Ankara'da hâkimler var...
Siyasi ve paralel çetelerin gırtlağına çökmeye çalıştığı adalet, varlığını yeniden hissettirince "Ankara'da hâkimler var" tespitimi her fırsatta tekrarlayacağım. Yine her fırsatta "haysiyet cellatlarını, yandaş ve yobaz"ların kumpas davalarında üstlendikleri rolü hatırlatacağım. Hangi amaçla bu davanın adının "Ergenekon" olarak konulduğunu bilenlerin sayısı o kadar az ki. Ümraniye'de bir gecekondunun çatısında bulunduğu iddia edilen bombalarla başlayan meşhur dava Yargıtay kararı ile bozuldu. Doğrusu daha ilk günden "usul ve esas"tan bozulacağından emindik. Bizim için sürpriz olmadı. Nitekim 6-7 yılını taş duvarlar arasında geçiren zanlıların çoğunluğu başkentteki duruşmaya gelmedi bile. Özel yetkili mahkemenin Silivri'de kararı açıkladığı gün de oradaydım. Canlı yayın araçları ile yayına geçen televizyonların çoğunluğu zafer kazanmış edalarıyla mahkemenin kararını kutsuyor, yüzlerce yıllık hapis cezalarını nasıl da hak ettiklerinden dem vuruyorlardı. Türkiye'de son üç yılda ne değişti de bugün aynı televizyonlar bir kumpasın daha çöktüğü yönünde haberleri ile adaletin yerini bulduğunu iddia ediyor!..
Kelimenin tam anlamı ile tiksindim. Riyakârlığın, yüzsüzlüğün, arsızlığın Nirvana'ya ulaşması midemi bulandırdı. "Yeni Türkiye" projesini bu dava ile kuranlar, bu dava yüzünden hayatını kaybedenlerin isimlerini bilmem hatırlıyor mu? Bu dava yüzünden hayatı kararanların içinde bulundukları güçlüklerden haberdarlar mı? Nereden nereye... Vay be... Ergenekon Terör Örgütü'nden FETÖ' ye...
Daha en başından birbirleriyle dünya görüşleri uyuşmayan, farklı karakterlere sahip bu kişilerin bırakınız bir örgüt kurmayı, konut kooperatifi üyeliği bile yapamayacağını yazmıştım. Yüksek yargı, sonunda, ortada bir "örgüt"ün bulunmadığını ilan etti. Peki ya vicdanlar? Vicdanlarda çoktan mahkûm olan kumpasçılar tek tek belirlenip "Yeni Türkiye" amaçları açığa çıkartılıp casusluktan adil yargılanma ile cezalandırılmadıkça vicdanlar kanamaya devam edecek.
Evet, Ankara'da hâkimler var... Yargıtay kararından bir saat önce Ankara 8.Sulh Hukuk Mahkemesi'nde benim de duruşmam vardı. "İmamların Öcü" adlı kitabımdan dolayı, şimdi Kosova'da görevli olan Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nın eski komutanı Muhammed Tanju Poshor tazminat davası açarak benden yüklü miktarda para talep ediyordu. İlk duruşmada hâkim "kitabı okuyup öyle karar vereceğim" demişti. Bunca ağır iş yükünün arasında okumuş sağ olsun. Davacı ve avukatının taleplerinin "reddine" kararını açıklayarak noktayı koydu. "İmamların Öcü" bir kez daha beraat etmiş, aklanmış oldu.
***
Geçtiğimiz pazartesi CNN Türk'teki Tarafsız Bölge programında görüşlerimi beyan ederken, mahkemenin kongre kararını hazmedemeyen zat, cevap hakkı doğdu gerekçesiyle telefon ile ağza alınmadık hakaretler etmiş ben de "aynen iade ediyorum" cevabını yapıştırmıştım. Onun seviyesine inerek tartışmayı sürdürmenin anlamı yoktu. Yaptığı gafı tevil edebilmek için insanlarımızın zekâ seviyesi ile alay edercesine, "Ona değil aslında bunlara söyledim" tarzındaki çabaları kalitesini de gösterdi milletvekili rozeti taşıyan zatın. Milliyetçi-ülkücü hareketin hafızası olduğunu iddia ediyor ama 12 Eylül'ün öncesi ve sonrası icraatlarına dair yüzlerce sayfalık belge geldi ve gelmeye devam ediyor. Onun ifadeleri yüzünden yıllarca hapis yatanlar da tanıklık yapacak. Şimdilik onu sevgili Ömer Haluk Pirimoğlu ve bağırsağındaki düğümleri bilen Sevgi Kafalı Ablama havale ediyorum. Tabii ki sonra mahkemede hesaplaşacağız. Öyle telefon açıp hakaret ederek kapatmak yok. Dokunulmazlık zırhına filan güvenmek de yok. İşgal ettikleri koltuğu kaybetme telaşı ile sağa sola caka satmak bu kadar ucuz değil, bedelini ödeyecek!