Apo’nun paltosu
Geçtiğimiz günlerde Twitter’da Sırrı Sakık’ın, Bahçeli için, “Elinde iple dolaşıp Öcalan’ı as diyen Bahçeli, sen bu saatten sonra assan assan Sayın Öcalan’ın paltosunu vestiyere asarsın” demişti. Sakık’ın kestiği bu racon ‘Gogol’un Paltosu’ hatırlattı.
’Gogol’un Paltosu’ndan çıkanlarla ‘Apo’nun Paltosu’ndan çıkanları mukayese etmeyi denedim, baktım ki mukayesesi mümkün olmuyor.
‘Gogol’un Paltosu’ndan kelimeler dökülüyor, her birisi birbirinden güzel kelimeler.
‘Apo’nun Paltosu’ndan ise yalnızca kan ve o kanın müsebbipleri dökülüyor.
Sakık ve onun gibiler bir zamanlar bir semt ocak başkanımıza söylemeğe cesaret edemediklerini bugün Twitter’da MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye söyleyebiliyor.
Sakık’ın buna cesaret edebiliyor olması şüphesiz iki taraflı bir realitenin ürünü.
Realitenin bir tarafında Sakık’ın ve temsil ettiği ihânetin nasıl bir psikolojik rahatlık ve hatta üstünlüğe kavuştuğu var.
Diğer tarafında ise MHP’nin bu süreçte üstlenmesi gereken rolü nasıl ıskaladığı çıkıyor.
***
‘Apo’nun Paltosu’ndan çıkanlar Sakık ve Bahçeli arasındaki muhtemel ‘vestiyer polemiği’nden ibâret değil elbette.
‘Apo’nun Paltosu’ndan ve müzâkerecilerin zabıtlarından bölünmüş bir Türkiye’nin planları ve planlayıcıları çıkıyor.
‘Apo’nun Paltosu’ndan, bin yıllık bir kardeşlik hukukunun ve bir arada yaşama irâdesinin içine konulan patlayıcılar ve patlatıcılar çıkıyor.
‘Apo’nun Paltosu’ndan, Türk kavramı ile Türk milletine aidiyetleriyle ilgili birikmiş kompleksler ve hesaplaşmaların alenî ve küstah imzaları çıkıyor.
‘Apo’nun Paltosu’ndan, ve mektuplarından TBMM ile PKK’yı eşit bir statüye kavuşturma gayretleri karşısında karanlık bir sessizliğe kavuşmuş Türkiye çıkıyor.
‘Apo’nun Paltosu’ndan, sızan kanla birlikte, çözüm ve barış adı altında birbirinden koparılan iki kardeş toplum çıkıyor. Türk’ün ve Kürt’ün bin yıldır aklına gelmeyen bir fitne kazanının altına yakılan ve her gün daha da güçlendirilen bir ateş çıkıyor.
‘Apo’nun Paltosu’ndan, bir lacivert takım elbise ve kravat ile Ankara yolu çıkıyor ve tabii Ankara’daki karşılama töreninde sıraya girmek için bekleyen bir ihanet taburunun bir kısmı net diğer kısmı flû portreleri çıkıyor.
‘Apo’nun Paltosu’ndan, on yıllık duble yol iktidarı AKP’nin Türkiye’yi nasıl bir mayınlı araziye dönüştürebileceğinin gecikmiş argümanları çıkıyor.
‘Apo’nun Paltosu’ndan, binlerce yıllık devlet geleneği olan ve Osmanlı İmparatorluğunun devamı Türkiye Cumhuriyeti devletinin dağdaki üç-beş çakala, üç-beş sırtlana ve onların İmralı’daki elebaşlarına teslim oluşu çıkıyor, bir yılı aşkın bir zamandır örgütün elinden kurtaramadığı asker-polis ve kaymakamını İmralı’nın himmetiyle ve rezil bir fotoğraf eşliğinde ‘özlenen tablo’ olarak Türk milletine sunan Türk kompleksli medya çıkıyor.
‘Apo’nun Paltosu’ndan, millî dinamikleri örselenmiş, dibâcesinin altı oyulan bir Türkiye çıkıyor.
‘Apo’nun Paltosu’ndan, Orta Doğu’da büyük Türkiye çıkaracağını iddia edenlerin kendi sınırları içinde ufalışları çıkıyor. ‘Apo’nun Paltosu’ndan yerde kalan şehit kanları sızıyor. ‘Apo’nun Paltosu’ndan başkanlık sistemi çıkıyor. ‘Apo’nun Paltosu’ndan yakın zamanlarda sınırları değişecek bir Türkiye çıkıyor. ‘Apo’nun Paltosu’ndan Türkiye’nin güney sınırlarında sıfır sorunun yerini alacak olan sorunlardan ibâret kuvvetler çıkıyor. ‘Apo’nun Paltosu’ndan bin yıllık Türkiye’nin yerini alacak bir federe devletler topluluğu çıkıyor. ‘Apo’nun Paltosu’ndan büyük sosyolojik çözülmelerin tohumları saçılıyor. ‘Apo’nun Paltosu’ndan Türkiye’nin kendine olan güven kaybı çıkıyor.
‘Apo’nun Paltosu’ndan daha çok ihanet portresi ve projesi çıkacak ve işin vahim tarafı bu projelerin uygulayıcılarının bizzat Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve bürokrasisinin olması ve bunların ‘İmralı postası’ gibi çalışması. Daha evvel bir soru sormuştuk, “Türkler neredeler?” diye.. Tekrarlayalım bu soruyu: Bu paltoyu ters yüz edecek “Türkler neredeler?”