Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Askere işkence

15 Temmuz kanlı kalkışmasını okuyabilmek için "bu işten kim kârlı çıktı" sorusunun peşine düşmek lazım. Askere darbe yaptıramayanlar aslında askere darbeyi vuranlardır. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Poyrazköy gibi kumpas davaları ile Türk ordusunu zayıf düşürenler 15 Temmuz ile çökerterek hedeflerine ulaşmış oldu. Daha önce yazdım. Altını çizerek tekrar ediyorum. "2004 yılı ile başlayan kumpas davaları olmasa 15 Temmuz gerçekleşemezdi."

Peki 15 Temmuz'dan bu yana askerin durumu nasıl? Şu ana kadar 3 bin ihraç var. 10 binden fazla tutuklama ve gözaltı. Halen sürmekte olan soruşturmalarla bu rakamlar 2-3 katına çıkabilir. Varsın soruşturma dibine kadar devam etsin ama hukuksuz olmasın. Hiç de iyi haberler almıyoruz. Her şeyden önce işi eğitim olan asker artık eğitime çıkamıyor. Bırakın sabah akşam içtima(toplantı)ları, tekmil almaları 3-4 kişinin yan yana gelmesi bile yasak. Askeri zinde tutan, disiplini sağlayan eğitimdir. Ancak Türk ordusunun en seçkin birliklerinde bile eğitim yapılamıyor. Bu arada "silah arkadaşlığı hukuku" neredeyse bitme noktasına gelmiş. Asker, askere güvenmiyor. Aynı timde biri birine hayatını teslim edenlerin arasına şüphe virüsü girmiş. Kimse farkında değil ama askerde şüphe, ağaç kurdu gibidir. İçini yer bitirir. FETÖ temizliğini anladık ama kriptolar halen görev başında. Alışılagelmiş taktiklerini yine uyguluyorlar. Kirli ihbarlarla FETÖ ile ilgisi olmayan personelin kıyımına sebep oluyorlar. Ortada somut delil olmadığı halde bu ihbarlara, şüphelere dayanılarak başlarına çuval geçirilen subay, astsubay ve uzmanlara korkunç işkenceler yapıldığı iddiaları hiç de boş değil. İzlerini gözlerimle gördüm. Güvenilir kaynaklardan teyit ettim. Kaba dayaktan, elektrik işkencesi, basınçlı suya kadar insanlık dışı uygulamalar günlerce sürüyor. Ne soruşturma dosyası, ne ifade tutanağı olmadan direkt olarak polise, savcıya teslim edilen askeri personel var. Daha da vahimi darbenin izlerini silme gayretleri de söz konusu. Bazı bilgilerin karartılması için personele çeşitli yöntemlerle baskılar yapıldığı iddialarının mutlaka üstüne gidilmeli.

***

En başından belirttiğimiz gibi Türk ordusuna en az 15-20 yıl kendisini toparlayamayacak halde darbe vuranlar personelin psikolojisini de alt üst etmiş. Öyle ki derhal istifa etmeyi, emekliye ayrılmayı düşünenler arkamızdan FETÖ'cü denir ve bizi de tutuklayabilirler diye çaresizce bekliyorlar. Bir çoğu farklı kurumlara geçmeyi istiyor. Sivil hayatta şimdiden iş arayanların sayısı da hiç azımsanmayacak miktarda.

Gelelim yargı ayağına. Bu şartlarda görev yapmak çok zor. Hakim ve savcılar da baskı altında. "Önce tutukla, sonra sorgula" anlayışı var. İfadesi alınmayan, hakim huzuruna çıkmadan binlerce tutuklamanın olduğu bir gerçek. Telafisi mümkün olmayan yaralar açacağı görmemek mümkün değil.

Elbette bu hain örgütün köküne kibrit suyu dökülmeli. En tepeden, dibine kadar belirlenip cezalandırılmalı. Ancak hukuk kuralları kesinlikle çiğnenmemeli. 20 bine ulaşan tutuklunun yanında 40 bin göz altı var. Bütün bunların tek tek sorgulanmasının ne denli güç olduğunun bilincindeyiz. Hukukçu kaş yapayım derken göz çıkartmaz. Aksi halde FETÖ'nün özel yetkili tetikçilerinden farkı kalmaz.

***

Bir başka uyarıyı da vazife sayıyorum. Başta Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının emir subayları, özel kalem müdürlerinin durumu ortada. Güvenlik önlemleri şimdi sıkılaştırıldı. Bazı makamlara atanan koruma görevlilerine de dikkat çekmek istiyorum. Kısacası iyi kokular almıyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları