Andımızdan bölücüler rahatsız olur...
Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayanlara Amerikan vatandaşı denir!
Fransa'da yaşayanlara Fransız, İtalya'da yaşayanlara İtalyan, İngiltere'de yaşayanlara İngiliz, Almanya'da yaşayanlara Alman, Rusya'da yaşayanlara Rus...
Ama Türkiye'de yaşayanlara Türk demeyeceğiz öyle mi?!
Üstelik bu "ödevi" önümüze koyanlar, kendilerine İngiliz, Fransız, Amerikan diyenler!
*
AKP'yi iktidara getirenler kollarının altına bir de ajanda verdiler...
Ne vardı o ajandanın içinde?
Atatürk'ün adını tarih kitaplarından, resimlerini devlet dairelerinden, heykellerini meydanlardan, devrimlerini okullardan, anılarını Türkiye'nin hafızasından temizleyin!
Çünkü Atatürk; Türkiye'nin birleştirici harcıdır! En sağlam tutkalımızdır! Onu çözebilirlerse Türkiye'yi de çözecekler!
Başka?
Her cümlenize; "Kürt, Türk, Çerkez diye başlayıp, Alevi, Sünni" diye bitirin.
Anayasanızı değiştirin... Açılım şırıngası ile; iki milletli, iki devletli federe sistemi Türk toplumuna kabul ettirin.
"Türk" diyenleri faşist ilan edin... Medya'yı ele geçirin, ekranlarda ve gazetelerde işbirlikçi akademisyenler, gazeteciler, siyasetçiler ile toplum mühendisliğine soyunun. Öyle ki; Türk milleti diye bir olgunun reddine kadar süreci yukarı taşıyın!
*
Andımız rahatsızlığı, emperyalizmin Türkiye içindeki karın ağrısıdır.
Kimse başka gerekçelerin arkasına saklanmasın...
***
Yeryüzü cenneti Muğla'yı korumak...
Marmaris... 80 ihtilalinden hemen sonrası.
Sahildeki kaçak yapılar bir bir yıkılıyor... Kentin sakinleri bu "operasyonun" arkasında bir gazetecinin olduğunu fısıldıyor...
Gazeteci Can Pulak, 20 yıl öncesinden "keşfetmiş" bu yeryüzü cennetini...
Yabancı bir gazetecinin 1960'ların başında kaleme aldığı; "Eğer cennet diye bir yer var ise orası Marmaris'tir" cümlesinin peşinden gitmiş.
Otobüsler ve minibüsler ile aktarmalı olarak süren zorlu bir yolculuk, en sonda yolu olmayan, yalnızca arazi araçları ile gidilebilen Marmaris'e ulaştırmış onu...
80'lere gelindiğinde Marmaris Türkiye'de de bilinmeye, tanınmaya başlamış. Zaten kaçak yapılara müdahale de o yıllarda gelmiş. Güzelim sahiller işgal altında, ancak dönemin belediye başkanının yıkmasına olanak yok!
Can Pulak bir yol öneriyor; sıkıyönetimin bölgeye atadığı komutandan bir yazı alıyor. Yazıda kaçak yapıları yıkmazsa belediye başkanı hakkında cezai işlem uygulanacağı belirtiliyor.
Başkanın eli bu yazı ile rahatlıyor... Yıkıma tepki gösterenlere sıkıyönetim komutanlığından gelen yazıyı gösteriyor...
Marmaris sahilleri o dönemde kurtarılıyor...
*
Duayen gazeteci ağabeyimiz Can Pulak bu anekdotu bana Muğla gezimiz sırasında anlattı. Muğla'nın eskiden hiç uğranılmadan geçilen, eski, bakımsız bir kentten nasıl çekim merkezi haline dönüştüğünü de hayranlıkla belirtiyor.
Yeni Menteşe'nin içinden geçiyoruz. Muğla'nın içinde yeni bir kent kurulmuş.
Muğla; eski ve yeni diye ikiye ayrılmış adeta... Eski Muğla; tüm tarihi eserleri, geniş parkları, tarihi çarşıları ve hanları ile restore edilerek korunmuş... Yeni kent Menteşe ise; parkları, spor ve yürüyüş alanları, her adaya ayrı planlanmış konut tipleri ile bir çekim merkezi...
Menteşe'yi kent plancılarının görmesi gerek... Tüm adaların planı Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanmış, yapı tipleri belirlenmiş, her adaya farklı yapı tipleri uygulanmış... Böylece son derece düzgün, planlı, yeşil alanı ve çocuk parkları ile yaşanılır bir kent ortaya çıkmış.
*
Can Pulak; "Demek ki düzgün kentler istendiğinde yapılabiliyor" diyor Muğla'yı gezerken...
Gökova Körfezi'nde yer alan Okluk Koyu'ndaki katliamı konuşuyoruz. O koyda Turgut Özal'a 8 odalı Cumhurbaşkanlığı misafirhanesi yapılırken Can Pulak Özal'ın basın danışmanıydı. Misafirhane şimdi 300 odalı Saray'a dönüştürülüyor ve yalnızca otoban gibi yolu için yüzbinlerce ağaç kesildi!
*
Daha önce yazdım; Muğla'nın koylarına, dağlarına, ormanına rant canavarı dişlerini geçirmiş!
Ancak Muğla direniyor!
Muğla; sivil toplum örgütleri ile, doğa aşığı Muğla'lılar ile, CHP'li Büyükşehir Belediyesi ile, Başkanı Dr. Osman Gürün ile, belediye meclisi ve milletvekilleri ile yağmaya direniyor.
CHP'de Yerel Yönetimlerden sorumlu Seyit Torun'un sözünü anımsıyorum; "Biz ittifakı halkla, milletle yapacağız. Hangi partiden olursa olsun vatandaşla, seçmenle ittifak yapacağız" demişti...
Fethiye'den, Bodrum'a, Marmaris'ten Datça'ya... Dünya cenneti toprakları yağmadan korumak için "sıkıyönetim" emri olamayacağına göre; yürekli, samimi, rantın yanında değil halkın yanında yer alacak yerel yöneticilere ihtiyaç var.