Anayasa değişince ne olacak?
Masum vatandaşı vicdanından avlamak için öyle taktikler kullanıyorlar ki, insanın pes diyesi geliyor. Meselâ, “Anayasalar kutsal metinler değildir” yaklaşımı böyle bir yaklaşım. Yani diyorlar ki kardeşim değiştireceğimiz Ayet değil, Hadis değil, neticede Kenan Evren ve arkadaşlarının dayattığı bir metin. Bu sözü söyleyenlerin “kutsal” metinlerle günlük ve ömürlük ilgileri ne kadardır, orasını Allah bilir. Yani aynı zihniyete, “Kutsal metin” lerden anayasa önersen bu sefer de bunların önemli bir kısmı, “Allah’ı dünya işlerine karıştırmam” diyerek Amr b. Hişam el-Muğira (Ebu Cehil) durumuna düşer, hiç şüpheniz olmasın.
Her neyse..
Evet doğru, anayasalar kutsal metinler değildir amma velâkin anayasaların koruma altına aldığı “kutsal değerler” vardır. Anayasanın himaye ettiği “Din ve vicdan hürriyeti” kutsal değil midir? “Vatanın bütünlüğü” kutsal değil midir? “Can ve mal emniyeti” kutsal değil midir? “Ayrılığı engelleyen” ve “Birlikteliği garantileyen” maddelerin kutsal olmadığını söyleyebilir miyiz? Öyleyse şunu biliniz ki, bir kimse, Türkiye’nin içinde bulunduğu zemini bile bile söz ve yazısına “Anayasalar kutsal metinler değildir” diye başlıyorsa o kişi en azından mugalâta yapıyordur. Çünkü görünen köy kılavuz istemez, anayasanın hangi istikamette değişeceği aşağı yukarı belli olmuş durumda.
Elbette geleceği Rabbim bilir. Bizimkisi yolcusu olduğumuz Ankara-İstanbul otobüsünün terminalden kalktığını görmek ve bu gidişle şu saatte Esenler Otogarında oluruz demek gibi bir şey. Artık yolda başa neler gelir, bu cılk yumurtadan civciv çıkar mı, şimdilik ne desek boş.. Bugün birileri ısrarla hayır kimsenin bir yere gittiği yok, otobüs bakımda, servisten çıktığında daha sağlam olacak falan deyip duruyor. Bize göre hiç de öyle değil. Bal gibi yol alıyoruz ve bu gidişle anayasanın bütün kutsallarına dokunulacak, daha doğrusu zaten amaç anayasanın kutsallarını paramparça etmek. Mesela “Din ve vicdan hürriyeti” kalmayacak. Belki şimdi, bu çok büyük bir iddia diyorsunuzdur. Hayır, zaten pek çok yerde kalmadı bile. Siz Hakkâri’de, Batman’da, Diyarbakır’da “vicdan hürriyeti” nden bahsedebilir misiniz? Meselâ, “Can ve mal emniyeti kalmayacak”. Siz daha şimdiden aynı bölgelerde “can” ve “mal” emniyetinden bahsedebilir misiniz? Bırakınız aynı bölgeleri İstanbul’da, İzmir’de “mal” emniyeti var mı? “Can emniyeti” var mı? “Bize biraz daha Kürtçülük” diyenler yakmıyor mu geceleri otomobillerinizi ve halk otobüsündeki masum insanları? Peki, bazı bölgeler anayasa garantisi altında PKK’nın kontrolüne geçince bölge halkının “Din hürriyeti” yerinde duracak mı? Militanlarına “Dinim PKK’dır” diyeceksin dayatması yapan teröristler ve “İslâm, Kürt devletinin kurulmasını engelliyor, Türk-Kürt kopmuyor” diye açıkça söyleyen BDP ve KCK zihniyeti “Din kardeşliği” nden bahsettirecek mi? Bahsettirmeyince, Müslüman’ı Müslüman’a düşman gösterince, özerk bölgede açıktan yaşananın adı, İslâm olacak mı?
Yine bu gidişle yani eroin bağımlısına artan dozlarda eroin vere vere Allah ve Resulü ile tarihin mecbur ve mahkûm kıldığı ve anayasanın garanti altına aldığı birlikte yaşamayı icbar eden maddeler değişecek, yerine, ayrılığın büyük meziyet olduğunu savunan ve kopuşu tetikleyen şeytanın sevineceği maddeler gelecek. Ve bütün bunlar Türk’ü ile Kürd’ü ile kahir ekseriyetin istememesine rağmen Kalaşiknofların dayatması ile olacak... Kim ne derse desin resim ortada, bu böyle maalesef... Tablo bu kadar vahim..
Tehlike bu kadar yakınken..
Siyasete bakıyor perişan oluyorum. Beyler yüzde üç beş oyun derdinde... Sadece yüzde üç beş oyun.. Daha fazlasının değil...
Yani kimse gidişatı olumluya çevirecek gücü kendinde görmüyor, böyle bir riski almak istemiyor.. Bir lokma aşım, ağrımaz başım diyenlerle ölümü göze almışların mücadelesini sizce kim kazanır dersiniz?