Ankara’nın seçimi ya da Faşizme karşı omuz omuza!
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne düzenlenen illegal baskını ve sonrasında yaşananları izlerken kendi kendime sordum:
Ankara’da yaşıyor olsam, sadece ODTÜ’de değil şehrin birçok noktasında, birçok farklı mecrada benzeri barbarlıkla muhatap olmak durumunda kalan Ankaralıların yerinde olsam ne yapardım?
Tıpkı İstanbul’da “Gezi” kanunsuzluğunu, vicdansızlığını izlerken yaptığım gibi uzun uzun düşünür ve bir karara varmaya çalışırdım herhalde:
Ne istiyorum?
Daha doğru olan soru:
Önce ne istiyorum?
Önceliğim yaşadığım şehrin gönül verdiğim siyasi parti/kişi tarafından yönetilmesi mi; yoksa yaşadığım şehrin üzerine çöken “faşizan” gölgenin bertaraf edilmesi mi; “kurtulmak” mı yani? Ben ve benim gibi milyonlarca insan için “hayati” olan hangisi?
(Nihayetinde hepimiz görüyoruz ki Ankara’daki sıkıntı yol yapamıyor, alt yapıyı beceremiyor, denizi de getiremedi(!) meselesi değil; Ankara’ya hakim olan zihniyet “toplumsal hayat”ın sürdürülebilirliğine engel olmaya, “hayati tehdit” oluşturmaya başladı! Varlığı “yaşamsal bir sorun” halini aldı! )
***
Mart ayında yapılacak yerel seçimlerin sonucunu, özellikle büyük şehirlerde, büyük ölçüde yukarıdaki o çok basit soruya vereceğiniz cevap belirleyecek.
Bu soruya vereceğiniz cevaba ve o cevap doğrultusunda kullanacağınız tercihe göre bir “tablo” çıkacak ortaya;
Ya “Ali kıran baş kesen” rejiminin açık hava hapishanelerinde yaşayan, sözde hür, özde esir vatandaşlar olmaya devam edeceksiniz...
Ya da, “oh” çekeceksiniz!
“Oh” çekmek; şöyle derin bir nefes almak istiyorsanız -özellikle Ankara’da- bir soruyu daha soğukkanlılıkla cevaplamalısınız?
“Gönlünüzde yatan aslan” bunu başarabilir mi?
O şehrin -mevzu bahis Ankara olduğuna göre- Ankara’nın “gerçekleri” sandıktan sizin gönlünüzde yatan aslanı çıkarabilir mi?
“İhtimal” dahilindeyse; hangi muhalefet partisine mensup olursanız olun, var gücünüzle bunun gerçekleşmesi için mücadele edin; ama değilse bir dakika durun ve kendiniz, şehriniz, ülkeniz için kâr-zararını hesap edin: “Değer mi bir beş yılı daha feda etmeye” ?
AKP ve CHP’nin adayı kesinleşmemişken Ankara için, böyle peşin peşin bir seçim analizi yapmak mümkün değil elbette. Ancak Ankara’nın geçmiş seçim sonuçlarında “belirleyici” olan gerçekleri fikir verebilir hepimize.
Küsuratsız, yuvarlak rakamlarla son iki yerel seçimin sonucuna bakalım önce:
2004’te yüzde 50’leri bulmuş AKP.
SHP ve CHP diye ikiye bölünen sol blokun ulaştığı toplam oran, yüzde 32’lerde kalmış. Yani güçlerini birleştirseler de yetmiyormuş seçimi kazanmalarına.
MHP ise sadece yüzde 4-5’lerde.
Gelelim 2009 yerel seçimine:
AKP yine birinci ama bir önceki seçimi yüzde 50’lerle kazanan aday, bu kez yüzde 38 alabilmiş ancak. Kaybettiği oyu nereye gitmiş peki?
MHP’ye!
2004’te yüzde 4-5 olan oyunu, 22-23 puan birden artırarak yüzde 26-27’lere çıkarmış MHP 2009 seçiminde.
CHP ise güçlerini birleştirip deyim yerindeyse “pik yaptığı” haliyle ikinci parti olmuş olmasına ama hiçbir değişiklik yok oy oranında .
Demek oluyor ki CHP’nin Ankara’daki “tavan”ı üç aşağı beş yukarı belli.
“Sürpriz” yapabilir mi?
Neden olmasın, doğru adayla her şey mümkün tabii ama bunun için AKP’den kendi cephesine seçmen kaydırabilmesi gerekli! Bu -hele de ‘başörtüsü’ meselesi bu kadar kızışmış ve CHP’nin ’laik damarı’ toplum nabzını dikkate almadan hiddetle kabarmışken- mümkün mü peki?
Ankara’daki 1.5 milyon seçmenin varoş, kenar mahalle filan değil bildiğin kırsalda, merkeze uzak köy ve ilçelerde yaşayan 400 bin seçmeninin neredeyse blok denilebilecek tarzda kullandığı oy, CHP’ye gider mi mesela? Ama o oylar MHP’ye akıtılabilir pekala!
Evet başkent ama Ankara’nın sosyal-psikolojisi büyük oranda hâlâ kapalı bir Anadolu kasabası havasında! Ve “seçim” dediğiniz şey ne bilgi yarışması, ne güzellik yarışması, ne genel kültür yarışması; niteliğin değil niceliğin kazandırdığı “matematik problemi”nden ibaret sandık.
Benim ODTÜ’deki vahşiliği gördükten sonra kanaatim;
Bu problem “çıkarma” ve “bölme” ile mi çözülür, “toplama” ve “çarpma” ile mi; Ankara buna karar vermeli.
Kendisini, romantik partizan düşler kurarken faşizmin kucağında bulmak istemiyorsa tabii!