Artık hepimiz yabancıya çalışacağız
Bu sene Ocak-Nisan döneminde Türkiye’ye giren uluslararası doğrudan yatırımlar, geçen seneye göre yüzde 31.1 oranında azaldı. 2009’da ilk 4 ayda, 3.3 milyar dolar olan uluslararası net doğrudan yatırım sermayesi, bu sene 2.3 milyar dolara geriledi. Türkiye’ye en yüksek uluslararası doğrudan sermaye girişi, 2007 yılında oldu. Net sermaye girişi 18.4 milyar dolar oldu. Ekonomik krizde doğrudan sermaye girişi 6 milyar dolara geriledi. Bu sene daha da düşmesi bekleniyor.
Türkiye’ye gelen bu yabancı yatırım sermayesi, sıfırdan yatırım yapan bir sermaye olmadı. Yüksek kâr sağlayan kamu altyapı yatırımlarının blok satışından, kârlı bankaların satışından veya mevcut bir yatırımının yabancıya devrinden dolayı geldi. Elbette ki sıfırdan yatırım yapan sermaye de geldi. Ancak bu tür sermaye devede kulak kalır.
Bu nedenledir ki, istihdam yaratan bir sermaye girişi çok az oldu. Bu sene ilk dört ayda gelen yabancı sermaye az ve fakat çoğu teşvikli yatırımlar nedeniyle gelen sermayedir. Toplam girişin, 1.1 milyar doları teşvikli yatırım, 190 milyar doları Türkiye’deki yabancı yatırımların dış ortaklarından aldıkları kredi ve 768 milyon doları da gayrimenkul alımı için gelen sermayedir.
Türkiye küreselleşmenin bolluk döneminde, istihdam yaratan yabancı yatırım sermayesi çekemedi. Tersine sıcak paraya vergi ayrıcalığı tanıdı.. Yapılması gereken, sıcak parayı kontrol etmek, buna karşılık sıfırdan yatırım yapacak yabancı sermayeye daha yüksek teşvik vermek olmalıydı. Bu durumda hem istihdam artardı, hem de daha düşük kâr transferi ortaya çıkardı.
Şimdi dünyada sermaye hareketleri sınırlandı. Avrupa’da, 2011 yılında resesyon, ondan sonra da uzun süreli bir durgunluk bekleniyor. Ocak- Nisan arasında gelen doğrudan yabancı yatırım sermayesinin yüzde 82’si Avrupa kaynaklıdır. Eğer Avrupa’da söz konusu durgunluk yaşanırsa, bu Türkiye’ye yabancı yatırım sermayesinin kesileceği anlamına gelir.
Daha da kötüsü, bu güne kadar sattığımız altyapı yatırımları, bankalar ve diğer kârlı şirketler, kârlarını dışarıya transfer etmeye devam edecektir. AKP iktidarında 9 yılda ortaya çıkan portföy yatırımları ve kâr transferleri, 35- 40 milyar dolar arasında oldu.
Bundan sonra sermaye girişi sınırlı olacak ve fakat kâr transferi artacaktır.
Özelleştirmenin felsefesinde ve gerekçesinde, özelleştirme gelirleri ile yeni yatırımlar yapılması prensibi vardı. Ne var ki Hükümet bu gelirleri çar-çur etti. Özelleştirme gelirlerini cari harcamalarda kullandı... İç ve dış açıklarını kapadı.
Hükümet kısa süreli açıkları kapamak için uzun süreli kâr transferine imkan sağladı. En iyi örnek Telekom örneğidir. Telekom 20 yıllığına yabancıya satıldı. Yabancının yüzde 55 hissesinin yıllık net geliri 1 milyar doları aşıyor. Telekom’u alanlar 5 yılda getirdiklerini geri götürdü. Şimdi Telekom’un kârı 15 yıl boyunca dışarıya gidecek. Yani yabancı 6.7 milyar dolar getirdi. Net 20 milyar dolayında kâr götürecek.
Hiçbir ülke tasarruf yapmadan, malını- mülkünü satarak, dışarıdan borçlanarak, ekonomisini uzun süre götüremez.