Asker ve asıl anlaşılır olmayan

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un dîni tarikat ve cemaatlere sıcak bakmamasının bâzı kesimler tarafından anlaşılır bulunmamasıdır, asıl anlaşılır olmayan.
Evet, hiçbir ordu, mensuplarının bir tarikata, bir cemaate mensup olmasını istemez, çünkü bu, emir-komuta zincirinin parçalanması, otoritenin, komutanla tarikat yahut cemaat lideri arasında bölüşülmesi anlamını taşır.
Kimi kalemler, hayır, asker tarikat ve cemaatleşmeye de alışmalı, Türkiye değişiyor, dönüşüyor, sivil toplumun ve demokrasinin gereği bu, anlamında pek çok haber ve yorum üretti. Bu yorumların doğru, gerçekçi, faydalı ve uygulanabilir bulduğumu söyleyemem.
28 Şubat sürecinde sorgusuz sualsiz ordudan atılan, başarılarından dolayı madalya ve takdirname verildiği halde, eşi başörtülüdür diye canından çok sevdiği Peygamber ocağından uzaklaştırılan subayların hiç olmazsa bir ikisine sahip çıkmış ve bu konuda değişik mahkemelerde yargılanmış vicdanı rahat bir kalem olarak, diyorum ki, olmaz, asker otoriteyi paylaşmaz, paylaşamaz, paylaşırsa ordu, ordu olmaktan çıkar, çözülür, böyle bir şeye müsaade etmek ne ise, siyasetin ordunun içine ve ordunun siyasete müdahalesine de müsaade etmek aynı şeydir; çünkü her ikisi de orduya aynı zararı verir.
Denilirse ki, ordu, sivil zemindeki tarikat ve cemaatlere karışmasın, amenna..
Evet, ordu kendi içine baksın, sivil zeminlerdeki tarikat ve cemaatler de, kendilerini sigaya çeksin, şuraya buraya sızma gayreti göstermesin. Kimileri, yahu bu devirde nedir bu tarikat, nedir bu cemaat, nedir bu şeyh-mürit falan diyebilir, diyor da.. Lâkin, demek bir şey ifade etmiyor, kökleri binlerce yıla uzanan sosyal ve kültürel var oluşlar emirle, kanunla, teknoloji ile, korku ile buharlaşıp silinmiyor, silinemiyor. Üstelik, silinmesi de gerekmiyor. Elin Soroslarının, CIA ve MOSSAD kuruluşlarının demokrasinin boşluklarından sızıp sureti haktan renk ve elbiseler içinde sivil toplum kuruluşları oluşturarak devlet ve milletin ekonomisinden, kültür hayatına, siyasetinden sendika ve derneklerine kadar etkin olduğu bir Türkiye’de, bu tür oluşumlar, sahipsiz Türk’ün kendini, kendine ait olanı koruma refleksleridir.
Bunun böyle olduğuna bütün samimiyetimle inanıyorum. Önemli olan bunların içerisine yabancıların ve gerçek İslâm’ın dışındaki unsurların sızmaması, sızdırılmamasıdır.
Evet, ordu bünyesinde cemaat ve tarikat mensuplarını istememekte haklıdır, çünkü, cemaat mensubu için o cemaatin lideri, bir mürit için tarikatın başındaki kişi her şeyden öncedir, önemlidir, tek otoritedir, ona itaatsizlik, o kişi hakkında kalpten geçebilecek olumsuz bir düşünce, günahların en büyüklerindendir. Orduda da durum aynıdır. Komutan ne derse o yapılır, tartışılmaz, itaat edilir, komutan emrindekine ölmeyi emreder, o da ölür, şehit olur. Elinizi vicdanınıza koyunuz ve şu sorunun cevabını veriniz, bir kişi hem asker, hem mürit olduğunda ve komutanın emriyle cemaat lideri yahut tarikat şeyhinin istediği arasında kaldığında mürit/asker ne yapacaktır? Diyelim ki sohbette cemaat lideri yahut şeyh, Afganistan’da ABD’nin yanında yer almak kafirliktir, dedi, tuttu siyasi otorite de Afganistan’a asker gönderme kararı aldı, ordu Afganistan’a birlik gönderdi, birliğin içersinde, şeyhin sohbetinde bulunan o subay da var, ne olacak?
Öyleyse, asker, bünyesinde tarikat ve cemaat mensubu barındırmamakta haklıdır. Amma, aynı ordu Mason tarikatlarına bağlı askerleri de bünyesinde barındırmamalıdır. Masonlar MGK’nın en itibarlı üyesi olur, piyasaya “Mason Komutanlar” adlı kitaplar sürülürse, yani, kitap dolusu mason askere sızmış, bir kitap dolduracak kadar asker, komutan, mason localarına üye olmuşsa, üstelik Atatürk’ün Masonlar için söyledikleri apaçık ortada durursa, bunu izah ve kabul etmek hiç ama hiç mümkün değildir. Allah(c.c.) ordumuzu bir anne sütü gibi saf ve temiz olarak ebediyete kadar, en güçlü şekilde var etsin. Ordusuz bir milletin başına neler geldiğini Filistin’de, Irak ve Afganistan’da her türlü çirkinliği ile gördük, görüyoruz.
Üstelik Haçlı Batının Türk’e kini Irak, Filistin ve Afganistan’dakinden bin beterdir.

Yazarın Diğer Yazıları