Aşkın da bir bedeli var

AKP’ye yaranacağım diye Tuncay Güney’in TRT ekranından CHP’ye ve Baykal’a hakaret etmesine izin vermenin 87 bin TL’lik faturasını “yetim hakkı”yla ödemeye kalkışırsanız iki yakanız bir araya gelmez


Skandalı, Cumhuriyet gazetesinin, artık “TRT’nin belalısı” şanını hak eden muhabiri Fırat Kozok’un haberinden öğrendik:
“TRT, CHP’ye 82 bin 500 TL ödedi.”
- Neden?
“Hakaretten...”
- TRT neden CHP’ye hakaret etsin?
Hakareti eden TRT değil Tuncay Güney aslında... Ama zincirleme yönetim hataları sonunda TRT de “hakaret ettiren” konumunda bu olayda. Çünkü ekranlarını sahte haham Tuncay Güney’e açıp, kesintisiz iftira yağmurunu nakleden o kamuoyuna...


Kanada’dan yayına tonla para
14 Ocak 2009 tarihini hatırlayan vardır (hem nasıl unutulur ki), Ümraniye soruşturmasının başladığı günlerde, çeşitli kişi ve kurumlara yönelik iftiraları “ihbar” sayılan Tuncay Güney adlı sahte hahamı canlı yayına çıkarmıştı TRT. Kanada’da bulunan Güney’i ağırlayabilmek için epey de zahmete girdiği, epey de masraf yaptığı konuşulmuş, bu ayrı bir parantez açılarak tartışılmıştı o günlerde...
Güney, TRT’nin Büyüteç adlı programında CHP’yi “Cesur Hırsızlar Partisi”, partinin o dönemki Genel Başkanı Deniz Baykal’ı da “MİT ajanı” olmakla suçlayınca...
Daha fenası, TRT sunucusu bütün bu hakaretleri “izlemekle” yetinince...


Hukuk savaşı verildi
CHP’li hukukçular harekete geçmiş ve TRT’ye karşı tam manasıyla bir “hukuk savaşı”na girişmişlerdi. Önce Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın “kovuşturmaya yer olmadığı” yönündeki kararına itiraz ettiler. Böylece Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, TRT hakkında ceza davası açılmasını talep etti. Ardından ise ceza davasına ek olarak, Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtıkları davada, CHP ve Deniz Baykal için ayrı ayrı 100’er bin TL tazminat talebinde bulundular. Bu mahkemeden çıkan “Deniz Baykal’a ve CHP’ye 10’ar bin TL tazminat” kararını “az” buldular. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin, CHP için ödenecek rakamı 10 bin TL’den 50 bin TL’ye çıkarmasını sağlayana kadar yürüttüler bu “hukuk savaşı”nı...


Rekor tazminat cezası
Nihayet, bu karar uyarınca “paranın tahsili için” Ankara 29. İcra Dairesi’ne başvurdu CHP’nin avukatları. Haliyle yasal faiziyle birlikte 82 bin 557 TL’yi, 4 bin 538 TL’lik mahkeme masrafıyla 87 bin 95 TL’yi bulan bu parayı ödemek zorunda kaldı TRT...
Dile kolay neredeyse 88 bin TL!
Hemen bütün haberlerde altı çizildiği gibi “rekor”.
Kimin kasasından çıkıyor?
Devletin...
Devleti “finanse eden” kim?
Millet!
Yani sen...
Yani ben...
Yani CHP’li Muharrem İnce’nin altını çizdiği gibi “trajik” ama yine CHP’liler... Ek olarak MHP’liler, AKP’liler, DP’liler, BDP’liler... Partililer, partisizler...
Şimdi asıl soru şu:
Tüyü bitmedik yetimin hakkını gaspa kimin ne hakkı var?
TRT’yi yönetiyor olmak, böyle bir “hak” veriyor mu mesela insana?


Yönetmelikte sorumlusu belli
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, konuyla ilgili açıklamasında, “Bu tazminat TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ve ekibinin yanlı, yandaş kararları nedeniyle ortaya çıkmıştır. Bu nedenle bu tazminatın her kuruşu bu yayına izin verenler ve yapanların cebinden çıkması lazım. Aksi halde bu tazminat halkın parasından ödenecek, böylece halk cezalandırılmış olacak” diyor.
Hoş, demesine gerek mi var?
TRT Kanunu açık, ilgili yönetmelikler ortada...


Başına silah mı dayadılar
Artık aralarında paslaşsınlar “yakan top” kimin cebinde kalırsa...
Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Ahmet Çavuşoğlu mu olur, yardımcısı Ahmet Böken mi olur... Skandal programın yapımcısı Cengiz Yel yahut “Sayın Güney”in saatlerce hakaretlerini dinleyen sunucu İbrahim Gürkan Sarı mı olur...
Yoksa İbrahim Şahin kurduğu bu “rüya takım”ın marifetine tek başına mı sponsor olur orasını ben bilmem...
Ama burası bir hukuk devleti ise, bu para “vatandaş”ın cebinden çıkmayacak! Çıkmamalı!
Vatandaş İbrahim Şahin’in başına silah mı dayadı;
“Kanada’lara kadar git, dolandırıcılıktan yargılanan, ruhsatsız silah, sahte nüfus cüzdanı, otoya sahte plaka, köy arazisini sahte belgelerle ele geçirip satmak, suç işlemek üzere çete oluşturmak gibi uzun bir suç listesi olan, hem imam-hem haham, binbir surat Tuncay’ı bul, sal muhalefetin üzerine, sal yandaş olmayan medyanın üzerine, sal ”bağımsız“ düşünen aydınların üzerine...” diye.
Bunu kim akıl ettiyse, ceremesini de o çekecek...
Bu “akla” kim itibar ettiyse o ödeyecek bedelini...
Vatandaş TRT Genel Müdürlüğünün önünde nümayiş mi yaptı “iktidara yalakalık olsun da, istersen çamur at izi kalsın” diye?
Yooo...


Günahı boynunuza...
Bu yayında söylenenler suçsa ki artık öyle olduğu hukuken sabit, bu suçu işleyen Tuncay Güney’se, işletenin de İbrahim Şahin olduğunu tescil etmiş olmadı mı “bağımsız/tarafsız Türk adaleti”?
Tamam bugün Türkiye’de aksi uygulamalara çok sık rastlar olduk ama “normal hukuk devletlerinde” cezayı suçlu olduğuna hükmedilen öder... Yanlış mı biliyoruz...
Kaldı ki bu da yetmez... Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yasalarına göre “devleti maddi-manevi zarara uğratmak” da ayrıca bir suç değil mi?
Bence bu suçtan da yargılanmalı; müsebbipleri!
Ve “yetim hakkı”nı dilinden düşürmeyen Sayın Başbakan, “Müslüman Cumhurbaşkanı” bu ülkenin;
Göreve gelir gelmez nasıl atayacağınızı bilemediğiniz, “ilk icraatınız” olarak tarihe geçen İbrahim Şahin ve ekibi, kendi suçlarının bedelinin bir tek kuruşunu ödemek için bile devletin kasasına, garibin, gurebanın, yetimin hakkına el uzatırsa, Allah bilir ya, günahları sizin de boynunuza...


TRT Kanunu’na göre cezanın sorumlusu o...
2954 sayılı TRT kanununun “Sorumluluk” başlığı altında düzenlenen 28. maddesine göre;
“Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun yayınları yoluyla işlenen suçlarda veya haksız fiillerde, yayın tespit yoluyla yapılmışsa, metni yazan veya sesi tespit edilen, bu metni veya tespiti fiilen kontrol eden ve yayını fiilen yöneten ve kontrol eden kişiler sorumludur.
(...)
Kişiler, kurum ve kuruluşlar yayınlar nedeniyle uğradıkları zararlardan ötürü, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu personeli aleyhine değil, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu aleyhine dava açarlar. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı saklıdır.”

* * *

Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Programlarının Denetimi Hakkında Yönetmelik’in 12. Maddesi ise yayınlanan programlardan doğacak cezai sorumluları şöyle belirliyor:
“Yayınlanan programlardan doğacak cezai ve hukuki sorumluluk, 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununun 28 inci maddesine göre belirlenir.
Canlı yayınlanan programlardan; programı hazırlayan, yöneten, sunan, yapımına ve yayınına izin veren ünite yetkilisi ve ilgili daire başkanı müteselsilen sorumludur.”


++++++

Muhafazakârlara, liberallere çağrı
Evete alkış tutan.. Evet oyuna çok farklı anlamlar yükleyen, değimle, dönüşümle, özgürleşmeyle, ileri demokrasi isteğiyle bağlantı kuran..
Liberal yazarlara..
Muhafazakâr yazarlara sesleniyorum..
Gelin evetlerin yüksek olduğu beş kente, ardından da hayırların yüksek olduğu beş kente birlikte gidelim.. Sokaklarda dolaşalım, kahvelerde oturalım, pastanelerine girelim, lokantalarında yemeğimizi yiyelim, camilere gidelim, kutsal mekânları ziyaret edelim, gördüklerimizi oturup yazalım..
Gözlemlerimizi..
Var mısınız?
Vaktimiz yok diyorsanız bu işi İstanbul’da yapalım.. İstanbul Anadolu’nun kopyası.. Evetçi ilçeleri, hayırcı ilçeleri gezelim, özgürlük nerede, hoşgörü daha fazla nerede tespit edelim..
Şahane saha araştırması olmaz mı?
Ben hazırım!..
Referandumda ’evet’ özgürlük demektir, hoşgörü demektir, değişim demektir diye yazan çizenlere çağrım bu..
Bana da gösterin!..
* Mehmet Tezkan / Milliyet


++++++

Yeterince para kazandılar
Ne zamandı acaba?
En az 6, belki 7 yıl mı oldu.
Kurtlar Vadisi isimli diziyle ilgili eleştiriler yazıyordum.
Kurtlar Vadisi’nin yapımcıları ve oyuncuları ise bana hakaret üzerine hakaret içeren açıklamalar yapıyorlardı. Haysiyetime dil uzatacak kadar pervasızlaşıyorlardı. Oynadıkları rolün etkisiyle kendilerini o rolle özdeşleştirmiş olsalar gerek, kendilerini bir halt zannediyorlardı.
Bugün bu tip dizilerin sakıncalarından söz etmeye başlayanlar ise o gün Vadi’de yaşayanlar bana sövdükçe ellerini ovuşturuyorlardı.
Şimdi bir siyasi parti kalkıp “Bu diziler etnik düşmanlığı körüklüyor” demeye başladı.
Buna öğleden sonra günaydın denir. Yeni mi anladınız. Sadece etnik düşmanlığı körüklemiyor, hukuksuzluğu, bitirimliği, ihkakı hakkı ve aklınıza gelebilecek demokrasi dışı, hukuk dışı ne varsa hepsini körüklüyor.
Genç beyinlere kazıyor.
RTÜK ise hâlâ eften pütfen işlerle uğraşıyor.
Toplumun, toplumsal barışın temeline dinamit koyanları ise her ne hikmetse yıllardır es geçiyor. Ama bence yeter artık.
Zaten yeterince para kazandılar.
Bu ülkeye daha fazla zarar vermesinler.
* Fatih Altaylı / Habertürk


++++++

Dizi dizi inciyim reytinglerde hep ben birinciyim
“Yasaklar kalksın” diyen BDP, Kurtlar Vadisi’nin “yasaklanması için” RTÜK’ü göreve çağırdı.
RTÜK böyle bi şey zaten.
Harfleri karıştır, TÜRK.
Gene karıştır, KÜRT.
*
Kimin ayağına basılırsa...
O göreve çağırıyor!
*
Hazır mevzu “dizi dizi inciyim, reytinglerde birinciyim”e gelmişken, hadi gelin kanalları zaplayalım biraz.
*
Seymen Ağa
Samur Ağa
Ömer Ağa
Boran Ağa
Son Ağa
Sıla, Berivan, Asi, Asmalı Konak, Kırık Ayna, Kınalı Kar, Beyaz Gelincik, Zerda.
*
Ağaları beyleri, aşireti berdeli ambalajlayıp normalleştirirlerken, kanayan yaraya parmak basıyoruz ayaklarıyla, töreyi möreyi memlekete dayatırlarken... Gıkı çıktı mı BDP’nin?
*
Brad Pitt’e benzeyen para babası aşiret ağaları, gıcır gıcır lüks otomobillerle arakladıkları kızları çatır çatır götürürken, TRT spikerleri kadar güzel Türkçe konuşuyorlardı, pürüzsüz, sıfır şive... Niye bu aşiret ağaları anadillerinde konuşmuyor diye itiraz etti mi BDP?
*
Beri yandan... “Devlet” denilen kavramı rezil-i rüsva eden, silahlı kuvvetleri hedef tahtasına oturtan Kod Adı, Hatırla Sevgili, Sağır Oda, Hacı gibi dizileri eleştirip, ayıp oluyor dedi mi BDP?
*
Peki, o günlerde...
Yok muydu RTÜK?
Yok muydu Kurtlar Vadisi?
*
Çünkü...
*
Bu sene enteresan bi değişim yaşandı... Yıllardır yaptıkları hatayı anlayan, tufaya geldiklerini kavrayan televizyon yöneticileri, aşiret dizilerini toptan kaldırdı.
Senaryoların neredeyse yüzde 95’i şehirde geçiyor artık...
*
BDP’ye goygoyculuk yapayım derken, Kurtlar Vadisi’ne “kötü örnek” deyip... Martin Scorsese’nin Amerikan Kurtlar Vadisi, Oscar’lı Köstebek’ini ayakta alkışlayan... “The Godfather-Baba”yı tarihin gelmiş geçmiş en büyük filmi ilan eden liboşlar ise, aynı liboşlar.
*
“Kardeşi kardeşe düşman ettiği” iddia ediliyor. 12 Eylül öncesinde kardeş kardeşin gırtlağına çöktü... Tek kanallı dönemde, ha bire, artistik buz pateni ve necefli maşrapa seyrettikleri için mi?
*
Demem o ki...
Televizyonlar komple “Kürtler Vadisi”yken iyiydi de, şimdi mi kötü?
* Yılmaz Özdil / Hürriyet


++++++

MİNİ YORUM
Coşkun’un yeni gazetesi
“Sayfalar yetmiyor” diyeceğim; “yuh” diyeceksiniz... E mühim haber; aşağılara sıkıştıramam, “yükseklere de İbrahim Şahin karı yağdı” malum... Naçizane şu köşecik kaldı haberi vermeye; Bekir Coşkun “tatil”ini bitirdi bir gazeteyle anlaştı ahali! Herkes Sözcü bekliyordu; Coşkun da tıpkı Mine Kırıkkanat gibi “Cumhuriyet” dedi... Bu da böyle biline...

Yazarın Diğer Yazıları