Artık tuz koktu
Sayıştay raporlarını incelemeyi yavaş yavaş tamamlıyorum. Gördüğüm tuhaflıkları anlaşılır bir şekilde sizlere aktarmaya çalışıyorum.
Ancak raporların geneli için bir değerlendirme yapmam gerekirse…
Devlette ve bürokraside genel bir baştan savma yönetim anlayışları oluşmuş gibi gözüküyor. Bakanlık ve kamu kurumlarında hiçbir işlemin takibi yapılmıyor. Rutin görevler dahi tabiri caizse "yalap şalap" işlemler olarak kayıtlara geçiyor.
Bunlardan biri de Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)…
SGK yıllardan bu yana ekonomik anlamda batık bir kurum. Fakat bütçeden aktarılan paralar, milyarlarca vergi kaynağıyla desteklenmesi işleyişin çökmesinin önüne geçiyor.
Mesela SGK'da icraya intikal eden kurum alacaklarının önemli bir bölümü tahsil edilememiş. Tahsil edilemeyen rakam ne kadar biliyor musunuz?
47.2 milyar Türk Lirası!
Toplam alacağı 68.9 milyar TL olan SGK'da ancak 21.7 milyar TL tahsil edilebilmiş. 2020 yılı rakamları hariç.
Daha kötü tablo ise icra memurları açısından yaşanıyor. 2020 yılı Şubat ayı itibarıyla sonuçlanan sınavla, toplam icra memuru sayısı 1.346'ya çıkmış. Ama buna rağmen bir icra memurunun takip ettiği dosya sayısı 5 bin 320 adete inebilmiş. Haliyle icra takiplerinde ve tahsilatlarında büyük aksamalar yaşandığı aktarılıyor.
1 memura 5 bin 320 dosya…
Benim dikkatimi ise başka bir şey çekti.
Raporlara göre 2018 yılında haczedilen menkul mal sayısı 67 bin iken 2019'da bu rakam 130 bine fırlıyor. 2020 ise henüz raporda yer almıyor. Haczedilen gayrimenkul sayısı ise 2018'de 50 bin iken 2019'da o da 85 bine fırlıyor.
Bakınız bu rakamlara koronavirüs sonrası iflaslar dahil değil.
***
Bir skandal durum da Merkez Bankası'nda ortaya çıkıyor.
Banka bünyesinde çalışanların SGK primleri ödendiği halde özel bir sigorta şirketi ile yapılan sözleşme kapsamında milyonlarca lira mevzuata aykırı ödeme gerçekleştirildiği görülmüş.
Rakam: 38.9 milyon Türk Lirası!
Dahası da var.
Başkan ve Başkan Yardımcılarının lüks makam araçlarına geleceğim.
Ama öncesinde Merkez Bankası'nda yapılan "temsil harcaması" miktarını anlatmalıyım. Okuyunca şoka girdim. Halkının parasını bu kadar kolay harcayan başka bir bürokrasi yoktur.
Biliyorsunuz, temsil harcaması belirli bir mevkinin veya şirketin üçüncü kişiler nezdinde saygınlığını sağlamak ve korumak için yapılan harcamalardır.
Merkez Bankası yönetimi herhalde kendisini "kral" sanıyor ki kurumun 2019 yılı içerisinde toplam 14.9 milyon TL temsil ağırlama harcaması yaptığı belirlenmiş. Merkez Bankası İngiltere Kraliçesini ağırladı da bizim mi haberimiz yok!
Üstüne üstlük, kurum Sayıştay'a dalga geçer gibi verdiği cevapta temsil harcamaları kapsamında "723 bin 708 TL harcadık" demiş.
Bitmedi…
Bakın…
Kamuda kullanılacak araçların; lüks ve gösterişten uzak olması, memleket yollarına uygun olması, ekonomik ve ucuz olması gerekmektedir. Bu kanunen sabittir. Aynen böyle yazar. Yani kanun der ki; ihtiyacını karşılayacak kadar araç al lüks olmasın motor gücünü de abartma!
Peki, Merkez Bankası ne yapmış?
23 Şubat 2017'de bir anlaşma yapılmış. TCMB bünyesinde kullanılmak üzere şu lüks araçlar alınmış;
- 4 adet Audi A6 2.0 TDI quattro 190 hp S tronic PI
- 11 adet Audi A4 Sal.2.0 TDI quattro 190 hp Dynamic S tronic
- 20 adet Audi A4 Sal. 1.4 Turbo FSI 150 hp Dynamic S tronic
Bu araçları Google'da aratırsanız sade vatandaşın binebileceği araçlar olmadığını daha çıkan ilk fotoğrafta anlayacaksınız.
Halkın parasıyla bunca lüks harcama yetmezmiş gibi sözleşmeye eklenen maddeyle, silindir hacmi 1600 cc üzerinde yabancı menşeli toplam 35 adet binek aracın sürücüsüz, yakıtsız ve kilometre sınırı olmaksızın 36 ay süre ile (7 gün 24 saat kullanılmak üzere) kiralandığı tespit edilmiş.
Üstelik bu araçların, makam aracı verilmesi yasada belirtilmeyen insanlara da verildiği, bu da yetmezmiş gibi Merkez Bankası başkanına üç, başkan yardımcılarına ise ikişer, ikişer lüks araç tahsis edildiği görülmüş.
Artık tuz koktu.