Askeri casusluk ve şantaj davası

28 Nisan 2012’da İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gelen İstanbul ve Kocaeli’ndeki bir fuhuş çetesi iddiası üzerine 3 Ağustos 2010’da Gölcük’te bazı subayların evleri basılmıştır. 4 Ağustos’da devam eden aramalarda genellikle bekar subayların evleri aranmıştır. Sonuçta ikisi tuğamiral 47 deniz subayı ile ilgili askeri casusluk ve şantaj ile ilgili bir dava açılmıştır. Davada gösterilen kanıtlar dijital belgelere dayanmaktadır. Davada 6’sı tutuklu 56 kişi yargılanmaktadır.
Tutuklanan bazı subaylar çocuk ve hayvan pornosu ile de yargılanmaktadır. Bu arada gizli belge olduğu ileri sürülen belgeler arasında piyasadan satın alınabilecek McAfee anti-virüs programı, Amerikan sahil güvenliğe ait İngilizce sunum, Surface Warfare Officers School ders notları, ilk yardım notları, Atatürkçülük, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının internette yayınlanan özgeçmişleri bulunmaktadır. İşin ilginç tarafı Genelkurmay Başkanlığı, mahkemeye gönderdiği yazıda yukarıda anılan kitap ve yazıları “gizli” olarak tasnif ettiğini bildirmiştir. (Ahmet Küçükşahin, TSK’ya Karşı 12 Komplo, Togan Yayınları, 2011, s.49-55)
Genelkurmay Başkanlığı’nın neleri “gizli” olarak tasnif ettiği ayrıca tartışılabilir. Sonradan düzelttiler mi bilmiyorum. Ancak davayı yakından takip eden Y. Selim Demirağ 15 Haziran 2012’de “Askere İtibar İnfazı” başlıklı yazısında şöyle diyordu: “İstanbul’da denizci subayların tutuklanıp yargılandıkları “fuhuş çetesi” davasını yakından takip ettim. Fuhuşla suçlanan genç kadın bekâret raporunu mahkemeye sunarken gözyaşlarını tutamıyordu. Şimdi çoğunluğu serbest bırakıldı ancak iftira ile asılan yafta halen ortada. Bu utançtan bahseden de yok... Neymiş efendim e-posta ile gelen bir ihbar sonucu operasyon başlatılmış. Fuhuş yaparken çekilen görüntülerle şantaj yoluyla askeri bilgiler alınmış falan... Ortada somut delil olmadığı halde, gizli tanık rezaletiyle, kuvvetli suç şüphesi gerekçesiyle tutuklanıp, dertlerini anlatana kadar en az bir yıl hapiste kalırlar.”
Demirağ haklı, bir subay için yapılabilecek en kötü suçlama casusluktur. Bütün bunları neden yazdım. Çünkü 30 Haziran 2012 tarihli Hürriyet gazetesinde 19. sayfada küçük bir haber çıktı. “Savcı Kara’nın mütalaası: Askeri casusluk davasında casusluk tespit edilemedi”. Haberinde ise İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada savcının esas hakkında mütalaasında askeri casusluğun yapıldığına dair bir kanıtın bulunmadığını, bundan dolayı yargılanan subayların askeri casusluk değil, “devlet güvenliğine dair belgeleri” ele geçirmek suçundan 1 ile 24 yıl arasında mahkumiyete çarptırılmalarını ayrıca tutuklu 6 subayın da serbest bırakılmasını istemiştir. Mahkeme ise savcının bu talebine rağmen birisi “örgüt lideri olarak gösterilen” 2 subayı serbest bırakmıştır. 1 Temmuz tarihli Milliyet gazetesinde ise savcının ayrıca suçlanan subayların haberleşme gizliliğini ihlal, kişiler arası aleni olmayan konuşmaların kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal ve kişisel verilerin kaydedilmesi suçlarından şikayetlerin tümünden vazgeçilmesi nedeniyle hükmün kurulmasına yer olmadığına karar verilmesini istediği haberi yer aldı.
Kendinizi bu subayların, annelerinin, babalarının, eşlerinin ve çocuklarının yerine koyun. Ne hissedersiniz. 1 Temmuz’da sabah Hürriyet gazetesinde 17. sayfada yine küçük bir haber okudum. Başlık şöyleydi: “Askeri casusluk soruşturmasında 26 askere gözaltı”. Haber bu sefer İzmir Özel yetkili mahkemesinin eskort kızlar ile ilgili soruşturması ile ilgiliydi. 15 kentte çoğu üsteğmen 26 subayın gözaltına alındığına dair idi. Bu soruşturmada 2009’da İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne gelen bir e-posta ile başlamıştı. 3 Temmuz’da Hürriyet’te sayfa 19’da bir başka haber “Askeri casuslukta 50 gözaltı kararı” başlığını taşıyordu. 13 ilde 48’i muvazzaf 50 subay gözaltına alınmıştı. 4 Temmuzda bir gazete, gözaltına alınanların 18’inin albay olduğunu yazıyor.
Şimdi 2014’de yaz aylarında Hürriyet gazetesinde çıkacak bir haberi bekliyorum; “Askeri casusluk bulunamamıştır.”
Bu subayların anneleri, babaları, eşleri ve çocukları “gerçek özel yetkili mahkemeyi” bekleyecekler. Hiç kimsenin yargılanmaktan kurtulamayacağı, kimsenin yalan söyleyemeyeceği, herkesin suçunun, günahının ve sevabının karşılığının verileceği. Türkiye’de çok insan Allah’ın adaletini bekliyor. Kinlenmeden, intikam istemeden, toplumsal barışı inşa edecek bir duruş ile, O ADALETİ BEKLEMEYE DEĞER.

Yazarın Diğer Yazıları