Anayasa ve Ankara misket
Gene Washington’dayım. THY, nedeni sonradan anlaşılan bir mazeretle İstanbul’dan bir buçuk saat geç kalktı. Uçakta Ankara’dan gelen folklor ekibi ve şarkıcı Ferhat Göçer’in müzisyen ve teknisyenleri vardı. Onların Ankara’dan gelen uçağı rötar yaptığı için bekletilmiş öteki
yolcular.
Washington ile Ankara kardeş şehir olmuşlar onu kutlamaya gidiyorlarmış. Tabii uçağın en önünde First Class’ta da Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek varmış. İnince pasaport işlemleri sırasında fark ettim. Büyükelçi Namık Tan gelmiş karşılamaya, bavulları almak için bekliyorlardı. Durup konuşmaya içim elvermedi.
Uçakta Ankara’da Bush döneminde 2005-2008 arası görev yapan ABD eski Büyükelçisi Ross Wilson da vardı. Şimdilerde Atlantik Konseyi Avrasya Bölümü başkanlığı yapan Wilson’un Ankara’ya neden gittiği de bir başka bulmaca. Türkiye tam da enerji ve gaz konularında, Rusya ve İran ile kriz yaşamaya başlamışken.
Pazar günü Washington’da Türk derneklerinin geleneksel Pazar eğlenceleri vardı. Daha çok sokağı trafiğe kapatmışlar ve koca bir sahne yapmışlar. Hava soğuk ve yağışlı olmasına rağmen Türkler ve Amerikalılar, hem festivale katılan Türk lokantalarının hazırladığı Türk yemeklerinden yemek hem de folklor gösterilerini izlemek için sokaklardaydı. Aslında sokaklarda yabancılar çoğunluktaydı. Anlaşılan Melih Gökçek idaresindeki Ankara ile kardeş şehir olmayı Washington’un havası da içine sindirememişti.
ABD’ye gelince dürbünün uzak ucu ile yeniden Türkiye’ye bakmaya başladım. Hatırlarsanız geçen yazımda zamların kuyruğa girdiğini yazmıştım. Beklenen karabulutlar geldi ama benim afyonlanmış ulusum, gıkını bile çıkarmadan yuttu bu kazığı. Bakanlara gelince dövizdeki artışı mazeret gösterdiler. Haklılar, döviz artıyor ve durum Türk ekonomisine teğet bile geçmeyen bir durumda.
Gelelim son günlerin popüler konusu anayasaya. Herkes yeni anayasayı Meclis’in yapacağına inanıyor. Demokrat olmayan bir Meclis’in nasıl demokrasiye temel olacak bir anayasa hazırlayacağını anlamak mümkün değil. Parti liderlerinin diktasında seçilen ve halkın büyük bir çoğunluğunu barajı geçemediler diye temsil etmeyen bir Meclis’in nasıl özgür bir anayasa hazırlayacağını anlamak mümkün değil.
Size basit bir örnek olarak Amerikan anayasasını vereyim. 1789’da 13 eyaletin 12’sinden temsilciler tarafından hazırlanan Amerikan anayasası toplam yedi maddeden oluşuyor. Bu yedi maddede dikkati çeken iki önemli maddeden biri kuvvetlerin ayrımı, öteki kişisel özgürlüklerin tanınması. Kuvvetlerin ayrımında, yasama, yürütme ve yargının birbirine müdahalesi önlendiği gibi, anayasa bu üç güç odağının birbirini denetlemesini emrediyor.
O tarihten bu yana Anayasa bizde olduğu gibi yazboz birkaç kez yeniden yazılmamış, yalnız anayasada eksik bulunan, ihtiyaç görülen haklar, anayasaya ek maddelerle ilave edilmiş. 27 adet ek madde var. Anayasaya bir ek madde ilave edilmesi için iki Meclis’in onayı ve tüm eyalet meclislerinin de yapılacak oylama ile onaylaması koşulunu getiriyor.
Amerikan anayasasında dokunulmazlık yalnızca kürsü dokunulmazlığıdır. Kongre üyeleri, trafik cezasından tutun da her türlü suçla yargılanır ve mahkûm edilebilir. İkinci önemli madde, seçim sistemi. Amerika’da seçim dar bölge seçim sistemidir. Yani parti genel başkanları, ne milletvekili ne de senatör adaylarını belirler. Seçilmek isteyen adaylar kapı kapı dolaşarak seçmenden destek ister. Milletvekilleri kendi seçmeninin çıkarı için zaman zaman kendi partisi ile ters düşer ve oy kullanır. Seçimler iki yılda bir yapıldığı için seçmeni tatmin etmeyen milletvekili aniden siyasetten çekiliverir.
Evet efendiler, gücünüz varsa böyle bir anayasa yapın da görelim. Öncelikle parti liderlerinin diktasını kıran ve milletvekillerinin dokunulmazlıklarını sınırlayan bir anayasa. Yapamayacağınıza ben iddiaya girmeye hazırım. Yoksa yeni anayasa da Ankara misketine benzer gider.