Aptallık ötesi hâl!

Tarih, Türklerin, özellikle 2000’li yıllarda “gaflet” sınırını aşan birtakım insanlardan oluştuğunu yazacak...

24 Nisan 2008 günü Ermenistan’ın başkenti Erivan’da ne oldu? Gazeteden al haberi...
“Ermenistan’ın başkenti Erivan’da sözde Ermeni soykırımı iddialarının 93. yıldönümünde gerçekleştirilen resmi anma töreni kapsamında tören alanına Türk bayrağı serilerek çiğnendi. Erivan’da önceki gün de yapılan gösterilerde Türk bayrağı yakılmıştı.”
Habere önem kazandıran bir de fotoğraf... Yere serilen Türk bayrağının çiğnenişi... Fotoğrafları dünyaya dağıtan uluslararası yabancı iki ajans: Reuters ve AFP
Peki aynı gün İstanbul’da ne oldu?
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nin Bilgi Üniversite’sinde düzenlediği toplantıda yurtdışındaki Ermenilerin sözcüleri ile bazı “aydınlar” Türkiye’de, Ermenilere soykırım yapıldığını söylediler. Tarih, Türklerin, özellikle 2000’li yıllarda “gaflet” sınırını aşan birtakım insanlardan oluştuğunu yazacak...
Adam Erivan’da Türk bayrağını yere serip çiğneyecek, bazıları da İstanbul’da Türklerin “Soykırım yaptıklarını korkmadan söylüyorum!” diyecek, Dışişleri Bakanı Ali Babacan da gagasında zeytin dalı, Erivan semalarında barış güvercini olup kanat çırpacak, süzülüp uçacak...

* * *

Sayın Bakanımız, Ermeni Dışişleri Bakanı’na Nalbantyan’a görevine başladığı için kutlama bir mesajı göndermiş ve şöyle demiş:
“Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin normalleştirilmesi amacıyla diyaloğa hazır olduğumuzu belirttim.”
Adam da kibar adam. İnce Ermeni, bizim bakanı karşılıksız bırakır mı?
Hemen yere, ayaklar altına, Türk bayrağını sererek diyalog ve dostluğun nasıl başlayacağını göstermiş.
Peki, biz ne mi yaptık?
Hiççççç, ne yapacağız ki?
Bir şey yapmamız mı gerekiyor?
Aziz Nesin ne demişti?
Türklerin yüzde 65’i aptal demişti.
Ne yüzde 65’i?
Sadece aptal olsalar iyi...
Bayrağının yerde çiğnenmesine katlananlar sadece aptal olamazlar. Çocukluğumuzda Kadıköy’de bir Rum berber; anlatırlardı; rivayete göre, işgal altında Türk bayrağını öyle bir asmıştı ki!
Mahallenin eskileri, başta kadınlar, bunu asla affetmediler, çocuklara o berbere gitmeyi yasaklamışlardı.
Nereden nereye?
Küreselleşen dünyada bayrağın kıymeti harbiyesi nedir ki?
Hele Türk bayrağıysa!
Boyalı biz bez!
* Hasan Pulur/ Milliyet

+++++

Emre Ulaş’tan Resmi Gaste

Radikal okurlarının “Cilalı Taş Devri” ile “Babalar” adlı karikatür bantlarından tanıdıkları Emre Ulaş ve arkadaşları, yeni bir mizah yayınına imza attı.
Ulaş, “Haftalık Yarı Resmi Gaste” adlı derginin içeriğiyle ilgili olarak şöyle konuştu:
“Gelip geçici güncel olayların gerçek gündemi ve can alıcı sorunları gölgelemesine karşı durmaya çalışacağız. Rahatsız olduğumuz her şeye muhalif olacağız.”
Emre Ulaş, “Bugün artık iktidarın tescilli medyası var. Dolayısıyla ’medya aktörleri’ de en az politikacılar kadar çizilmeyi hak ediyor” dedi. Mizahseverlerin yanı sıra medyayı yakından takip edenlerin de ilgisini çekebilecek dergi bütün gazete bayilerinde bulunabilir. Ayrıntılı bilgi
ise derginin internet sitesi ’resmigaste.com’da.
* Milliyet


+++++

İyi ki dönmüşüm

Koskoca adamların, hiç utanıp sıkılmadan, “Tamam, bizim adamımız bir yaramazlık yapmış olabilir ama sizin adamlarınız da yaramazlık yapmıyor mu?” diye kendilerini savunduklarını gördükçe... İyi ki dönmüşüm diyorum...
Bir zamanlar konuşmalarını “Sartre’ın Nobel’i ret konuşması” nı dinler gibi heyecanla dinlediğim saygıdeğer insan Abdurrahman Dilipak’ın, bu kadar yüz kızartıcı bir olay karşısında “Belki kıza nikah yapmıştır” gibi bir mazereti dile getirdiğini gördükçe... İyi ki dönmüşüm diyorum...
“Güzel ahlakı tamamlamak” için gönderilmiş bir önderin davasının, bırakın güzel ahlakı, ahlakın kendisini paçavra eden adamların eline düştüğünü gördükçe... İyi ki dönmüşüm diyorum...
Bugün “Konu yargıdadır” diye ortalığın tozunu attıranların, daha dün ortada bir yargı kararı falan olmadığı halde “Ergenekoncular pornocu çıktı” diye manşet attığını gördükçe... İyi ki dönmüşüm diyorum...
Kendisine köşe açıp sözüm ona İslam davasını savundurdukları bir yazarın, “yeryüzünün en aşağılık suçunu işlediği iddiasıyla tutuklanmış” olması karşısında biraz utanıp sıkılmak, şöyle sessiz bir “Tövbe estağfurullah” çekmek yerine, bin dereden su getiren sıkılmazları gördükçe... İyi ki dönmüşüm diyorum...
“Biz Müslümanların gür sesiyiz” diyerek hava basan adamların, bırakın İslam’ı, insanlığın bile kabullenemeyeceği iğrenç bir suçlamayla karşı karşıya kaldıklarında, “Ama manken kız da tostumu yedim bekliyorum diye mesaj atmıştı” gibi abuk bir savunmayla kendilerini temize çıkartma gayretlerini gördükçe... İyi ki dönmüşüm diyorum...
Kendi gettolarından birinin karşılaştığı küçük ya da büyük her türlü suçlama karşısında “Komplodur komplo” diyen ve böylece kendilerini rahatlatan adam ya da kadınları gördükçe... İyi ki dönmüşüm diyorum...
* Ahmet Hakan / Hürriyet


+++++

Hasan Cemal’e tanı kondu

Birçok gazeteciyle birlikte bendenize de gönderilmiş bir “doktor raporu” var. Büyük olasılıkla doktor olmamasına karşın Mehmet Altuğ hazırlamış raporu ve “Hasan Cemal” adıyla gazete köşelerinde yazılar falan yazan bir şahsa “darbe depresyonu” tanısı koymuş. Tedavi yöntemi olarak da yurtdışına çıkıp gezmesini önermiş. Rapor şöyle:
“Yıllardır herkesi ezbercilikle itham ettin durdun. Şimdi tutturmuşsun; sivil darbe, askeri darbe, post modern darbe, her yere kon darbesi.
Sonuncusunun guguk pardon hukuk darbesi olduğuna karar verdin. Başka ezberin yok mu senin. Gençliğindeki Marksist darbecilik çağından kalma kafana yediğin bir darbe, sende kronik bir araz bırakmış olmalı.
Kırık plak gibi darbe söyleminin dışına çıkamıyorsun. Her zaman olduğu gibi çık git biraz yurtdışına, gezdirsinler seni. Ciddi bir hava değişimine ihtiyacın var, iyi gelir. Döndüğünde darbe olmadığını görür rahatlarsın. Aksi halde depresyona gireceksin. Sağlıcakla kal.”
Bu durumda bir rapor da bizden olsun; güvenilir kaynaklardan edindiğimiz “polis raporu” na göre Hasan Cemal’in oturduğu mahalleye egzozu patlak taşıtların girişine izin verilmiyormuş ve çocukların sokakta çata-pat oynaması kesinlikle yasaklanmış !
* Deniz Som / Cumhuriyet


+++++

Al sana IMF mektubu...

IMF Başkanı
Sayın
Dominique Strauss-Kahn
*
Değerli Başkan...
Siz burnunuzu sokana kadar, sürünerek de olsa yürüyen bir sistemimiz vardı.
Bi düzelttiniz...
Komple iflas etti.
Çünkü, siz emeklilik yaşını 65’e çekince, ahali de sigortalılık yaşını 1’e çekti!
Henüz doğmamış çocuğunun ultrason fotoğrafını getirip, sigortalı yapan bile var.
- Bu ne?
- Pipi.
- Onu sormuyorum birader, neci?
- Frezeci!
Diyeceksiniz ki, öyle şey olur mu?
Bizce de olmaz...
Hatta tam “Öyle şey olur mu” demeye hazırlanıyorduk ki, Başbakanımız ATO Başkanı’nı kolundan yakalayıp, “Bizim Memo’nun kaydını yaptın mı?” diye sordu.
Memo, Cumhurbaşkanı’nın oğlu.
Mısır tüccarı.
15 yaşında.
E, 15 yaşında mısır tüccarı olursa, 5 yaşında finansman müdürü neden olmasın?
Ok yaydan çıktı tabii...
Şu anda bizim mahalle berberine kayıtlı 873 çocuk var. Berber tıraşı bıraktı, çocuk başına 500 liradan kayıt yapıyor. Sayenizde “sigorta hava parası” diye bir şey çıktı başımıza... Masraflar 260 lira filan tutuyor, 240’ar lira yelken... Bakkalda çırak patlaması yaşanıyor. Ana babalar aniden hücum etti, 350 sene reklam çekmeye yetecek kadar bebek yıldızımız oldu.
Üstelik...
Bu yasa, mahkemeden dönecek. 65 yaş emelinize ulaşamayacaksınız. Ama millet, fırsat bu fırsat, 1 yaş emeline ulaştı... Yarın öbür gün yasa iptal edilince, “mezarda emeklilik” hikaye olacak. “Kundakta sigortalılık” baki kalacak.
Yani, tam battık.
Başta, siz ve sizden akıl alan hükümetimiz olmak üzere, emeği geçen bütün heyetinizi tebrik ederim.
TC vatandaşı Yılmaz.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet

Yazarın Diğer Yazıları