Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Anket ve düşündürdükleri!

Metropol Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi adlı kuruluşun yaptığı son seçim anketine göre bugün seçim olsa seçmenlerin yüzde 51’i AKP’ye, yüzde 9,5’i CHP’ye, yüzde 6,6’sı MHP’ye oy vereceklerini ifade etmişler. En güvenilir lider olarak yüzde 51.9’la Tayip Erdoğan geliyormuş. Halkın yüzde 58’i hayatından memnunmuş, memnuniyetsizlerin oranı yüzde 24,3’müş. AB üyeliğini destekleyenlerin oranı yüzde 69,1’miş.
Metropol Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi kurucularından Prof. Dr. Özer Sancar, AKP “Bu trend devam ederse yüzde 60’ları yakalar. Belediye oranı yüzde 90’lara ulaşabilir” demiş.

AKP neden yükselir?
Anketin hedef kitlesi, uygulanan yöntem ve yönlendirici yanları tartışılabilir. Ancak bu durum gerçeği değiştirir nitelikte değildir. Sorun AKP’nin seçmenden şu kadar yüksek ya da şu kadar düşük oy alması da değildir. Sorulması gereken soru şudur; AKP neden her gelişmeden sonra kamuoyu nezdinde itibarını yükseltirken muhalefet tam aksine her meydana gelen olay sonrası itibar kaybına uğramaktadır.
Hatırlatalım AKP’nin kapatılma tartışmaları sürerken, AKP kapatılırsa aynı siyasilerin kuracağı bir partinin sonuçta yüzde 60-70 oy alarak yeniden iktidar olacağından söz ediliyordu. AKP kapatılmadı, ama buna rağmen AKP’nin oylarını en az on puan artırdığı görülüyor. Hem kapatıldığında hem kapatılmadığında bir partinin oyunun artması akli kurallarla açıklanacak bir olgu değildir.

E-muhtıra ve kapatma
davasının rolü!

Acaba AKP’nin sürekli yükselen performansı yalnızca uyguladığı sosyal ve ekonomik politikaların ürünü müdür? Ya da AKP’nin seçmenden bu kadar yüksek oy almasının nedeni TSK’nın verdiği e-muhtıralarla Anayasa Mahkemesi’nce açılan kapatma davaları mıdır?
Başından söyleyelim muhalefet partilerinin yaptığı gibi AKP’nin yükselişi gibi çok yönlü bir olguyu kapatma ya da muhtıralara bağlamak çok doğru değildir. Bu olgu çok daha ciddi bir biçimde irdelenmeye muhtaçtır. AKP’nin farklılığını, imkânlarını, yöntemlerini, iç ve dış siyasi ve ekonomik bağlantılarını görmeden AKP’nin “yükselme” olgusunu açıklamak mümkün değildir.
Köşemizin el verdiği ölçüde bu hususa kısaca değinelim!
1. Bir defa AKP klasik bir siyasi parti değildir. AKP kendisine gönül verenler yönünden bir biat, ekonomik beklenti içinde olanlar yönünden bir çıkar, dinsel hassasiyet içinde olanlar yönündense bir inanç alanıdır.
2. AKP, bilindiği gibi diğer siyasi partilerin, daha çok da CHP ve MHP’nin bilmediği, anlamadığı ve anlamak da istemediği yöntemlerle çalışmaktadır.
3. AKP, Türkiye’deki tek parti dönemi hariç ilk kez hayatın her alanına mutlak hâkimiyetini yayan siyasi bir parti olmuştur.
4. İktidar partisi AKP altı yıllık süre içinde parti televizyonları, parti gazeteleri, parti STK’ları, parti burjuvası, parti aydını, parti sendikası, parti bürokrasisi oluşturmuştur. Devlet cihazını kayıtsız şartsız elinde tutan iktidar, devlet bürokrasisini parti bürokrasisine çevirmiştir.
5. AKP’nin işbaşına gelmesiyle birlikte Türkiye’de kamu mülkiyeti önemli ölçüde el değiştirmiştir. Birçoğu Cumhuriyet’le yaşıt kamu kuruluşları büyük ölçüde AKP’yi içeriden ve dışarıdan destekleyenlere “özelleştirme” yoluyla devredilmiştir. Kamu kuruluşları bir anlamda yalnızca özelleştirilmemiş, aynı zamanda AKP’lileştirilmiştir.

Dişli: “Fedakârlık ve
feragat” abidesi!

AKP yandaşı yayın organı ve araştırma merkezlerinin anketlerinden bir seçim olsa baraj sorunu olmayan tek parti olarak gösterdikleri AKP, böyle bir altyapının üstünde oturmaktadır.
Dikkat edilirse her yolsuzluk, her anti-laik ve her kadrolaşma suçlaması AKP’yi biraz daha güçlendirmektedir. Bunun nedeni bugün Türkiye’de önemli olanın rüşvet, yolsuzluk ve çürümüşlük değil olan bitenin halka nasıl yansıtıldığıdır. Bu konuda Şaban Dişli olayı ilginç bir örnektir. Rüşvet iddialarıyla istifa etmek zorunda kalan AKP Genel Başkan Yardımcısı “fedakârlık ve feragat” abidesi şahıs olarak kamuoyuna sunulmuştur. Önemli olan rüşvet ya da yolsuzluğun bir gerçek olmasından ziyade kamu vicdanında nasıl yankı bulduğuyla ilgilidir. Kamu vicdanı da AKP’nin kitle iletişim ve ulaşım makinesi tarafından denetim altında tutulduğu sürece sorun yoktur. Bilindiği gibi en kötü yolsuzluğu, en lanetlenecek tutumu, en eğriyi doğru göstermek bu araçlarla çok kolaydır.
Bilinmelidir ki, fikir, proje ve hizmetlerin seçim sonuçlarına etkisi eskiye oranla giderek düşmektedir. Günümüzde sade vatandaşların kararlarının yüzde 51’ini umutlar, kalan kısmını da sosyal psikolojik rüzgâr tayin etmektedir. Vatandaşların umutlarını ve psikolojisini etkili bir biçimde yönetebilenler, halktan her şeye rağmen büyük destek görebilmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları