Aşk ile sev milliyeti

Milletle milliyetçilik yaşıttır.” Sadri Maksudi Arsal “Milliyetçi sonsuz manevi servetlere sahip ruhen varlıklı, bahtiyar bir insandır. Milli histen ve milli mukaddesattan mahrum bir insan ise, ruhen züğürt bir zavallıdır.” Sadri Maksudi Arsal
“Türk yaşamıştır milliyetçi olduğu sürece, Türk yaşamıştır devletçi olduğu sürece” Şemsettin Günaltay
“Milliyetçi demek, bütün hakları Türklere tanır, Türkleri her şeyin üstünde görür demektir.” Mahmut Esat Bozkurt
“Benim yaratılışımda fevkalade bir şey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir.” Atatürk
1985-1986, o yıllar... “Rabbinin yoluna hikmetle davet et” (Nahl Suresi 125. ayet) diyen bir yüce dini, hoyrat bir ideoloji ve sıkıdüzen aracı haline getirmek isteyenlerin önde gidenlerinden gazeteci-yazar Selahattin Eş, kaçıp sığındığı ülkede tünemiş resmi radyo kanalına, Türkiye, Türklük ve Atatürk aleyhine yayın yapıyor her gece. Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkacaklar, Atatürk’ün ilkelerini, devrimlerini ve eserlerini Türk’ün belleğinden silecekler, hesapları bu.
Bu hesabı bozmak için üzerime düşeni yapmaya çalışıyorum ben de. O radyoyu dinleyip haber yapan 3-5 muhabirden biriyim Türk basınında. Güneş Gazetesi de bol bol yer veriyor. Atatürk’e ve Mehmet Akif’e dil uzatmalarından dolayı yaptığım haberler birinci sayfadan giriyor. Cevap veriyor o radyo bu haberlere, cevaplarını da haber yapıyorum.
“Müslümanlar mehter marşlarını dinleyebilirler mi?” sorusu “Irkçı sözleri çıkarmak kaydıyla” diye yanıtlanıyordu o gece o radyodan. Irkçı sözler örnekleniyordu da: “Ceddin deden, neslin baban/Hep kahraman Türk Milleti”, “Türk Milleti Türk Milleti/Aşk ile sev milliyeti”, “Sen böyle yürürken tuğla sancakla/Türk’ün savaşları geliyor akla”, “Türk’ün yüce tarihine bin bir zafer ekler”.
Bu işbirlikçiler, Ramazan mahyalarına “Ne mutlu Türk’üm diyene” yazıldı diye kıyameti koparacak kadar cibilliyetsiz ve milliyetsizdiler. Bu fetvadan sonra, Türklük tarafı törpülenip zımparalanmış mehter takımları getirtmeye başladılar etkinliklerine.
“İlk aşk, ihtilalden farksızdır” der Turgenyev. “Milliyet” ilk aşkımızdı bizim 1968’lerde. O aşkla neler yapmadık neler. Sonra bitti birilerinin aşkları. Dincilerle ve liboşlarla mantık evlilikleri başladı. “Bizim Türk Milliyetçileri olarak davamız Türk Milleti’nin varlığını korumak yükseltmek ve ebediyen devam ettirmek davasıdır” büyük sözü, bunların havsalalarına ağır gelmeye başladı. RTE’nin millet tanımsızlığının makyajlısını duymaya başladık bunların ağızlarından.
Peki ya, çok güzel kurt işareti yapan zamane milliyetçileri, onlar neler yapıyorlar? Ne “Denizleri kaynatır/ Mevce gelir oynatır/Kayaları söyletir/ Kuvvetli nesnedir aşk” diyen Derviş Yunus’un aşkı var onlarda, ne de Dilaver Cebeci’nin Hun Aşkı... Olsaydı eğer, Sadri Maksudi Arsal’ın “Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları” adlı eserini arar, bulur, okur, içselleştirirlerdi. Aramamışlar ki bulsunlar, okumamışlar ki içselleştirsinler. Bu ilgisizlik ve aşksızlık yüzünden, ne yeni baskısı bulunuyor kitapçılarda bu eserin, ne de sahafta eski baskıları.
O marştaki bir kuru sözdür bunların aşk ile sevmeleri milliyeti.

Yazarın Diğer Yazıları