Anti-laik çete çökertildi
Siz kalkıp, hukuki sürecin daha başlamadığı bir olay için ’Çeteyi çökerttik’ derseniz, bir başkasının da bunu söyleme hakkı doğmaz mı?
Önceki gün gazetenin birinci sayfasını hazırlarken, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Ergenekon” ile ilgili sözleri önümüze geldi.
Habere göre Erdoğan, milletvekillerine “Biz Ergenekon çetesini çökerttik, AKP davası ondan açıldı” demiş.
“Ne mantıksız ve kendileri açısından ne kadar talihsiz bir açıklama” diye düşündüm.
Tabii Başbakan söylediği için birinci sayfaya koyma kararı aldık.
Yazımı yazdıktan sonra aşağıya, birinci sayfanın başına gittim.
Erdoğan’ın Ergenekon sözleri birinci sayfada yoktu.
Arkadaşlar, “AKP Grup Başkanlığı o sözleri yalanladı” dediler.
Ya “Tarlalarımıza bereket ekiyorlar” sözleri?
Onların teyidini aldıklarını ilettiler.
Ancak dün birçok gazete aynı sözleri Ertuğrul Günay’ın ağzından manşetlerine taşımışlardı.
* * *
Dün haberleri okurken kendi kendime düşündüm.
Acaba bu Ergenekon ilişkisinden ne gibi medet umuluyor?
Anayasasında “hukuk devleti” yazan bir ülkenin başbakanı bu sözleri söylemez.
Çünkü o bunu söylerse, karşısındaki de çıkar şunu söyler:
“Sayın Başbakan, Ergenekon dediğiniz davanın daha iddianamesi bile yok. Siz kalkıp, hukuki sürecin daha başlamadığı bir olay için ’Çeteyi çökerttik’ derseniz, bir başkasının da şunu söyleme hakkı doğmaz mı?: O zaman, Cumhuriyet Başsavcısı da, anti-laik çeteyi çökertti.”
Diyebilir mi?
Hayır diyemez.
Çünkü, iddianame hukuki sürecin ilk adımıdır.
Yani, yazımın başlığı, ciddi bir yanlışa provokatif biçimde dikkat çekmekten başka anlam taşımıyor.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, AKP hakkında iddiasını ortaya koymuştur.
Dolayısıyla bu aşamada kimse çıkıp, “Anti-laik çete çökertildi” gibi bir lafı telaffuz edemez.
Peki, Ergenekon?
Dikkat... Orada daha iddia bile yok.
AKP Grubu’nun o sözleri yalanlaması, bu mantıksız ve hukuk dışı sözlerin sorumluluğunun Ertuğrul Günay’ın belagat sanatına kalması iyi olmuştur.
Neticede bu hezeyanın müellifi, başbakan değil, sadece bakandır.
* * *
O sözlerin mantık sıralaması da doğru değildir.
Eğer, “Ergenekon çetesi çökertildiği için AKP’yi kapatma davasının açıldığı gibi” bir mantık sıralaması yapılıyorsa, bir başkası da aynı saçmalıkta şu iddiayı ortaya atabilir.
Ergenekon operasyonu daha 6-7 ay önce ortaya çıktı. Yargıtay Başsavcılarının AKP ile ilgili delil toplamaya başlaması ise 2003 yılına uzanıyor. Yani geride aynı yolda çalışma yapan iki başsavcı daha var. Yargıtay AKP’yi kapatmak için çalışmalara başladığı için, hükümet de Ergenekon iddialarını ortaya attı.
Bu iddia ortaya atılabilir mi?
Ertuğrul Günay’ın mantığından gidersek atılabilir.
Ama benim mantığıma göre kesinlikle atılamaz.
* Ertuğrul Özkök / Hürriyet
+++++
İktidar Karşı İhtilali Gerçekleştiriyor...
Devrim ya da karşıdevrim ille de iktidara karşı yapılmaz...
İktidardayken de gerçekleştirilebilir...
AKP, iktidardayken bir İslamcı karşıdevrimi gerçekleştiriyor...
Nasıl?..
*
AKP diyor ki:
- Ben hukuku, anayasayı, yargıyı tanımıyorum...
Nedir bunun adı?.. Karşıdevrim darbesi...
Bir demokraside üç erk olduğu söylenir:
Yasama..
Yürütme..
Yargı..
İlk ikisini ele geçiren AKP iktidarı üçüncüyü tanımıyor...
*
Kimse kimseyi aldatmasın...
Karşıdevrimdir bunun adı...
Karşı ihtilaldir...
Kurulu hukuk düzenini değiştirmektir...
AKP iktidarı devlet hukukunu tanımıyor...
AKP iktidarı anayasayı tanımıyor...
AKP iktidarı kanun tanımıyor...
AKP iktidarı yargıyı tanımıyor...
AKP iktidarı başsavcıyı tanımıyor...
Diyor ki:
- Ben milli iradeyim, başka hiçbir kuvveti tanımıyorum...
*
Türkiye Cumhuriyeti kurulurken temel özdeyiş neydi:
“- Hâkimiyet (egemenlik) bilâ kayd-ü şart (kayıtsız şartsız) milletindir (ulusundur)...”
Hâkimiyet (egemenlik) nedir?..
’Milli irade’midir?..
Değildir...
Ulusal egemenlik, devlet erkinin dinden ya da yabancı bir güçten değil, milletten kaynaklandığını ve bağımsızlığını belirtir...
Milletle hükümet, hâkimiyetle milli irade, daha başka deyişle siyasal iktidar arasında eşitlik yoktur...
Üst - alt ilişkisi vardır...
*
Bir siyasal iktidar kendisini ’milli hâkimiyet’(egemenlik) ile özdeş görmeye başladı mı ’dikta rejimi tohumlanıyor’demektir...
Bir siyasal iktidar kendisini milli iradeyle eşdeğerli sayıyorsa ve hele ’yasama - yürütme - yargı’erklerinin kendi partisinde bütünleştiğini sanıyorsa, devlette demokrasinin kökü kazınıyor demektir...
*
Ne var ki ülkemizde sözün ve diyaloğun çok partili rejim kapsamında ortadan kalktığı gözlemleniyor...
AKP yüzde 46.5 oyla iktidara geçtikten sonra muhalefetle bütün köprüleri atarak ’İslamcı karşı ihtilalin’yatırımlarına yönelmiştir.
Şimdi yargı erki harekete geçip de başsavcı yasalara göre iddianamesini mi hazırladı?..
Artık hukuka paydos...
Yargıya dur..
Başsavcıya ölüm...
*
Düş değil bu...
Eski Meclis Başkanı Arınç ne dedi:
“- Başsavcıya ölüm!..”
İktidardaki AKP Atatürk’ün laik Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı ihtilali gündemine oturttu..
Gerçek budur!..
* İlhan Selçuk/ Cumhuriyet
+++++
Vatan hainleri
Sayın Başbakan bizim uyarılarımızı ve çağrılarımızı art niyetli buluyor...
Peki, AK Parti’ye yakın liberal aydınlar, parti içinde ekonomiden anlayanlar, yakın sermaye, bazı kanaat önderleri bu tabloyu göremiyor mu?
Görüyor ve biliyor.
Başbakan’a ne çağrısı yapıyorlar?
“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da çetecidir...! Görevden al... Anayasayı değiştir...! Bu gerilimi daha da arttır ve oya tahvil et..!”
Tarih bir gün, taammüden, yaptığınız bu kampanyayı yazacak.
Başbakan’a yaptığınız çağrılar sorumsuzluk ötesidir.
Türkiye’yi seven SORUMLULUK sahibi hiç kimse böylesi bir yıkıcı dalga kapıdayken, olası sosyal etkilerini de gözardı ederek, bir zümrenin veya şahsının çıkarı için böyle davranamaz.
*Serdar Akinan /Akşam
+++++
Demokratlar panikte
Kendilerine “demokrat” diyen yazarların hiçbiri ise yorumlarında hukuku gözetmiyor; tek kriter AKP’nin haklarını savunmak, hatta çoğu zaman AKP’den daha fazla savunuyor görünmek. Onlar, objektiflikten tamamen şaşmış durumdalar.
Bu kadar yorumcu, köşe yazarı AKP davasının seyrini bilmiyor mu? Eğer bu hukuk sistemi Refah Partisi’ni kapattıysa, AKP’nin de kapatılması gerekiyor. Elbette bunun farkındalar, ama yazmıyorlar.
Bu durumun tek bir açıklaması olabilir: Kendilerine AKP’yle beraber yeni bir kimlik edinen ve yıldızları parlayanlar, bundan böyle varlık sebeplerinin partinin kapanmasıyla beraber ortadan kalktığını düşünüyorlar.
Aslında bu AKP’ye de ihanet. Bugün verdikleri destek AKP’yi savunmak ya da bir demokrasi mücadelesi için değil. Kendi bireysel geleceklerini, maaşlarını, bu dönemden sağladıkları rantları garanti altına almak.
Başından beri AKP’yi desteklerken de demokrasiyi falan düşündükleri, ilkeli davrandıkları yoktu. Sadece bir işadamı gibi yatırım yaptılar ve AKP hükümeti boyunca büyük paralar kazandı birçok yazar. Transferler yapıldı, köşeler yer değiştirdi, yeni yeni figürler çıktı ve piyasaya hakim oldular. Görevlere atandılar, Köşk’e, özel uçakla gezilere davet edildiler. Bu uğurda da inanmadıkları her şeyi yazmaktan hiç çekince görmediler.
Bugün de inandıkları AKP’nin kapanacağı. Bunu bizzat bu yazarların kendi aralarındaki konuşmalarından biliyorum. Ama hiçbirini bunu dillendirmiyor. Yine inanmadıkları bir şeyi yazıyorlar ve büyük söylemler atıyorlar; demokrasiden fazlan bahsederek kafa karıştırmaya çalışıyorlar.
Yeter ki kendilerinden vazgeçilmesin... Panik o günlerin bitecek olmasından dolayı...
Bilmem yanılıyor muyum? Emre Aköz, İsmet Berkan, Fehmi Koru, Salih Memecan’a falan haksızlık mı ediyorum.
* Oray Eğin / Akşam