Anestezi uzmanları devrede
Kimliğimizin bir utanç motifine dönüştürülmesindeki amaç Anadolu’nun emperyalizm tarafından Türkler’den arındırılması aşamasına gelindiğinde ortaya çıkacak direnç ruhunu şimdiden çökertmek
Türkiyeli aydınlar epeydir Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde azınlıkların ülke dışına çıkarılmasının oluşturulan resmi devlet politikasının sonucu olduğunu dile getirmekteydiler. Böylece homojen bir toplum yaratma uğruna demografik renkliliği, etnik çeşitliliği kaybederek çoraklaştığımızı yazıp çizmekteydiler.
Irksal, dinsel, kültürel çeşitlilikten kaynaklanan zenginliğimizin Atatürk’ün belirlediği politikalar sonucu ortadan kalktığı, Anadolu’nun etnik çoraklığa mahkum edildiği, tüm olumsuzlukların kaynağının da bu olduğu tezine son dönemde devletin zirvesinden de önemli katkılar gelmeye başlamıştır!
Çoraklaşan Anadolu’yu yeşertmek, gökkuşağı misali etnik renk ve motiflerle donatmak için bulunan çözüme kamuoyunun alıştırılmasına yönelik kampanyanın yoğunlaştığı görülüyor.
Dışişleri Bakanlığında çok önemli makamlarda bulunmuş seçkin bir diplomatımız, önemli bir gazetemizin 2008 Eylül ayında iki güne yaydığı çok önemli röportajında özetle: Türkiye’ye yakışacak tavrın Ermenilerden özür dilemek olduğunu, tarihi tarihçilerin değil siyasetçilerin çözeceğini, risk almaktan çekinmemek gerektiğini, Tabuları ve kırmızı çizgileri bol olan bir ülke olduğumuzu, bu çizgilerin aşılması zamanının geldiğini, yaşananların Cumhuriyet’e yakışmadığını, kendisinin yetkili olsa özür dileyeceğini, verilen acılardan ötürü Rumlardan, Ermenilerden özür dilenmesinin zorunlu olduğunu, Osmanlı’da tehcire uğramış Ermenilere ve 6-7 Eylül’de gönderilen Rumlara devletin; ‘Ben Cumhuriyet olarak sana tekrar dönme ve sana, senin soyundan gelen insanlara bu ülkenin vatandaşı olma hakkını veriyorum’ demesi gerektiğini, Ermenistan’la önce sınırların açılmasının gerekeceğini, Kıbrıs’ta nihai çözüm gerçekleşir, Ermenistan’la ilişkilerimiz normalleşirse ağır bagajlarımızdan kurtulup rahatça koşmaya başlayacağımızı örneklerle izah etmişti.
Türkiyeli aydınların, Türkiyeli diplomatların etnik zenginlik üzerine derin görüşlerinin, Türkiyeli sermayenin Türkiyeli medyasından kamuoyuna şırıngasının önümüzdeki günlerde devam edeceği anlaşılıyor. Devletin tepe noktalarından Türkiye Cumhuriyeti’ni geçmişte azınlıklara yönelik faşizan uygulamaları nedeniyle suçlamak gibi, etnik kampanya aktörlerini cesaretlendirecek beyanların gelmesi, etnik şırınga dozajının süreç içinde artacağının işareti sayılmalıdır.
Yazılmadan ödül garantili romanlarla, çevrilen dizilerle, fon destekli yapımlarla, her türlü kültürel kampanyalarla Türklerin hissesine Türk olarak doğmuş olmaktan dolayı utanç, farklı etnik köken sahiplerine de Türk olmamaktan övünç payının bahşedilmesi işin nereye kadar götürülmek istendiğini açıkça gösteriyor.
Türk kimliğinin bir utanç motifine dönüştürülmesinin gerçek amacının Anadolu’nun emperyalizm tarafından yeteneksiz, barbar Türklerden -Etrak-ı bi idrak- arındırılması aşamasına sıra geldiğinde ortaya çıkacak direnç ruhunu şimdiden çökertmeye yönelik olduğu bilinmelidir! Koparılan onca gürültü, şamata, işgalcilerle işbirliği yaparak, yurttaşı oldukları devlete silah çekmeleri nedeniyle terk etmek zorunda kaldıkları ülkeye yeniden getirilecekler içindir. Emperyalist program azınlıklar açısından eve dönüş, bizim açımızdan Türk’ü dövüş olarak adlandırılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs, Kuzey Irak, Ege, Ermeni sorunu başta olmak üzere gereksiz bagajlarından arındırılır, bağımsızlık, özgürlük, onurlu yaşam gibi külfetlerden (!) kurtarılırken, Türklerden ameliyat masasındaki narkozlu hasta misali ölümünü tevekkülle seyretmesi istenmektedir.
* Av. Hüseyin Özbek
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi
++++++
Sayın Cumhurbaşkanı noter olmayın
Özelleştirmeye ideolojik olarak karşı değilim, tam tersine yanayım, ekonominin rasyonelliği için gerekli olduğunu düşünüyorum; ancak bunlar satacak, peşkeş çekecek, altın yumurtlayan kârlı kurum kalmayınca toprakları satmaya kalkıyorlar. Toprak ve tarım reformu yapılmalıdır, bir bakan bu verimli olmaz dedi, hadi sosyal fayda, sosyal maliyet, sosyal devlet, sosyal adalet, sosyal kârlılık, sosyal barış gibi kavramlarla aran iyi değil ama orada yapılacak tarım ve toprak reformunun yaratacağı istihdam ve üretim artışı da mı sana göre verimli değil?
60 milyon dolara uçak alacak para buluyorsunuz da mayın temizleyecek para mı bulamıyorsunuz?
Birilerinin bu topraklarda hep gözü var, ABD askerlerini konuşlandırmak istiyor, İsrail satın almak istiyor.
Başbakan diyor ki paranın dini imanı olmaz, paranın olmaz sayın başbakan ama toprağın olur, para kutsal değildir ama toprak kutsaldır, çünkü üzerinde şehit kanı vardır.
Sayın Cumhurbaşkanım, sakın onaylamayın. Noter olmayın, bu yasayı imzalamayın. Sevgili halk; tepkisiz kalmayın, koyun olmayın.
* Arda Girgin
++++++
Ben “edepsiz” değilim
“Dokunulmazlık kaldırılsın” sözüyle bile havale geçirircesine üzerlerindeki zırha daha sıkı sarılan, kendilerine isnad edilen geçmiş iddiaları o zırh içinde kamufle eden bir partiye ben nasıl “ak-parti” diyebilirim. Sayın Baykal; “Hodri meydan” diyor. “Madem tüm dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşısınız sadece ikimizin dokunulmazlığını kaldıralım” çağrısında bulunuyor. Ama ne yazık ki bugüne kadar Sayın Erdoğan’dan ses seda çıkmadı.
Ben “edepsiz!” değilim...
Ülke ne hale geldi!..
Harf söylemek bile gündeme oturtuluyor...
* M.Nuri Üte
++++++
Ergenekon; ata yurdumuz
Millet uyanışını gerçekleştirecek birçok insan, tarihimizin şanlı sayfalarından birinin adı karalanarak içeri alıyorlar, hâlen ağızlarında o tekerleme:
‘Ergenekon Terör Örgütü’...
Ergenekon ismini terör ile yan yana telaffuz edenlerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin iyiliği için çalıştığını düşünmek ve yaptığı eylemleri görevinin gereği olarak algılamak hayli hazindir.
Ergenekon iftiharımız, onurumuz, şerefimiz ve ata yurdumuzdur.
Şunu da iyi algılasınlar ‘Vatan kaderine terk edilemez’
* Yaver Arancıoğlu
++++++
Ruh, bana kalsın
ruhbana değil!..
Akşam haberlerinde AB hakkında Mehmet Ali Birand’ın yorumlarına gülmekten kendimi alamadım. Türkiye’deki Ruhban Okulu’nun açılması ile Türkiye’nin AB sürecinde rahatlamaya gireceğini, bir AB yetkilisinin ağzından çok doğru cümlelermiş gibi açıklama zahmetinde bulundu.
Yine oyun, yine aldatmaca.
Ruhban Okulunun bir zamanlar fesat ocağı haline gelmiş olması hiç birimizin gözünden kaçmamıştır.
Aziz Nesin, bir zamanlar ’Halkımızın %60’ı aptal’demişti. Düşünme yetileri elinden alınmış bir halk haline gelmemizin eseri bu söylemler. Hadi bizim %80 oranında bir aymazlığımız var diyelim.
Avrupa’ya bakınca, onların topyekün sömürüldüğünü, tröst dişlilerine uyum sağlayıp, ahlâki ve milli duygularının battığını, kimlere hizmet ettiklerinden haberdar olmadıklarını görmekteyiz. Onların %80 ’i değil hepsi birden bu durumdalar.
Bir psikolojik harp yaşamaktayız. Göz yaşlarımız, üzülmemiz, yalvarmamız hiçbir sorunumuzu çözmeyecektir. Kaybettiğimiz güvenimizi ve ulusal zihniyetimizi canlandırmamız en büyük ve kat’i çözümdür. Yoksa çelik çomak oynamaktan ileri gidemediğimiz AB süreci ve Ruhban Okulu’nu özerkleştirerek açmanın bize kazandıracağı şeyleri beklemenin aslında kaybetmeye mahkumiyetimiz anlamına geldiğini bilmek gerekir.
Memleketimdeki okullar ve milli ruh, bana kalsın. Ruhbana kalmasın.
* Coşkun Uslu
++++++
Bari dinine sahip çık
1-) Irak’ta 1.5 milyon müslüman kardeşini katleden ABD’ye lojistik destek sağladılar, hava sahasını açtılar, kimse kardeşlerine sahip çıkmadın.
2-) Memleketin işletmelerini, limanlarını yabancılara peşkeş çektiler, sahip çıkmadın.
3-) Damadın şirketi İsrail’e boru hattı döşüyor, suyuna sahip çıkmadın.
4-) Yanan ormanları yabancılar aldı, ormanlarına sahip çıkmadın.
5-) Suriye sınırındaki mayınlı arazi peşkeş çekiliyor yine sahip çıkan yok.
6-) AB’nin isteği doğrultusunda onların çıkarlarına uygun onları dost gösteren yeni hadis kitabı hazırlanıyor, adına da ılımlı İslam diyorlar.
Bari dinine sahip çık, eğer dinine de sahip çıkmıyorsan niye nefes alıyorsun ey AKP’li?
* Ali Cin
++++++
Genlerimize taktılar
Hükümetimiz genetiği değiştirilmiş bitkilerin üretimine yeşil ışık yaktı! Doğa harikası olan güzelim memleketimizde tarım bilinçli bir şekilde çökertildi.
İhracat yapan tarım ülkesi Türkiye, ithalata dayalı bir devlet haline dönüşüverdi. Milletin efendisi köylümüz ise IMF’nin kölesi haline getirildi. Şimdi çiftçiyi adam gibi desteklemek varken, kolaycılığa kaçılmak isteniyor.
Şöyle bir etrafınıza bakmanız yeterli olacaktır. Çevresinde kanser vakası duymayan var mı? Akrabaları arasında kanserden bir yakınını kaybetmeyen hemen hemen kalmadı gibi. Henüz 18-20 yaşlarında kanserden kaybettiğim gençler tanıdım. Peki hükümet yetkilileri bu gerçeği bilmiyorlar mı?
Toplumumuzun sosyal genleriyle oynayanların, tohumların genleriyle oynamasını yadırgamamak gerek. Bu konu en az mayın tasarısı kadar önem arz etmektedir. Muhalefet partilerine büyük görev düşmektedir.
* Engin Balım
++++++
Gözümüzü açalım
Yalan iftira atıp insanların gözlerinin içine baka baka yalan söyleyenlere ‘ağam paşam’ demenin hiçbir alemi yok. Eski çamlar bardak oldu.
İnternet diye bir aygıtın olduğu, bir tuşla tüm bilgilere ulaşıldığı devirde yaşıyoruz .
Ve bu cibilliyetsizler, utanmadan sıkılmadan, Türk milletinin gözlerinin içine baka baka yalan söyleyip,
Atatürk ve silah arkadaşlarına iftira edip, milleti aptal yerine koyarlar da, bizim o anlı şanlı araştırmacı gazetecilerimiz, anayasa profesörleri merak edip sadece 23 madde ve 5 bölümden oluşan 1921 tarihli Anayasa’nın, hangi maddesinde “Bu vatan Kürtler ve Türkler’in ortak vatanıdır” diye yazdığına bakıp, üzlerine yalanlarını şamar gibi patlatmazlar!
Sonuç olarak: Artık bizler okuyucu olarak gözlerimizi açıp bu soysuzların her dediğini en ince noktasında kadar imkanlar ölçüsünde araştırmalıyız.
* M.Salih Özbey
++++++
Yeni yol zorunluluğu
Çıkış noktası kapalı yerde yeni yol bulmak zorunluluğu vardır. Kapalı bölüm açılmalı suyun akması sağlanmalıdır. Yoksa yatağı ve eğimi güçlü olan su, boruyu da, tıkaçı da parçalar atar. Bunun kimseye yararı olmaz.
Bir buçuk ay önce Koray Aydın için “Munis ama kararlı, tatlı ama ısrarlı, mücadeleci yarınlarla ilgili büyük düşüncesi olan bir profil gördüm” diye yazmıştım. Mücadeleci, kararlı, ısrarcı olduğu ortada.
Ömrünü devlet ve milletin bekasına adamış saçları ağarmış ama bu yolda hâlâ kendini çok genç hisseden Ülkücüler ile genç ülkücülerin de içini kıpırdatan cümleler söyledi.
Zor günler; akıllı, zeki ve cesur adamlarla aşılır. Zor günler; ufuk çizgisi çok ilerde olanlarla ortadan kaldırılır. Zor günler; güvenilen birbirine güvenen insanlarla baş edilebilir.
MHP’de Olağanüstü kongre mutlaka yapılmalı, Ülke meselelerini anlatmak için her yer gezilmelidir. Dikkat ederseniz Baykal gezmeye başlamıştır, Erdoğan’ın çöküşünü hızlandırmaktadır.
* Fuat Yılmazer
Anayurt Gazetesi
++++++
MİNİ YORUM
Bilgilenme hakkı
Bülent Arınç, Taraf’ın yayımladığı ve Genelkurmay’a ait olduğu iddia edilen yeni “plan belgesi” yle ilgili yayın yasağını eleştirdi ve basını “özgürlüklerine sahip çıkmaya” çağırdı. Muhalefet yaptığı zamanlarda basının “hür, özgür ve sansür edilemez” olduğunu hatırlatmak yerine ’boykot’başlatan zihniyete uygun bir tavır bu. Yine de Akman’dan istifa beklediğini açıklayarak kendisine ’ilke’kalkanı oluşturan Arınç’ın önceliğinin, halkın Deniz Feneri e.V. davasındaki bilgilenme hakkı olması gerekmez miydi?