Anayasa Mahkemesi’ni ‘Kürdistan’ için değiştiriyorlar
Eğer Türkiye’nin parçalanmasını, PKK’nın hedefine bir adım daha yaklaşmasını kabul ediyorsanız... Yargının ele geçirilip tek parti sisteminin padişahlık gibi yürütülmesini içinize sindiriyorsanız, 12 Eylül’de evet diyebilirsiniz...
Anayasa Mahkemesi’nin yapısı neden değiştirilecek?
Bunun iki sebebi var:
Birincisi; Anayasa Mahkemesi, AKP’nin kapatılma davasında, bu partiyi, ’Laiklik karşıtı eylemlerin odağı’olarak suçlamış ve mahkum etmiştir. Bu yüzden AKP; devletin laik yapısını değiştirecek eylemlere kalkıştığında kapatılabileceğini düşünüyor. O yüzden bu mahkemeye kendi adamlarını yerleştirerek böyle bir karardan kurtulmanın planlarını yapıyor.
İnkar değil ikrar
İkinci sebep ise; AKP hükümetinin Kürtçülerle yaptığı pazarlıktır. Bu pazarlığın yapıldığını artık Başbakan Erdoğan bile dolaylı olarak ifade etmiştir. Kendisini bu yüzden eleştiren siyasetçilere ’Şerefsiz!’diye bağırsa da Sayın Erdoğan, Abdullah Öcalan ile devlet görevlilerinin görüştüğünü kabul ediyor.
Başbakan devleti yönettiğine göre; onun herhangi bir memuru; Başbakan’ın izni, bilgisi olmadan terör elebaşısı Öcalan ile görüşebilir mi?
Yani Sayın Erdoğan inkar ederken bile ikrar etmiştir.
Cumhurbaşkanı Gül’de tıpkı Başbakan Erdoğan gibi konuşarak PKK Lideri ile görüşme yapıldığını dolaylı yoldan kabul etmiştir.
Bu görüşmelerin yapıldığını Kandil’de yuvalanan teröristlerin elebaşısı Murat Karayılan da açıklamış; Başbakan Erdoğan’ın görüşmeleri inkar etmesi üzerine PKK’dan ikinci bir açıklama gelmiş ve görüşmeler doğrulanmıştır.
Terör örgütüne destek
AKP hükümetinin; PKK’nın 1978’den beri temel aldığı Kürdistan isimli bir devleti kurma planı’na; ’barış ve demokrasi’ kılıfı altında bir destek vereceği anlaşılıyor gibi... Meşhur kürt açılımı ile bu yola çıkılmıştı ama halktan gelen büyük tepki üzerine bu konuda frene basılmıştı.
Şimdi oyun biraz daha derinleştirilmiş gibi.
Hükümet eğer bu referandumda evet alırsa; PKK’nın istediği bazı yasaları çıkartacak. Bu yasalar; Güneydoğu’da bir Kürdistan kurulmasına ilişkin sürecin önünü açacak türden olacak. Yani PKK’lıların bugün demokratik özerklik dedikleri sistemin yaratılması için, bu hükümet, ’barış, terörü önleme, insan haklarını geliştirme, demokrasiyi kuvvetlendirme’ gibi kimsenin karşı çıkamayacağı ambalajlar içinde, Kürdistan’ın yolunu açacak yasalar geçirecek. Silahlı Kuvvetler’de, buna karşı çıkacak komutanlar da Ergenekon davaları ile korkutulmuş; susturulmuştur.
Suç işleniyor
İşte AKP elindeki TBMM’den Kürdistan’ın kurulmasına hizmet edecek biçimde çıkartılacak bu yasaların, Anayasa Mahkemesi’nden dönmemesi gerekiyor.
Bunun için de bu yüksek mahkemeye; AKP stratejisine bağlı, bu zihniyette olan yargıçlar yerleştirilecek. Böylece Anayasa Mahkemesi’nde çoğunluğu ele geçiren AKP, PKK’lıların istediği o demokratik özerkliği (Kürdistan’ı) kuracak yasaları işletmeye başlayacak.
Plan budur... Bu anlaşma gereğince; BDP’liler ’Kürdistan bayrağı dalgalandırmaktan ve özerk Kürdistan’dan söz etmeye başlamışlardır. Açık ve büyük bir suç olan bu talepler karşısında hükümet hiçbir şey yapmamakta; baskı altına alınan savcılar da ciddi soruşturmalar başlatamamaktadırlar.
Benim sözüm sıradan vatandaşımızadır: Eğer Türkiye’nin parçalanmasını istiyorsanız... Eğer PKK’nın hedefine bir adım daha yaklaşmasını kabul ediyorsanız...
Eğer; yargının, hükümet tarafından ele geçirilip tek parti sisteminin padişahlık gibi yürütülmesini içinize sindiriyorsanız, 12 Eylül’de evet diyebilirsiniz...
* Rıza Zelyut / Güneş
+++++
Başın öne eğilmesin “aldı”rma onlar alır nasıl olsa
Kim takar Yalova Kaymakamı’nı?
Hiç kimse.
Kim takar Yalova Valisi’ne?
AKP takar!
Kaşla göz arasında tek kişilik kararname çıkarıp görevden “aldı”lar...
Peki niye “aldı”lar?
Volvo jipi olan Ordu Valisi’ne bi tane de Mercedes S320 “aldı”lar... Mercedes’i, Volvo’su, Mitsubishi jipi, Nissan Primera’sı olan Trabzon Valisi’ne, bi tane Volkswagen minibüs, bi tane Mercedes S350 “aldı”lar... Dümdüz şehir Konya’nın Land Cruiser jipi olan Valisi’ne, bi tane de BMW 735 “aldı”lar... Başbakan Erdoğan, Rize Valisi’ne Mercedes S350 “aldı”... Mercedes’i eskiyen Uşak Valisi’ne Mercedes S350 “aldı”lar... Mercedes S320’si ve Toyota jipi olan Bolu Valisi’ne Audi Q7 “aldı”lar... Kırklareli Valisi’ne Mercedes’i varken Audi Q7 ve Chevrolet “aldı”lar, sonra Vali’yi Aydın’a “aldı”lar, gıcır gıcır Mercedes’i varken 450 milyara yeni Mercedes “aldı”lar... Mercedes’i olan Tekirdağ Valisi’ne Toyota jip “aldı”lar. Gariban ahaliye buzdolabı kanepe dağıtan Tunceli Valisi’ne, Mercedes’i ve Hyundai jipi yetmedi, Volvo “aldı”lar... Mercedes’i eskiyen Isparta Valisi’ne, Isparta’nın prestiji sarsılıyor diye, Audi A8 “aldı”lar... Mercedes’i, Mercedes jipi, Nissan’ı olan Ardahan Valisi’ne bi tane Volvo jip “aldı”lar, bi tane de Audi A6 “aldı”lar.
Oğlu Cumhuriyet mitingine katıldığı için mimlenen Yalova Valisi’ni, “pahalı” perdeleri söktürüp, “ucuz”a perde taktırarak, devleti “zarar”a uğratmak suçuyla görevden “aldı”lar!
Danıştay “aldı”rma sen diyerek, görevine iade etti... Baktılar ki, Danıştay devletin iflas ettirilmesine “aldı”rış bile etmiyor, devleti kurtarmak için, merkeze “aldı”lar.
(TÜBİTAK’tan burs kazanan, İngiltere ve Belçika’da eğitim gören, The Victoria University of Manchester’da master, Çukurova Üniversitesi’nde doktora yapan, yönetim bilimi doçenti olan, Avrupa Konseyi Yerel Demokrasi Komitesi’nde Türkiye’yi temsil eden, başkanlığını yapan, Avrupa Konseyi Seçilmiş Uzmanlar Komitesi ve Uluslararası Odalar Birliği Yönetim Kurulu üyeliğini yürüten, Türk-Alman İş Konseyi Eşbaşkanı olan, İngilizce ve Fransızca bilen; Avrupa Topluluğu çevre politikası, Türk kamu yönetimi, çokuluslu şirketlerin yönetim organizasyonu hakkında kitapları bulunan biri... “Aldı”kları Yalova Valisi Yusuf Erbay.)
Cevabı adım gibi tahmin ettiğim halde, sordurdum... Yalova il olduğunda valiye tahsis edilen 96 model Mercedes’e biniyordu, bir senedir arızalı, garajda, yenisini “aldı”rmadı, il özel idaresi personelinin servis aracı olarak kiralanan Ford’u kullanıyordu.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet
+++++
Eeee ne de olsa parti bülteni
Milli Gazete’nin “gazete” değil
“parti bülteni” olması, Milli Görüş’ün içinde yer alan isimler arasında hep “mavra” konusu olmuştur.
Haberler karışır, “E ne de olsa Milli Gazete” denir. Muhabirler gecikir, “E ne de olsa Milli Gazete” denir.
Bazı haberler görülmez,
“E ne de olsa Milli Gazete” denir.
Erbakan Hoca hariç
herkes katılmıştır bu mavraya...
Bülent Arınç da vaktiyle bu topa girmiş olmalı ki, kendisini izleyen TRT ekibinin geç kalması üzerine şöyle demiş: “TRT’ciler de Milli Gazete gibi, iş bittikten
sonra gelir.”
Bülent Arınç’a şunu hatırlatmak isterim:
“Milli Gazete iş bittikten sonra geliyorsa, Milli Gazete’nin gazete değil parti bülteni olması nedeniyledir.”
Bilmem, anlatabildim mi?
* Ahmet Hakan / Hürriyet
+++++
PKK, AKP’nin stepnesi olacak
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin bizi düşürdüğü şu yüz kızartıcı, utanç verici duruma bakar mısınız! Referandum’da Kürt oyları EVET çıksın diye İmralı’daki şahısla pazarlık yapılıyor.
- Devlet operasyonları durdurunca,
terör örgütü toparlanacak ve yeniden hayat bulacak. Kürt istekleri kabul eidlmediği
takdirde, PKK saldırılarına en kıza
zamanda yeniden başlanacak.
- Tayyip yeni ve daha “özgür” bir anayasa için Kürt’lere güvence verecek. Bu gibi
pazarlıklar açıktan değil, gizlice yapılır. Pazarlık şu anda sürüyor. Hangi aşamaya geldiğini henüz bilemiyoruz. Tayyip 3 Eylül günü Diyarbakır’da nutuk atacakmış, şimdi orada
söyleceklerini, Kürtlere hangi vaatleri sıralayacağını bekliyorlar!
- Af ilan edilecek! Kürtçülerin baştan sona isteği budur... Ve lütfen gelecekte dikkatle izleyiniz, bu iktidar ya yeni bir af yasası çıkararak, ya da infaz yasalarında çaktırmadan değişiklikler yaparak cezaevlerindeki teröristleri ama özellikle de Abdullah Öcalan’ı serbest bırakacak. İkinci olasılık, ceza süresiyle oynayıp bir kaç yıl sonra tehliye edilmelerini sağlamak.
Tabii Türk Milleti bunu yerse, kıyameti koparmazsa... “Demokratikleşme, Kürtçülük açılımı” adı altında verilen bu ödünler, bizim Kürtçü kesimi iyice yoldan çıkardı.
Meydanı boş bulunca, karşılarında Tayyip gibi bir sorumsuzu bulunca sapıttılar, dapıttılar ve şımardılar. Şimdi bu sözcüğü ağızlarından düşürmüyorlar. Özerklik elde ettikleri anda kendi kendilerini yönetecekler ve bir süre sonra bağımsızlık ilan edecekler.
Kovulduğum gazetede yıllarca, Sözcü’de aylardır hep aynı şeyi savundum:
“AKP, ABD ve AB’nin planları doğrultusunda ve gücü yettiği takdirde Türkiye’yi bölecektir. İş oraya gitmektedir.”
* Emin Çölaşan / Sözcü
+++++
Bülent Arınç, “TRT, Milli Gazete gibi” demiş.
Doğrudur. İkisi de yandaş “yayın organı”...
Milli Gazete SP’nin, TRT AKP’nin!
* Fahrettin Fidan
+++++
Padişah ne eylerse güzel eyler
Devlet gerekirse teröristlerle masaya otururmuş. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah “önemli olan terörü devre dışı bırakmaktır” demiş.
İmralı’daki Sayın Abdullah ise terörü devre dışı bırakmak için hükümete yardım etmeye hazır olduğunu söyler dururmuş.
Civanımın padişahı Fatih Sultan Recep örneğin Kürtlerin özerkliği konusunu ağzında geveler fakat Kürtler böyle bir öneriyi gündeme getirince susup nabız tutmayı yeğlermiş.
Padişahım ne eylerse güzel eylermiş!
Fatih Sultan Recep sabahtan akşama kadar susacak değil ya.
İstediği zaman istediği gibi konuşur, istediği açıklamayı istediği gibi yaparmış.
Teröristlerle görüşmemiş amma ve lakin devletin kurumları terör örgütüyle görüşürmüş. Yani diyor ki, “ben görüşmem amma benim müsteşarım benim polis şefim, benim valim, benim istihbarat elemanım, benim muhbirim, benim gazetecim, benim işadamım, benim bakanım, benim her türlü adamım gider görüşür konuşur benim çizdiğim çerçeve içinde benim adıma pazarlık bile yapar!
Buna kim karışır! Kimse karışamaz. Biraderim Abdullah da aynen benim gibi düşünüyor.
Yeri geldiğinde diplomatlarım yeri geldiğinde özel kuvvetlerim ve hatta ben izin verirsem” teseke “ye bağlı askerler devreye girebilir.”
* Deniz Som / Cumhuriyet
+++++
Geç oldu, güç olmasın
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti önderliğinde 14 meslek örgütü “Gazetecilere Özgürlük Platformu”nu kurdu... Sloganımız:
“Gazeteciler yazıları nedeniyle tutuklanmasın...”
Halen Silivri’de gazeteciler hapis yatıyor. Tutukluluk süreleri tüm insaf ölçülerini aştığı halde adeta inadına içerde tutuluyor bu meslektaşlarımız. Yalnız onlar değil... Mehmet Haberal gibi televizyon sahipleri de sanırız sadece muhalif yayın yaptıklarından dolayı içerdeler.
Gazeteci örgütleri bir platform oluşturmakta geç kaldı. Umarız bundan sonra hızlı hareket ederler...
* Melih Aşık / Milliyet
+++++
Kılıçdaroğlu afişlerine soruşturma
Sancaktepe İlçe Kaymakamı Necmettin Kalkan, CHP’ye katılım töreni nedeniyle çeşitli yerlere asılan ve üzerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun fotoğrafının bulunduğu afişlerin suç olduğuna karar vermiş. Sonuçta CHP’li İlçe Başkanı ile 15 arkadaşı önceki gün savcılığa gidip ifadelerini vermişler.
CHP İlçe Başkanı Sağdıç “Kaymakam AKP ilçe başkanı gibi davranıyor. Soruşturma açtırmasının yanı sıra astığımız CHP bayrakları için de suç olduğu gerekçesiyle soruşturma açtırmış. Bu nedenle de bazı arkadaşlarımız ifade verdiler” dedi.
Referanduma böyle gidiyoruz işte.
* Can Ataklı / Vatan
++++++
MİNİ YORUM
Arkasından dua edilecekler...
Dün bir arkadaşımla konuşuyorduk telefonda vücudunda zuhur eden yaralardan bahsetti; klasik şefkat bekleyen hasta tribini attı: “Öleyim de kurtulsun herkes... Arkamdan dua edersiniz artık...” Ona cevaben “Arkasından dua edileceklerin listesi öyle uzadı ki son dönemde...” dememe kalmadı yeni bir vefat haberi aldık... Gazetemizin en kıdemli ve de en görmüş geçirmiş gazetecisi Şemsi Sılkım da eşini kaybetti önceki gün; kolay değil hayatının diğer yarısını... Yine Allah’tan rahmet, yine sabır dileği, yineyeni bir kalp yükü... Ne diyelim; taşıyamayacak olsak; gelmezdi herhalde başımıza...