Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Cahit Armağan DİLEK
Cahit Armağan DİLEK

Ankara'da değişen iklim

Mevsimlerden kış ve bugünlerde sanki mevsim şatlarıyla uyumlu olacak şekilde Ankara'da sert bir siyasi iklim hakim. Aralık-Ocak ayında Libya'dan esen fırtınamsı rüzgar kasırgaya dönüşmeden sönümlendi.

Çünkü önce 19 Ocak'ta Berlin'de, önceki gün de BMGK'da alınan Libya kararı Türkiye'nin Libya hamlelerinin de önünü kesiyor. BMGK, Libya'da derhal ön koşulsuz ateşkes, taraflara silah tedarikine son verilmesi, uluslararası silah ambargosuna uyulması ve ülkedeki tüm paralı askerlerin geri çekilmesini talep eden kararı kabul etti.

Ama şimdilerde İdlib merkezli olağanüstü sert bir iklim hakim Ankara'da.

Bu sefer fırtınanın şiddeti arttı ve kasırgaya dönüştü. Ve pek dineceğe de benzemiyor. Ankara'daki karar vericiler de adeta hortuma yakalanmış mı savrulup duruyor.

Daha bir ay öncesinde "Astana ve Soçi sürecinin "başarı"sından, Türk-Rus stratejik ortaklığından bahsediliyordu.

Ama bugünlerde Türkiye ile Rusya düşman saflara geçmiş durumda. İdlib merkezli savaş rüzgarları da esiyor. Aslında Türkiye ile Suriye "şimdilik" küçük çaplı bir savaş içinde.

ABD ve Rusya'dan Türk kamuoyuna yönelik psikolojik harekat kokan açıklamalar ve sosyal medya paylaşımları Türkiye'nin iki gücün arasındaki sıkışmışlığının fotoğrafı gibi.

ABD/NATO İdlib kaynaklı muhtemel insani dramları sözde önleme adına Türkiye'yi Suriye ve Rusya'ya karşı adeta savaşmaya yönlendiren tabiri yerindeyse ara gazı veren açıklamalar ve destek beyanları peşpeşe geliyor.

Sonuç; Türkiye-Suriye savaş halinde. Çünkü ABD/NATO destek bahanesiyle Türkiye'ye yerleşmeyi planlıyor. Ta 2018 NATO zirvesinde alınan kararlar buna işaret ediyor.

Rusya ise Türkiye'nin yeniden ABD/NATO ile birlikte hareket etmeyi tercih ettiğini görmüş ve bu konudaki kesin kararını vermeye zorlayacak açıklamalar yapıyor. Erdoğan'ın açıklamaları ve karşılığında Rus yetkililerden gelen açıklamalara bakılırsa, bir hafta önce bu köşede yazdığımız gibi, 2015 uçak düşürme krizinin Türkiye'ye daha ağır maliyetleri olacak yeni bir versiyonu vizyona girdi bile.

* * *

"İklim"in tam kelime anlamı itibariyle de Türkiye ve Ankara'da önemli bir iklim değişikliği söz konusu.

Bu konu kamuoyunda daha çok küresel ısınma kavramı çerçevesinde ele alınsa da karşımızdaki sorunun çok boyutlu olduğunu gösterme açısından bir süredir iklim değişikliği kavramıyla açıklanıyor.

Çünkü sadece ısınma yaşanmayacak, dünyanın belli bölgelerinin zaman zaman kısa soğuma dönemlerine bile gireceği öngörülüyor.

20. Yüzyılda antropolojik etkilerle hızlandırılmış küresel ısınma sonucunda ortaya çıkan iklim değişikliğinin çok ciddi çevresel ve sosyoekonomik sonuçlara yol açabilecek, çok yönlü ve karmaşık bir sorun olduğu ve bunların sebep olacağı etkilerin gelecek nesillerin yaşamını tehdit eden en önemli sınamalardan biri haline geldiği günümüzde her türlü bilimsel zeminde araştırmacılarca ifade edilmektedir.

İklim değişikliğine sorun demek olup bitenin ve ileride yaşanacakların yaratacağı ortamı küçümsemek olur. İklim değişikliği artık insanlık için bir tehdit.

Nitekim başta ABD olmak üzere Batı dünyası 1980'lerden bu yana iklim değişikliğini risk ve tehdit değerlendirmelerinde hep üst sıralara yerleştirdi. Bunu yapanların başında Pentagon geliyor. Pentagon'a göre, iklim değişikliği sadece çevresel bir tehdit değil artık ulusal güvenliğe yönelik çok boyutlu ve bir numaralı tehdit. Örneğin, Silahlı Kuvvetlerin teçhizat ve donanımını, eğitimini, konuşlanmasını, harekat ve savaş yöntemlerini etkileyecek.

Bu risk/tehdit değerlendirmesini yapanlardan biri de Davos'ta her yıl gerçekleşen Dünya Ekonomik Forumu (WEF). İnsanların ve devletlerin daha iyi yaşaması ve yönetilmesine ilişkin her şeyin konuşulduğu bu forum her yıl etki ve olasılıklarına göre küresel risk raporu yayımlar.

WEF'in 2020 risk raporunda, hem etki hem de olasılıklar bağlamında ilk beşte yer alan konular iklim değişikliği/çevre ile ilgili. Başta siyasi karar vericiler olmak üzere herkesin dikkate alması gereken çarpıcı bir rapor.

Peki bu konuda bizde durum ne derseniz konunun magazinsel boyutta ele alındığını söyleyebilirim. Henüz devletimizin resmi raporlarında ve özel sektörün planlamalarında risk ve tehdit değerlendirmelerine konu olduğuna dair bir veri yok.

Ama bir süre önce memnun edici bir gelişme oldu. Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkanlığının iklim değişikliğinin Ankara'ya etkilerini inceleyip bu konuda karşılaşılacak sorunların çözümü ve olumsuzlukların ortaya çıkmasını önlemek için bir yol haritası belirlemek istediğini öğrendik.

Sonunda ABB, başkanlığını yaptığım 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsünün bilimsel danışmanlığında iklim değişikliğine uyum çalışmaları kapsamında bir dizi panel/çalıştay yapmaya karar verdi.

Ve yarın (15 Şubat, Cumartesi) Ankara'da, ABB Başkanı Mansur Yavaş ve çok değerli akademisyen ve uzmanların katılımıyla iklim değişikliğinin bütün veçhelerini masaya yatıracak bir panel düzenlenecek.

Ankaralılar çok şanslı. Daha çok kişi ve kurum bu tehdidin farkına varamamışken ABB Başkanı günü değil sorumlu olduğu yerin Ankara'nın geleceğini güvence altına almak için kolları sıvadı.

Hedef, değişen iklimin olumsuzluklarının Ankara'da yaşanmaması. Başarılar diliyorum.

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları