Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

AP seçimlerinde Türkiye karşıtlığı!

AB üyesi 27 ülkede 4-7 Haziran tarihlerinde AP seçimleri yapıldı. Türkiye, bu seçimlerin en önemli malzemesiydi. AB’li siyasiler, kriz, işsizlik, sağlık, güvenlik gibi hayati konularda mesaj vermeyi bir kenara bırakarak, kampanyalarını Türkiye üzerine kurdular. Böylece AB’de daha önce yapılan seçimlerde hiç görülmediği kadar Türkiye aleyhtarlığı yapıldı. 785 Avrupa Parlamentosu vekilini seçmek için Avrupa’daki siyasi partilerin yaptıkları kampanyaya damgayı Türkiye karşıtlığı, vurduğu söylenebilir. Burada sorun AB’deki bazı siyasi partilerin Türkiye karşıtı olması değil Türkiye karşıtlığının AB’de oy sağlayan bir kaynak haline gelmesidir. Bu olgu, sonuç olarak Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine siyasilerden daha çok, halkta güçlü bir karşı çıkış olduğunu göstermektedir.
İşin bir başka ilgi çekici yanı da yapılan bu seçimlerle Türkiye’nin doğrudan hiç bir ilgisinin bulunmamasıydı. Çünkü bu seçimlerde, Türkiye’nin AB’ye tam üye olması oylanmıyor, Türkiye vatandaşları da oy kullanmıyordu. Ancak, Avrupalı siyasiler, Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasına karşı olan vatandaşlarının sayısının %70’lerin üstünde olduğunu tespit ettikten sonra, Türkiye karşıtlığını seçim kampanyalarının bir numaralı konusu haline getirmişlerdir.


Türkiye karşıtı söylemler!
Vatan gazetesinde de yer alan ve AP seçim kampanyaları sırasında Avrupa’da Türkiye aleyhtarı işlenen başlıca tezler şunlardır:
-Merkel ve Sarkozy, “AB’nin, hareket edebilmesi için sınırlara ihtiyacı var. Sınırsız genişleme mümkün değil” iddiasında bulunmuşlardır.
-AP’nin Alman Başkanı Hans-Gert Pöttering de, “AB’nin Türkiye’nin tam üyeliğine dayanabilecek güçte olmadığını” ileri sürerek “Türkiye ile özel bir ilişki oluşturmalı. Türkiye’nin tam üyeliğinin, Avrupa için siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan büyük bir iddia olduğunu düşünüyorum” demiştir.
-Fransa’da Sosyalist Parti Genel Başkanı Martine Aubry, daha önceki söylemlerinin aksine “Türkiye’nin AB’ye üye olmasından yana değiliz. Ama müzakereler devam etmeli” görüşünü dile getirmiştir.
-Almanya Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) seçim programında “CDU, Türkiye’nin AB üyeliğini reddetmektedir. Aday ülkeler düşünce özgürlüğü, kadın erkek eşitliği, azınlıkların korunması ve inanç özgürlüğü gibi konularda üyelik kriterlerini yerine getirmeliler.”
-Avusturya’daki aşırı sağcı Özgürlükçüler Partisi (FPÖ), kampanyasının merkezine “Türkiye’yi Avrupa’da istemiyoruz” sloganını koymuştur.
-İngiltere’de, aşırı sağcı BNP, Türkiye’nin AB üyesi olması halinde milyonlarca Türk’ün İngiltere’yi “işgal” edeceği görüşünü ileri sürmüştür. Bu nedenle de Türkiye’nin üyeliğini savunmanın “Vatan hainliği” olduğunu söylemiştir.
-Bulgaristan, ATAKA Partisi de “AB’de Türkler’e asla yer yok!” sloganı üzerinden seçim kampanyasını yürütmüştür.
2009 AP seçimlerine katılım oranı %43,09 ile tarihin en düşük düzeyinde gerçekleşmiştir. Katılım oranı 2004 yılında %45,47 idi. Seçime katılım düşüklüğü, AB heyecanının Avrupa’daki mevcut halini göstermektedir. AP seçimleri, gerçekte AB seçimi değil, adeta Türkiye ile birlikte ulusal konuların oylandığı seçimler olmuştur. Bu seçimlerin AB’nin hem varlığı ve meşruiyetini hem de geleceğini sorgulayacak sonuçları olacaktır. Yine bu seçim sonuçları bir Avrupalı siyasetçinin de belirttiği gibi “Türkiye’nin gelecek on yıl içinde AB üyesi olmasından duyulan büyük korkuyu” yansıttığını da göstermektedir.
Türkiye’ye gelince “ev ödevini” yapar, “ya gireceğiz ya gireceğiz” sloganına iyi sarılır ve mevcut iktidarını da muhafaza ederse, AB’ye tam üyelik konusunda önünün sonuna kadar açık olduğu söylenebilir(!) Ha gayret...!

Yazarın Diğer Yazıları