Andımız'a düşmanlığın asıl yıkımı!..
"Doğru" olmak, "çalışkan" olmak, "korumak" ve "saymak" artık hak getire!..
Kolay para kazanma hırsı, vurgunculuk, hırsızlık, köşe dönmecilik ne yazık ki nesilden nesile bulaştırılmak istenen bir sinsi hastalık gibi toplumun her kesimine aşılanmaya çalışılıyor...
Türkiye işte böylesi bir ortamda yalnızca sosyo-ekonomik açıdan değil, yaşamın her alanındaki çıkmazlarla da adeta kurtlar vadisini andırırken; toplum, huzursuzluğun hançer sapladığı bir kaosun ortasında yaşamdan tat almak yerine, girdaplarda boğuluyor...
Ve tüm bunlardan en çok da "gelecek nesil" diye nitelendirdiğimiz çocuklar etkileniyor...
Televizyonlarda şiddet filmleri, internetin öfkeyi dayatan oyunları, lise önlerinde uyuşturucu pazarları, ellerinde pompalıyla cinayet işleyen öğrenciler ve özellikle de tarikat ve cemaat yurtlarında tacize-tecavüze uğramalarına rağmen sahip çıkılmayan gelecek neslin çocukları korkunç bir kaosun girdabında çırpınıyor... Hepsi tehdit altında...
Yalnızca gençliği kuşatmaya çalışan ahlak dışı davranışlar değil, gelecek nesli yozlaştırmaya çalışan sinsi taarruzlar ve de iyi bir insan olmanın gerekliliğine set çeken siyasal saldırılar da bu karanlık kaosun asıl sebebi...
Bu rezaletler yoktu eskiden...
Çünkü Atatürk'ün her alanda vazgeçmediği kalkınma çabaları, cumhuriyetin "ilelebet payidar" olması uğruna, öncü güç olacak gençleri 1930'lardan itibaren doğru-çalışkan, vatanını-bayrağını-ülkesini seven çocuklara dönüştürmek için de öngörülerde bulunmuştu...
İşte yıllar önce okullarda okutulmaya başlanan "Andımız" da; cumhuriyet evlatlarının birer örnek yurttaş olması, doğru- çalışkan olması, küçükleri koruması-büyükleri sayması ve vatanını sevmesini anlatan bir anlayışın çevresinde buluşturmaya çalışmıştı...
Ne tuhaf değil mi; 21. Yüzyıl'da, cumhuriyet bayrağının tam da zirveye oturtulması gereken bir dönemde, saldırıya en çok uğrayan çocuklar oluyor... Hem de sesleri, umutları kısılarak!..
"Doğru"yu, "çalışkan"ı susturmak!..
Son rezalet karşısında hiç ama hiç şaşırmadık...
Hiç umut vermiyordu gidişat, belli ki bu gidişle de hiç huzur vermeyecek şimdiki ortam... Düşmanlık diz boyu, öfke diz boyu, intikam hissi diz boyu çünkü...
Atatürk'e düşman, cumhuriyete düşman, laikliğe düşman, Kurtuluş Savaşı'na düşman ve son dönemdeki intikamcı direniş de gösteriyor ki, Türkiye'yi var eden her şeye düşman bunlar...
Çünkü taarruz her yerden geliyor, dört koldan adeta bir düşman taarruzudur bu!..
Bürokrasiden, müritlerden, molla-medrese zihniyetinden, tetikçi medyadan ve en önemlisi de tüm bunlara cesaret veren gafil siyasetten...
Şaşırdık mı, hiç şaşırmadık... Çünkü cumhuriyet ve Atatürk'e öfkesini -salt Gazi'nin adının yazıldığı tabelalar düşsün- diye, Türkiye'nin her köşesinde, adı "Atatürk" olan statları yerle bir ederek de gösteren zihniyetin "Andımız"a acımasızca düşmanlık etmesi o kadar normal ki...
Cumhuriyeti Atatürk kurdu diye 29 Ekimleri yasaklayan, Meclis'i Atatürk açtı diye 23 Nisanlara öfke duyan, Kurtuluş Savaşı için Gazi Samsun'a çıktı diye 19 Mayıs ruhuna kin besleyen ve cumhuriyete giden yol "Zafer"le sonuçlandığı için 30 Ağustoslara bile ters bakan zihniyetin Andımız'ı yasaklamış olması o kadar normal ki...
Kamu binalarının, bankaların valilik ve kaymakamlıkların, hatta belediyelerin üzerindeki "T.C." ibaresini silmek için binbir numara çeviren bir zihniyetin Andımız'a taarruz etmesi o kadar sıradan ki!!!
Tevhid-i Tedrisat'ın, yani eğitim birliğinin temeline dinamit koymak için bir gecede binlerce eğitim kurumunu imam-hatibe çeviren gerici zihniyetin "Andımız"la kavgaya tutuşması o kadar alışık bir ihanet ki!..
Çocuklar Kurtuluş Savaşı'nı öğrenmesin, Gazi Mustafa Kemal'in mücadelesini içine sindirmesin, İnönü'yü tanımasın, emperyalizmle nasıl bir mücadele verilerek Cumhuriyetin kuruluşunu öğrenmesin diye, eğitim müfredatına savaş açanların Andımız'la didişmesi o kadar normal ki!..
Öyleyse "and içerim!.."
Danıştay, ambargo yasağını iptal etmesine rağmen, gericilik siyaseti ısrarla direndiği için
konumuz yine "Andımız..."
Ancak gericilik direnince cumhuriyet cephesi de boş durmamış..
İşte İYİ Parti, Danıştay'ın "Andımız" kararı Millî Eğitim Bakanlığı'nca uygulanmayınca, Meclis'e araştırma önergesi vermiş...
Danıştay kararının ardından Millî Eğitim Bakanlığı'nın, "Andımız"ın yeniden okunması için valiliklere yazı göndermesi gerekiyormuş ama nafile...
Çünkü çocuklara tecavüz eden gericilik destekliyor "Andımız" yasağını ve Türkiye'ye düşman bölücülük!...
İYİ Parti Adana Milletvekili İsmail Koncuk, tarafından Meclis'e sunulan ve çok sayıda partilisinin de imzaladığı önergede şu ifadelere yer verilmiş:
"Millî Eğitim Bakanlığı, Danıştay'ın Andımızla ilgili vermiş olduğu kararı uygulamamakla, 2577 sayılı İdari Yargılama usulü Kanunu'nu 28. Maddesi ile 52. Maddesini ihlal ettiği, Yargının kararları yerine getirilmemiş olup Türk Ceza Kanunu'nun 257. Maddesinde yer alana görevi kötüye kullanma suçu oluşturduğu açıkça ortadadır. Sorunların çözümü için gerekli araştırmaları yapmak üzere Anayasa'nın 98., İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırmasını arz ederiz."
Ancak Meclis'e sunulan araştırma önergesi her zamanki gibi AKP ve HDP'nin 'ret', MHP'nin ise 'çekimser' oylarıyla reddedilmiş...
Sözü hiç uzatmayalım; içinde "Türküm, doğruyum çalışkanım", "küçükleri korumak, büyükleri saymak" gibi örnek yurttaş olmanın gerekliliğini de anlatan cümlelerin geçtiği bir andı yasaklatmak yalnızca gelecek nesillere değil, huzura ve mutluluğa da düşmanlıktır...
Bölücüleri, gericileri, cumhuriyet düşmanlarını sevindirme çabası da değil yalnızca bu yasak...
Aynı zamanda bu yasak cumhuriyete, Atatürk'e, aydınlanmaya düşmanlık edenlerin, ezeli öfkelerinin hiç bitmeyeceğinin de sinsi bir işaretidir...
Öyleyse hiç durmayacağız; "
"Ey Büyük Atatürk!..
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim..."