteptense bunlar, demek ki Mülkiye Mektebi de Amerikanlaşmış.
İyi kurslar, iyi geziler, Amerika’da ki
okyanus ötesi efendilere bol selamlar. Hemen onlara sarılıp, şükür kavuşturana demelisiniz.
Serdar Orhaner
+++
“Tayyip Erdoğan, ülkeyi bölüyor”
Yukarıdaki ifade bana ait değil, AKP’den 21 Ocak 2011 günü istifa eden Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç’e aittir
Nitekim TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı, AKP Milletvekili Burhan Kuzu, 19 Temmuz 2010 günü NTV’de yayınlanan bir programda, “Artık PKK’yı muhatap almayacağız. Geçmişte PKK Kürtler lehine işler yapmıştır. Ama bugün bizim geldiğimiz iktidar pozisyonunda verdiğimiz tavizlere bakıldığında PKK yanlış taraftadır” demişti.
Bu birlikteliği kanıtlayan binlerce belgeden birini deneyimli gazeteci Sabahattin Önkibar, 15 Haziran 2007 tarihli “PKK’dan talimat: DTP’nin olmadığı yerlerde AKP’ye oy verilecek” başlıklı, 13 maddeyi içeren yazısıyla ortaya koymuştu. Bu belgedeki 7’nci madde, “PKK AKP’ye, kendilerine hamilik yapan ABD ve İsrail ile kolkola girdiği için şükran duymaktadır” derken, 13’üncü maddesinde de, “PKK, AKP iktidarının devamı ile kendilerinin Ankara’da siyaset yapacağına ve Öcalan’ın partinin başına geçeceğine inandığından AKP iktidarının devamını istemekte ve AKP-DTP (şimdiki BDP) koalisyonunun savaşımları için büyük bir şans olacağına inanmaktadır” demektedir.
Bilindiği gibi PKK lideri ve bebek katili Abdullah Öcalan, yargılandığı mahkeme tarafından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış, cezası Yargıtay tarafından da onaylanmış bir hükümlüdür. Adil yargılanmadığını ileri sürerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) itirazda bulunmuştu. AİHM, itirazı ve Öcalan’ı mahkum eden mahkemenin kararını içeren dosyayı da inceledikten sonra Öcalan’ın itirazını yerinde bulmayarak reddetmişti. Dolayısıyla uluslar arası mahkeme tarafından da mahkumiyeti onaylanmış oldu. Yani Öcalan’ın artık avukatlık bir işi kalmamıştır. Buna rağmen İmralı Cezaevi’nde avukatları ile her hafta düzenli bir şekilde görüşmekte, örgütüne talimatlar ve planlar göndermektedir. Onu ancak savcılığın da izniyle, görüş günlerinde birinci derecedeki yakınları ziyaret edebilir. Dünyanın hiçbir yerinde bir hükümlüye böyle bir ayrıcalık tanınmamıştır. 2007 yılından itibaren avukatları ile yaptığı görüşmede gözlemci de bulunmuyor. Yattığı cezaevinin duvar kağıtları Öcalan’ın talebi üzerine İtalya’dan ithal edilen kağıtlarla kaplanmış bulunuyor. Penceresinin dar olduğundan şikayetçiydi, onun istediği ölçülerde genişletildi. Doktorlardan oluşturulmuş bir ekip sürekli orada tutuluyor, verilen yemekleri kalori, protein ve vitamin değerlerine kadar inceliyor ve uygun menülerle kendisine veriliyor. Yalnızlıktan sıkıldığını söyledi, yanına 6 PKK’lı daha verildi, şimdi onlarla masa tenisi oynuyor. Arada bir BDP’li bayan milletvekilleri de teker teker yanına gidiyor ve saatlerce baş başa kalabiliyorlar.
AKP Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç, 21 Ocak 2011 günü AKP’den istifa ettiğini açıklarken, Tayyip Erdoğan’ın toplumu ayrıştırdığını, bir çatışma ortamına soktuğunu, ülkeyi bölmekte olduğunu, çeşitli uyarılarının bir sonuç vermediğini söylemiştir.
Sefer Çetinkaya
+++
Ameliyat masası
Sayın başbakan “Ülkeyi ameliyat ettirmem” diyor.
Doğru söylüyor.
Ülkeyi 1918’lerdeki gibi “hasta adam”a çevirdik.
Ayakları kangren, iç organları kanser ve ülser olmuş.
Ameliyat olsa masada kalacak.
Doktor “ne yerse yesin” diyor.
Peki sonuç ne olacak?
Son darbe, son seçimde vurulacak!
Turan Kırılmazoğlu