Futbol Federasyonu'nun hakem Suat Arslanboğa'nın sözleşmesini iptal etmesi, aklıma başka şeyler getirdi. Alanya-Fenerbahçe maçında başlayıp, devam ettiği hatalar sonucu buna karar verildiği inancındayım. Aslında TFF'nin Fenerbahçe'nin başvurusu üzerine, "kural hatası yapmadı" cevabının örtülü karşılığı bu olmalı.
Dilerim, bu uygulamaya devam edilir. Bir de not düşeyim "futbolda lisanslı çizilenler"de olduğu gibi ekranlarımızın da bir değerlendirmecisi bulunmalı.
Darısı...
Arslanboğa'nın ipinin çekildiği günün gecesinde öyle bir Başak Şengül izledik ki, ağzım açık kaldı. Bir eski bakana, Önay Alpago'ya öyle saldırdı ki affı mümkün değil. Sanki çocuk azarlar gibiydi. Eğer özür dilemese Alpago'nun stüdyoyu terk etmesi kesindi. Zaten bunu söyledi.
Başak Şengül'ün yakın dönemde bu ikinci vukuatı. Bu kızın bugüne kadar neden evlenememesinin nedeni de cazgırlığı olabilir.
RTÜK
Bu durumu engelleyecek iki oluşum var. Biri çalıştığı ekran. Diğeri ise RTÜK. CNNTURK ne yapar bilmiyorum. Ancak Radyo Televizyon Üst Kurulu programlara kestiği cezayı ankormanlara da uygulayabilir.
Üst Kurul üyesi Faruk Bildirici'nin yorumuna bakınca da ayırım yaparlar. Bir başka hakaret kaynağı ve devamlı saldıran Emin Pazarcı'yı görmezden geldikleri ortada.
Sözü Pazarcı'ya getirmişken biraz daha bahsedeyim. İnsan karşıt fikirdekilere bu kadar mı saldırır?
İBB'nin başkanına ettiği hakarete bakın; "Ekrem İmamoğlu bugüne kadar hangi konuda doğru söyledi."
Ayıptan da öte. Hakaretin böylesini milyonların gözünün içine bakarak yapmak, insaf ki insaf.
Tedavi olmalı
Özünde aynı kafada olan Mehmet Sarı'yı bile dinleyebiliyorsunuz. Söz sırası Pazarcı'ya gelince -aslında hep onda- ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Emin Pazarcı'ya benim yapabileceğim tek tavsiye mutlaka psikiyatra uğraması.
CHP'li Aytuğ Atıcı'nın koyduğu teşhise ise bayıldım; "CHP'ye saldırmanın dayanılmaz hafifliği." Cuk oturdu.
CNNTURK'ün yeni yüzlerinden Dr. Enes Bayraklı çıkışlarıyla, Erdoğan'ın aradığı gençlerden biri. Sadece parasız ve itibarsız bırakılan KHK kurbanlarına karşı fazla acımasız.
***
Başkente taşındılar
NTV'nin Siyasi İşler'i Ankara'dan yayınlandı. Katılımcıların üçü başkentte ikamet edince, kolay oldu. Sadece Ahmed Arpat'ı götürmek yetti.
Okan Müderrisoğlu'na karşıt fikirde de olsam saygı duyarım. İftira atmaz, doğrularını savunur. Burhanettin Duran da aynı şekilde. En beğendiğim yanı sakin tavrı.
Kürşad Zorlu bu hafta büyük boy tablo değildi. Diğerlerinin arasına oturtulmuştu. Söylemeliyim ki Zorlu, her zaman objektif. Güvenli ya da tampon denilen bölgenin tartışıldığı konularda yeni fikirler ortaya attı. En başta da "su meselesi." Bunun gelecekte ne kadar önemli hale geleceğini iyi vurguladı. Başta "su savaşları" olmak üzere epey kitap okuduğumu söylemeliyim.
***
40+1
Eski bakanlardan Faruk Çelik'in önerisi samimi mi? Söylediklerinin özü şöyle:
"50+1 Türkiye'yi yorar. 40+1 yeterli olmalı."
Erdoğan'ın buna cevabı ise kafa karıştırdı; "Bunu revize etmek muhalefetin görevi. Bu işe bizim girişmemiz ciddiyetiyle bağdaşmaz."
Sizce ne demek istedi?
Benim yorumum ha-vet. Yani "40+1 de fena değil."
***
Londra'daki bayrak
Tottenham-Bayern Münih maçında tam 9 gol atıldı. Panzerlerin 7-2 ile aldığı galibiyet önemliydi. Ben her zamanki gibi tribünlere de dikkat ettim.Tottenhamlıların arasına büyük boy bir Kürdistan bayrağı asılmıştı.
Şimdiki satırlarımı bana yarısı Türkçe, yarısı Kırmançe ile mesaj yollayan kişiye ithaf ediyorum. Söylemediğim şeylerle itham etmesine şaşırdım.
Demek ki, İngilizlerin hoş görüsü benden fazla. Ne yalan söyleyeyim, o bayrağı gördükçe Tottenham'ın yediği her golde sevindim.
***
Puan yerine alkış
G.Saray-PSG maçından sonra spor kanallarının ekrana bindirdiklerine baktım. En yakışanını a Spor'da yakaladım; "Puan yok, alkış var." Bir maç ancak bu kadar mükemmel özetlenir.
Gelecek okumam ise şöyle; "Cim-Bom'un grubundan üçüncü çıkması dahi başarı olacaktır. Eğer mucize yaratır ve ikinci olursa TFF de tebrik etmelidir!"
GÜNÜN SÖZÜ
Orada durup suya bakarak, denizi aşamazsın. Rabindranath Tagore
