Asıl hedef İran!
Dillerine pelesenk ettikleri “Demokrasi, insan hakları, hukuk” gibi kavramların ardına sığınıp “ezber bozma” işini yaptığını zannedenler AKP iktidarına kapılanınca Erdoğan’ın nakaratlarını ezberleyerek yalakalık adına çam üzerine çam deviriyorlar.
Mal bulmuş mağribi gibi Ergenekon’a sarılan papağanlar, sokakta geç en adamın kafasına saksı düşse Ergenekon yaptı diyecek.
Biz bu filmi yıllar önce gördüğümüz için antrenmanlıyız. Bu yüzden yadırgamasak da psikolojik harekatın rüzgarından gardı dağılanlar var. Veya dağılır gibi yapıp emre amade olmak için fırsat kollayanları da ihmal etmemek lazım. Ne de olsa onların rolleri “Bakın x de teslim oldu Y de kabullendi” şeklinde.
Rüzgar güllerinin hangi yöne döndüğünü gördükçe, günebakan, gündoğdu isimleri verilen ayçiçekleri daha çok seviyorum. Hiç olmazsa yağı ile kuruyemişleri ile bir işlevleri var.
Okyanus ötesinde, kongreden tasdiklenen resmi rakamlarla Türkiyeli medyaya yılda 400 milyon dolarlık katkının sağlandığı biliniyor. Örtülü ödenekten ne verildiğini bilenlere gelince oldum olası muhasebe ile aram iyi olmadı. Ne diyelim, nemalananlar açıklasın.
Gelelim kör gözün içine parmak sokarcasına İstanbul’daki ABD Başkonsolosluğunu basmaya kalkışan piyonlara. Adı üzerinde piyon... Hangi eller tarafından, hangi amaca hizmet için sürüldüğünü bilmeyen piyonların hayat hikayeleri oturdukları varoşlar, aile dramları ile kamuoyu uyutuluyor. Bu arada adı “karanlığa” dönüşmekte olan bir yayın organı, “Hırsız ülkücü” gibi şerefsizce bir haber yaptı. Faillerin hiçbirinin ülkücülüğün kenarından dahi geçmeyen katilleri, ülkücülükle bağdaştırmaya kalkışanların yedi sülalesinde hırsız olduğunu cümle alem bilir. Bedelini canı, kanı ve istikbali ile ödeyerek fikri galibiyetini kanıtlamış olan şanlı kitleye gölge düşürmek için çamur atanlara karşı patenti ellerinde bulundurduğunu iddia edenlerden çıt çıkmıyor.
Neyse; gelelim asıl mevzuya...
Başta terör olmak üzere içinde uluslar arası istihbarat izlerine rastlanan olayları yorumlamadan önce mutlaka “Bundan kim kazançlı çıkar?” sorusunun cevabını bulmak lazım diye, bu sütunlardan defalarca yazdım.
Akl-ı selim düşünen herkese soruyorum. Üç polisimizin şehit edildiği, üç teröristin öldürüldüğü, her haliyle sakil ve acemice olan bu olay kimin ya da kimlerin işine gelmiştir?
El cevap: Benim aklıma ilk önce ABD geliyor. Bush, Başbakanı, Cumhurbaşkanı’nı arayıp teşekkür ediyor. Büyükelçi, başkonsolos hastane ziyaretleriyle Türk polisine minnet sunuyor. Gazetecilerde sürekli olarak terörün yurt dışında bile ABD’yi dolayısıyla insanlığı tehdit ettiğini savunarak, bu konuda Türkiye ile işbirliğinde olduklarını söylüyorlar.
Sokaktaki vatandaşa, “Nedir bu El-Kaide kardeşim? Gelip İstanbul’da eylem yapıyor, huzurumuzu bozuyorlar. İslam adına terör olur mu? Bunlar yüzünden Müslüman olmaktan utanır hale geldik. Afganistan’da, Irak’ta, İsrail’de, Beyrut’ta, Filistin’de, dünyanın her yerinde terörü bunlar yönetiyorlar. Yeter artık kökü kurumalı. İran ise İran. İran vurulursa belki destekleri kesilir” gibi ayak üstü fısıltı gazetesi haberleri yayılıyor. Sonuç olarak a dostlar... ABD yıllar önce verdiği İran’a müdahale kararının Türkiye’de zeminini oluşturmaya çalışıyor. Eski darbecilerin ünlü bir sözü vardır. “Olaylar olgunlaşmadan müdahale yapılmaz” diye...
Bilmem anlatabildim mi?