Aramızdaki fark bu...
Yeniçağ 5 ay önce manşetten duyurdu; lafta Ahtapot Paul’den daha kahin olan gazeteler ise CHP’nin “yeniden tanzimi”nin, “eksen kayması” anlamına geldiğini ancak dün keşfedebildi...
Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin yeni MYK üyelerini açıklamak üzere kameraların karşısına geçtiğinde, tepeden üzerine sarkan spotlar ve mikrofon ayakları, Gülhane parkı bahçesindeki asırlık ağaçların dallarını anımsatıyordu...
Ve sanki bizler, bütün gazeteciler birer ceviz ağacıydık Gülhane Parkı’nda;
“Yapraklarımız gözlerimizdi” ve
“yüz bin gözle seyrediyorduk” (seyredebilmeliydik) olanı
biteni...
O Kasım öğleden sonrası, sanırsın
Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa
duruyordu karşımızda... Okuduğu da CHP’nin “Tanzimat fermanı”ydı
aslında...
Giderken demişti ya Deniz Baykal;
“Bu Türkiye siyasetini ve CHP’yi yeniden tanzim etmek isteyenlere imkan tanıyacak...”
Tanzimat fermanı
Gazetelere bakılırsa bir tür “Tanzimat-ı Hayriye” gerçekten de ilan
ettiği Kılıçdaroğlu’nun...
“CHP’nin yenilenmesi” için “hayırlı” işlere imza atılacak...
Malum “Tanzimat-ı Hayriye” yahut daha bilinen adıyla Gülhane Hatt-ı Hümayun’u da “devleti” yenilemek için ilan edilmişti Osmanlı’da.
Niyet “Avrupa’nın iç işlerine karışmasını ve dağılmayı önlemek”ti, “halisane” ydi, “hayırlı”ydı yani...
Niyet öyleydi de...
Kısmet “millet” modelini resmen sonlandıran “Islahat” oldu işte;
Avrupalılar iç işlerimize karışmasın diye ilan edilen Tanzimat, Avrupa’daki sperm bankalarının döllediği melez oğlanı; “Islahat”ı doğurdu!
“Osmanlı aydını” da yağmurdan kaçarken doluya tutuldu!
Devleti milletsiz bırakmanın sonu
tarihen sabit; nihayetinde bugün kendisini Avrupa’nın “yeniden tanzimine” bırakan Osmanlı yok ve “millet” olduğunu fark eden bir grubun kahramanca mücadelesiyle kurulan başka bir devlete sahibiz biz.
Devleti milletsiz bırakmanın sonu belli de siyaseti fikirsiz, ideolojisiz, ilkesiz bırakmanın sonu ucu görünmeyen bir karanlık tünel mi sanki?
Orhan Veli Kanık “Her şey birdenbire oldu” diyor;
“Birdenbire vurdu gün ışığı yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Her şey birdenbire oldu...”
Gazetecilik sınavı
Siyaset şiir gibi değil ama; hiçbir şey birden bire olmuyor özünde...
Hedef konuyor, ekip kuruluyor, o
ekibi o hedefe götürecek “plan” yapılıyor, planın “temel”i atılıyor ve sonra o “temel” üzerine kat kat bütün emeller çıkılıyor...
Ve “Gülhane Parkı’nda yapraklarından yüz bin gözle” izleyenler olup biteni, daha “temel atma töreni”nde, karılan harca bakar bakmaz görebiliyorlar üzerinde yükselecek binanın anahtar teslimindeki halini...
Tıpkı Yeniçağ’ın gördüğü gibi.
Tıpkı Yeniçağ’ın daha 5 ay önce haber verdiği gibi Tanzimatçı Mustafa Reşit Paşa’nın arkasında “sırasını bekleyen” Islahatçı Sadrazam Mehmed Emin Âli Paşa’nın durduğunu...
O zaman bizim işlerine geldiğinden ahtapot Paul’den daha kahin olan köşe kadılarına sorsan “ıslahat” da “iyi bir şey” di; “verimli” kılacaktı CHP’yi!
İyi ama ne ekersen onu biçmez misin; kime “verim” verecek bu tarla diye sormadı o gün nedense Yeniçağ’dan başka hiç kimse.
İyi ama şifre kırıcılık değil mi gazetecilik biraz da?
Salih Memecan’ın dediği türden “durduğun yerden” bakmak mı yoksa nereden bakarsan bak görebilmek mi gerçekte olanı?
Kendi yararına olanı dizayn işi mi, yoksa kamu yararına hizmet mi?
Şimdi CHP’yi böleceği umuduyla bir sevinç narası olarak atmak mı “eksen kayması” manşetini, yoksa aylar önce “tanzim” işareti verildiğinde öngörebilmek mi eksenin neden ve nasıl kayacağını?
Lafımıza geldiler ama...
Ve dün manşetler atılıyor kocaman puntolarla;
“CHP’nin ekseni kaydı”
Hadi ya!
Gerçekten mi!
12. katla, 14. kat arasındaki o kısacık boşlukta mı kaydı yani CHP; tutamadı mı hiç kimse?
Yoksa dün Ahmet Altan’ın gevrek gevrek sırıtarak yazdığı çok belli olan satırlarındaki gibi; 1923 rakımlı zirveden 2010 rakımlı çukura doğru çekelenirken mi kösteklendi?
“Rejimi dönüştürmek” isteyenlerin çelmesiyle mi tepe taklak geldi?
Öyle olmasa İhsan Dağı’ya kalır mıydı çatmak “yeni CHP”nin çatısını;
“Kemalizm gömleği çıkarmak suretiyle...”
“Yeni CHP”yi Bekir Coşkun’un değil de mesela Ahmet Altan’ın müjdeliyor
olması garip değil mi? Melih Aşık bir
yığın “endişe”ye imza atarken Taha
Akyol’un alkışlaması “tanzim edilmiş CHP”yi?
Herşey adım adım oldu
Biz bugünden kulağınıza kar suyunu kaçıralım; ne CHP’de ne de Türk siyasetinde hiçbir şey birden bire olmuş değil.
Yoksa siz hala;
Terörle mücadeleyi tümüyle TSK’nın iradesine teslim eden ve büyük yol alan REFAH-YOL’un birden bire mi bertaraf edildiğini düşünüyorsunuz?.
Sizce, partileri iktidarda olduğu halde birden bire mi “iktidar” parolasıyla “yeni” bir parti kurmaya girişti Hüsamettin Özkan ve İsmail Cem?
Bütün anketlerin yükseldiklerini gösterdiği bir zamanda, üstelik “herkesin genel başkan adayı”yken ne yani birden bire mi böldü Saadet Partisi’ni Numan Kurtulmuş?
Referandumun konusu Anayasa değişikliği olmasına rağmen birden bire mi sonuçların “hukuk devleti”ne değil de MHP’ye etkisi oturtuldu gündeme?
Ve CHP’yi Tanzim Fermanı, okyanus manzaralı bir sayfiye evinde birden bire gelen ilhamın neticesi miydi sizce?
Hatta...
Hadi bir kıyak daha yapalım, kimsenin “garantide” olmadığını hatırlatalım Tayyip Erdoğan’a;
Ahmet Altan’ın ifadesiyle “ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan milliyetçi, muhafazakâr takıntıları”na karşı birden bire mi kuruldu Erdoğan’a ve AKP’sine alternatif “AKP’msiler üretme tezgahı”?
* * *
Önder Sav’ın şahsına duydukları öfke, kırgınlık, kızgınlık, intikam hissiyle gözleri kararanlar görmekte zorlanabilirler kayıplarını ve “yeni CHP”nin misyonunun “Türk siyasetinin yeniden tanzimi”ndeki son halka olmaktan ibaret olduğunu...
Ama ya medya?
Ne derseniz 5 ay sonra yeniden bulaşalım mı burada?
++++++
Rastlantının böylesi garip değil mi
Doğal olarak AKP okunmuş-üfürülmüş bir partidir... Önüne çıkanlar çarpılıyor... Diyelim ki AKP’nin oylarını en çok bölecek olan Erbakan, “Şimdi iktidara doğru yola çıkıyoruz” dediği günün ertesi mahkemeye doğru yola çıktı... Aynı suçtan “şüpheli” Abdullah Gül Çankaya’ya çıkıp otururken, Hoca gözünü ev hapsinde açtı... Erbakan’ın yerine Numan Kurtulmuş’u getirdiler... Numan Kurtulmuş “İktidara yürüyoruz arkadaşlar” dediği an, tekerlekli sandalyedeki Erbakan kalkıp yürüdü...
*
Geride MHP vardı... Referandum’da “Evet” oyları ile “Hayır” oyları bile doğru-dürüst sayılamadı... Ama nasıl oldu bilmiyoruz MHP’nin oyları tamı tamına sayıldı ve sonuç açıklandı: “MHP barajın altında...” Aynı sandıklara atılmış, aynı kâğıda basılmış, aynı renk, aynı “hayır”lardan ne kadarının MHP’nin olduğu bilinmişti...
*
Eğer hatırlarsanız; tam genel seçim öncesi AKP’yi en çok ürküten merkez sağda bir siyasi partinin kurulması idi. Ancak ANAP ile DYP’nin birleşmesi için, iki partinin liderleri Ankara’da birbirlerini bulamamışlardı. Birbirlerine adres verdiler, önde eskort, arkada eskort, yola çıktılar, elde adres kâğıdı...
İkisi de yanlış adrese
gitti... Olmadı...
*
Ve CHP... Tam AKP’nin oyları yüzde 39’lara inip de “Baykal toparlıyor” denildiğinde, Genel Başkan’ın çorabını giyip toparlanırkenki kaseti ortaya çıktı. Kılıçdaroğlu geldi... CHP’nin oyları tırmandı... Toplumda AKP’den kurtulma umutları yeşerdiğinde ve Kılıçdaroğlu herkesi karşı oy kullanmaya çağırdığında, sen kalk kendi oy kâğıdını unut... Hadi kazadır, olabilir, insanlık halidir derken tüzüğü uygulamayı da unuttukları anlaşıldı...
*
Bence AKP iktidarının sürmesi için bu kadar rastlantı fazla... Sıradan engelleri AKP’nin kendisi temizlerken hapishanelere doldurup, asıp, kesip, biçip bertaraf ederken... Sıra siyasi partiler gibi durdurulması zor bir engele gelindiğinde devreye o kuvvetli üfürük giriyor. Rakibi çarpılırken AKP kanatlanıp uçuyor...
* Bekir Coşkun / Cumhuriyet
++++++
Belden yaylı...
CHP’de, iki taraf da birbirlerini eleştirirken, özetle “Mustafa Kemal’in partisi böyle yönetilemez” diyor. 10. Yıl Marşı’nı beğenmeyip, 100. Yıl Marşı’nı isteyenler..
Türbanı savunanlar, af isteyenler.
’Görüşler’ kan davasına dönüyor.
Duygular belirtilirken kırıcı olunuyor.
Daha doğrusu herkes birbirini ’satıyor’; yeni bir pozisyon almak zorunda kalıyor.
Siyasette bu kadar “belden yaylı” olunur mu? Siyasetin doğasında böyle bir şey yok aslında. İlkeler çok önemli.
Ama Türkiye’de bunların değeri yok.
Çünkü önümüzde genel seçimler var.
* Yalçın Bayer / Hürriyet
++++++
Sonu parlak değil
Gazeteci olarak ben CHP’deki bu süreci yaklaşık bir ay önce gördüm ve 8-9 Ekim tarihlerinde sütunuma taşıdım.
CHP’nin bölünmeye gittiğini yazdım ve başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere çok sayıda CHP’liden tepki gördüm!
Bu nedenle; kamuoyunun bugün heyecanlandığı bu konu, benim için çoktan eskidi...
Beni ARTIK sadece CHP’de bundan sonra yaşanabilecek gelişmeler
ilgilendirir...
O da ne yazık ki çok “parlak” görünmüyor!
* Mustafa Mutlu / Vatan
++++++
Post kavgası...
1960’tan önce Genel Sekreter Kasım Gülek’in partiyi Anadolu’ya açmak için yönetime karşı “demir çarık-demir asa” adlı başkaldırısının, 1970’den sonra da Genel Sekreter Bülent Ecevit’in iktidarsızlığa sıkışıp kalmış 6 oklu partiyi demokratik sola açmak için başlattığı “ak günler” meydan okuyuşunun kumaşında “koltuk kavgası” yoktu, “fikirler savaşı” vardı. CHP, inşaat teknolojisindeki gelişmeye uyarak ve Hazine yardımı ile genel merkez binasını plazaya dönüştürdü fakat 2010 yılına gelinmiş olmasına rağmen “yenilenmek ihtiyacının içine fikir koyma” geleneğini unuttu.
* Necati Doğru / Sözcü
++++++
Yeni Kemal Derviş mi
Dön dolaş gelinen nokta yine aynı...
(...) Sav’la kavgasında ibre hızla Kılıçdaroğlu’na kayıyor... Çünkü onun halk desteği ve liderlik şansı fazla... Kemal Bey daha sempatik, daha az yıpranmış bir isim... İyi ama Kemal Bey partiye nasıl bir gelecek vaat ediyor? Seçildikten sonra sürekli olarak AKP’nin önünü açan mesajlar vermedi mi? Partiye tek başına hakim olduğunda nasıl bir çizgi izleyecek? Yeni bir Kemal Derviş mi olacak? Genel seçime 7 ay kala bu sorular zihinleri fena halde kurcalayacaktır. Kılıçaroğlu’nun tabana güven vermesi ve iktidar şansını arttırması için Baykal ve Baykalcılarla ittifakı zorunludur. Yoksa ufalanır gider...
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
MİNİ YORUM
Zincirleme tasfiye
Arayan arayana, gittin, gördün, konuştun, yazdın söyle bakalım “Ne oluyor MHP’de?”
CHP’den sıra gelirse yazacağız...
Ama zaten bu sırayla yazmakta fayda var. MHP’de ne olduğunu anlamak için CHP’de ne olduğunu görebilmek gerekiyor çünkü önce. Çünkü belki de MHP’de olan şey, CHP’de yaşananın kendi partilerinde tekerrürünü önlemek çabasıdır herşeyden önce!